- 2470 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Gazeteci-Yazar Filiz Kılınçel ile ‘ Bozkırda Ayışığı’ isimli Eseri Üzerine konuştuk..
Söyleşi: Osman AYTEKİN
Filiz Kılınçel kimdir?
Filiz Kılınçel bu dünyada kendini arayan, kendini ararken çok güzel deneyimler yaşayan, hayatı olduğu gibi kabul etmeye çalışan bir Anadolu kızıdır. 1974 yılında Bozkır’da doğmuşum, üniversiteye kadar ilçemde ailemle birlikte yaşadım. Zor bir çocukluğun ardından bir o kadar zorlu ilk gençlik yılları ve iş hayatı… Dönüp baktığımda aslında zor dediğim ne varsa hepsi beni eğitmek içinmiş, hayat bir şekilde kendi diliyle eğitmiş, ne kadar aldığın ne kadar öğrendiğin kendi becerine kalmış elbette. Bende becerim ölçüsünde bir şeyler kapmış olmalıyım, herkes gibi… Zaman içerisinde seyirci kaldıkça yanlışların düzelmediğini fark edip siyasette girdim. Girdim dediğime bakmayın aslında bir nevi itildim. Ve ikinci dönem ilçe meclisinde görev alıyorum. İş hayatı ve siyaset hayatımda her ne kadar bir boşluğu doldurmuşsa da bir eksiklik vardı ve nihayet onu buldum. Kalemle barıştım, eski dostumla yeniden birlikteyiz ve yerel gazetemizde her hafta köşemde okuyucularımla hasret giderip, ilçemizin sorunlarına çözüm arıyoruz. Yani Filiz Kılınçel kendi hayatını yaşarken başkalarının hayatında da fark yaratmaya çalışan hem çok özel hem çok sıradan bir Anadolu kızıdır.
Çizgi yayıncılıktan çıkan ‘ Bozkırda Ayışığı’ eserinizin okuyucularınız ile buluşana kadar ki sürüvenini öğrenebilirmiyiz?
Bir kitap yazmak aklımın ucundan bile geçmemişti. Ama bazı okuyucularım gazetemdeki köşemde yayınlanan makalelerimin toplandığı bir kitap yayınlayabileceğimi söylüyorlardı ilerde arşiv niteliği taşır hatıra olur diyenler vardı ama ben hiç sıcak bakmamıştım. Değerli yazar hemşerim Burhan Yılmaz hocam sürekli benim bir kitap yazmamı bu kapasitenin bende mevcut olduğunu söylüyor beni yüreklendiriyordu. Huriye hanımın hayatındaki kesitleri dost sohbetlerin de anlatırken hocam adeta bu hikayeyi yazmamı emretti. Kıramadım kendisini ve ürkekçe daha doğrusu “nasılsa beğenmez çöpe atar” diyerek başladım yazmaya, inanılmaz bir süreç başladı ve her şey kendiliğinden geldi. Konular ardı ardına beynimde yeniden şekillendi. Anlatılanlar tek tek sıraya girip kalemden kağıda döküldüler. Ama kitap çıkana kadar ürkektim Burhan yılmaz hocam olmasaydı kendime asla güvenemezdim ve bu kitapta çıkmazdı. Çünkü bizler Anadolu’nun çocukları bir türlü kendimize güvenemiyoruz ilk adımı atamıyoruz. Benimkide böyleydi ama çok şükür yanımda doğru insanlar vardı.
Eserinizin adını neden ‘Bozkırda Ayışığı’ olarak koydunuz?
Kitabın adı üzerinde çok düşünmedik aslında… Dediğim gibi her şey kendiliğinden gelişti. Birincisi Huriye hanım yaylada ay ışığını çok severdi ve öldüğü gün ay ışığı muhteşemdi, hatırlıyorum. Ayrıca kitabın yazım aşaması bittiği gün yine Ay ışığı bana gülümsüyordu. Tüm bunlara ek olarak birde benim diğer adım Ayışığı olunca fazla düşünmeye gerek kalmamıştı. Sadece “Ayışığı” olsun diye de düşündük ancak illa ki Huriye hanımın yaşadığı yerinde adı geçsin diye düşündük. Böylece Bozkır’da Ayışığı doğmuş oldu.
