Benim dünyam
Herkesin bir dünyası vardır. O kutuplardan basık, ekvatorlardan şişkin olandan değil ama. Kiminin sazı, kiminin sözü. Benim ise kalemim ve beyaz boş sayfalar. Ben onları her şey yapabiliyorum. Kalemim araba oluyor, kağıdım kocaman bir ova. Atlıyorum arabaya, geziyorum köşe köşe. Ovanın her bir karesini keşfediyorum. Olmadı kalemim boks eldiveni, kağıdım kum torbası oluyor. Giyiyorum eldiveni, kum torbasını evire çevire yumrukluyorum. Sertliğinin öfkesine kapılıp daha da sert yumruklar atıyorum. Daha da canım sıkılırsa, kalemim usta, kağıdım harfiyat oluyor. Kocaman kocaman hayaller inşa ediyoruz. Hayatla anlaşamadığım zaman, ben kalemime, kalemim kağıdıma, kağıdımda anlayanlara anlatıyor. Ama dilimiz gerçekten ağır. Anlamak için çaba gerekiyor. Haa bizde boş konuşmak yoktur. Çabalara değer yani. Sonra ne oluyor? Sonar çok şey oluyor. Alıyorum kalemimi elime çok güzel yemekler yapıyorum. Kağıdım da sunuyor. Çiğnemeden yutanlar için asla tat vermez. Tat almak için, çiğneye çiğneye, sindirerek yemelisin. Birde en çok hoşuma gideni var tabi. Kalemim mikrofon, kağıdım hoparlör oluyor. En ufak fısıltım bile kalemim sayesinde, kağıdımda yankılanıyor. Daha çok şey var ama… Bunu anlatmaya ne kalemimin takati yeter, ne de kağıdım dayanabilir.
Neyle iç içeysen, neyle yaşayıp, neyden zevk alıyorsan, odur senin dünyan. Ama şu önemli, dünyan seni anlatabilmeli. Dört dörtlük anlatamaz elbet. Benim dünyam gibi… Beni tam anlatmaya kalksa altında kalır kesin. Ama az da olsa anlatabilmeli insanları dünyası.
Bana dünyanı anlatır mısın?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.