Egosal Sanrı
Suskularının içerisinde büyürken ben, sen başka hayallerin görüntülerinden manzaralar yaratmaya çalışıyorsun bana. Aklından çıkmamın mazereti yok, nezaketten uzak unutulmaların ne zaman farkına varmaya başlayacağını merak etsem de, geçiştirdiğin cümlelerin içerisinde ki öznelerde kendimi bulmak hala hoşuma gidiyor. Düşledikçe kendini suçladığın, erteledikçe özlediğin bir duygunun kahramanı olabilmek sadist bir zevk olarak düşünülse de, bir dönem senin için böyle sancılandığımı hatırladıkça, keyfin dozu daha çok yayılıyor damarlarıma.
Kaçtıkça hislerinden, söylediklerimi gölgeliyorum. Söylediklerimi gölgeledikçe ben, kendinle yüzleşiyorsun istemeden. Kalbinin tüm yolları kaderin kapılarından birine çıkıyor ey serseri. Farkında ol ya da olma, şimdi açmaya zorladığın her kapıyı sen kilitlemiştin zamanında. O yüzden kapı kulpları elinde kaldıkça, yüzünün çizgileri derinleşiyor. O yüzden kırdığın kalpler ayaklarına battıkça, cesaretin seni terkediyor. Göz çeperlerinde isyanın en koyu tonu gölgeleniyor, yaşatamadıklarında yaşlanıyor, yaşattıklarınla kıvranıyorsun pişmanlığından.
Beyninle bastırılamayan egon, sırtında keşkelerle dolu bir vagonla uğurluyorum seni kendi hayatından ... Çıkıp gidene kadar anılarımdan, el sallayacağım ardından ...
Elif SEZGİN