Bu eserinizin türü ne?
Eserim yaşanmış bir hayat hikayesini anlatıyor. Edebiyat otoriteleri ne derler bilemiyorum ama ben bu soruya mini roman yada hikaye diye yanıt veriyorum.
Bozkır’da Ayışığı farklıdır. Bu farkı görmenin en güzel yolu Bozkır’da yaşamaktır. Eğer bu imkana sahip değilseniz bu kitabı mutlaka okumalısınız diyorsunuz kitabınızın arka sayfasında. Bozkır ilçesini başka yerlerden farklı kılan nedir?
Aslında herkesin doğup büyüdüğü yerler farklıdır. Özellikle çocukluğunuzun geçtiği yerler daha bir özeldir. Ama benim yaşadığım ilçenin gerçekten mistik bir çekiciliği ayrı bir büyüsü vardır. Adıyla tezattır mesela… ilk kez gelenler buranın korkunç çorak bir yer olduğunu sanarak gelirler ama gördükleri manzara karşısında büyülenirler. Bunu yaşayanlar bilir, gerçekten anlatmak yeterli gelmez. Yaşamak gerekir. Gece yıldızlara eliniz değecekmiş gibi, gündüz oksijenden çarpılacakmış gibi hissedersiniz. Erenler yatağıdır Bozkır, belki de bu yüzden farklıdır Bozkır’da Ayışığı.
Bozkır’da Ayışığı’ isimli kitap, ‘Hoca Efendi’nin kızı Huriye Hanımın’ hayatını ve mücadelesini anlatıyor. Size göre Huriye Hanım günümüz kadınının neresinde duruyor? Günümüz kadınına hangi yönden örnek teşkil edebilir?
Huriye hanımın en büyük özelliği sabrıdır. Hayat karşısında olabildiğince sabırlı ve tevekkül içinde yaşanmış bir hayat. Kendi imkanlarına göre eğitimli bir babamın kızı olmasının faydalarını görüyor hayatında. O zamanın en büyük öğretisi sabırlı olmak ve tevekkül etmek ve Huriye hanım babasının verdiği dersleri hayatında uyguluyor. Günümüz kadınlarının da çok sorunları var. Sadece sorunların şekli ve tarzı değişti ama bu süreçte kadınlarımızda değişti. Hepsi değil elbette, yine ezilen, fikri sorulmayan, konuşturulmayan, eve hapsedilen kadınlarımız var ama, bunun yanında kendi ayakları üzerinde durmayı başaran, kendine güvenen, fikrini söylemekten korkmayan kadınlarımızda var. Geçmişle kıyaslandığında gelişmeler gözle görülse de yinede daha çok yol kat etmemiz gerekiyor. Burada gözden kaçırılmaması gereken en önemli noktalardan birisi kadın dayanışmasıdır, unutulmasın. Dikkat ederseniz Huriye hanımın en büyük destekçisi ve arka çıkanı yine bir kadın yani kaynanasıdır. İki kadının birlikteliği sayesinde hayata tutunmuşlardır. Demek ki kadınların birbirlerine destek olmaları ve hayatın her alanında birbirlerine arka çıkmaları gerekiyor. Yoksa tek başına erkeklerin kurallarını koyduğu bu dünyada yol almamız çok zor.
Bu kitabın gelirini ‘Bozkır’lılar Kültür ve Dayanışma Derneğine’ bağışlayacaksınız. Neden?
Kitabın gelirini derneğimize bağışladım çünkü bu hikayenin kahramanı hayatını yokluklar içinde geçirmişti. Şimdi onu yazarak kendime fayda sağlamaya içim elvermedi. Üstelik derneğimiz burslarla öğrenci okuttuğu gibi bahar aylarında çeşitli organizasyonlarla ağaç dikmektedir. Bu benim içinde Huriye hanım içinde paradan daha değerlidir. Kitabım kalıcı olduğu gibi onun sayesinde dikilen ağaçlarda kalıcı olacak ki daha büyük bir mutluluk yok sanırım.
Siz bu eserinizde Bozkır’ın serin yaylalarında 90 yılını geçiren bir Anadolu kadının yaşadığı zorlukları anlatıyorsunuz. Hayatını tamamen köyü ile yaylasına adayan bu insanın zorlu mücadelesini ve onun anılarını, hayallerini kaleme almak kolay değil. Siz bu eseri yazarken ruh halinizde ki değişmeler oldu mu? Neler hissettiniz?
Huriye hanım benim hayatımın en değerli parçasıydı. O benim anneannemdi. Yaşamı boyunca hep bir aradaydık. Anlattığı hikayelerini ölümünden sonra yeniden hatırlamak derlemek toparlamak onu yeniden yaşattı bana, acı verdi üzdü ama şundan çok eminim ben yazarken o hep benimleydi. Bazı zamanlar göz yaşlarıma hakim olamadım belki de tam olarak kaleme yansıtamadım o duyguları ama an be an ben, o an oradaymışım gibi hissederek yazdım. Zaten hissetmedikçe yazamazsınız çaresizliği hissettim ve yazdım.
Eserinize ilgi ne durumda, aldığınız tepkiler nasıl?
Beklediğimden çok farklı tepkiler aldım. İlk kitabımdı ve ilk olmasının verdiği ürkeklik güvensizlik duygusu içinde korkular yaşadım. Şimdi ise hepsini atlattım. Gelen tepkiler çok olumlu hatta itiraflar bile var. Yakın çevremdekiler kitabımı ilk önce hatırım için aldıklarını, fazla bir şey beklemediklerini ama okumaya başlayınca bambaşka bir dünyayla ve çok farklı bir Filiz Kılınçel ile tanıştıklarını anlatıyorlar. Hiç tanımadığım insanlarsa gerek mail gerekse farklı yollardan ikinci kitabımı beklediklerini söylüyorlar. Bu bana heyecan ve güven duygusu veriyor. Bu arada eksikliklerimi de görüyorum mesela imla konusunda çok eksikliklerim var bunları aşmak için çalışıyorum. Kendimle yarışıyorum bu sebeple daha iyisini yapabilirim diyorum. Bu arada yaşadığım ilçemde daha önce böyle bir işe kalkışan olmamıştı bu sebeple öğretmenlerimizden öğrencilerine örnek olduğum için teşekkürler alıyorum.
Bu eseriniz ana teması doğrultusunda okuyucularınıza mesajınız var mı? Özellikle genç nesillere neler demek istersiniz?
Yeni nesilin özellikle Anadolu gençliğinin böyle örneklere ihtiyaçları var “bende yapabilirim” demelerinin yolunu açtım. Bu bana ayrıca mutluluk ve sevinç veriyor. İnanın Anadolu’da çok yetenekli insanlar var ancak öz güven eksikliği hep yollarını kesiyor. Oysa cesaret verilirse önlerine örnekler konulursa ulaşılmaz gibi görünen bir çok hedefin aslında ulaşılır olduğunu görecekler ve yepyeni yazarlar sanatçılar kazanacaktır ülkemiz. Milletini, devletini bayrağını Atasını seven kalemi kuvvetli öyle gençler var ki içimizde, bugün yazarım aydınım diyen bir çok sahte kaleme ve haine dur diyebilirler. Yeter ki imkan verilsin önleri açılsın. Bu sebeple Anadolu basınına çok iş düşüyor. Bu yetenekli milli şuuru gelişmiş insanların önü açılmalı ki milletimiz sahte aydınlardan vatan hainlerinden kurtulabilsin.