- 378 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
karalamalar(12)
Bir psikoloji yazarının okuyup da yarım bıraktığım kitabını montumun iç cebine sıkıştırdım.
Küçük not defterimi kontrol ettim. O da yerindeydi.Ellerim,kalemimi aradı.Şükür,o da ken-
di yerindeydi.Nihayet bütün silahlarımda noksanlık yoktu.Düşmanlarımla savaştığım
silahlar bunlardı: "Kalem,kitap ve defter." Sıkıştığım zamanlar hemen onlardan yardım alı-
yordum.Bu aralar psikoloji kitaplarını silah olarak seçmemin nedenleri de;karşımdaki
rakiplerimin absürd davranışlarıydı...Onlar,bana sallamalarla saldırmayı yeğlerlerken ben
ise psikoloji kitaplarını tercih ediyordum.Hemen açıyordum kitabı,sayfalarını karıştırıyor
ve ne yapmam ,silahı nasıl kullanmam gerektiğini buluyordum.Karşımdakinin bana karşı dav
ranış biçimi,konuşmadan direk saldırıya mı yönelik;hemen bana yardımcı oluyordu elim-
deki psikoloji kitabı.Bu kitap,"sokakların dilinden" çok iyi anlıyordu.Gerçek silahlar yerine
benim yaptığım gibi kitabları silah olarak kullanmak her yönden faydalıydı.Hem kendini
karşıdaki beladan kurtarmış oluyor,hem de rakibini bile "dost" olarak kazanabiliyordun.
Geçenlerde bir gazetede gözüme ilişmişti: Okumayan insanların suç oranı yüksekti.Kafama
yerleştirmiştim.Bu acımasız pazar aleminde bana sallama ile saldıranlara "kitap"la karşılık verecektim...Bakalım hangi taraf üstün gelecekti.Bunu da zaman gösterecekti...
Seyyara (korsan satış)çıkmanın hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyordum.Pet şişesine gün-
lük suyumu da doldurdum.
Havalar,bir açıyordu;bir kapanıyordu.Kapandığı zamanlar,soğuk ilklerimize kadar işliyor-
du.Açtığı zamanlar ise güneşin ışınları adeta yakıcı oluyordu...
Bugün hava güneşliydi.Aynı zamanda yakıcı bir etkisi vardı.Yazlık şapkaları,siyah poşetin
içerisine koyup,her zamanki yerime gittim.Hukukçular sitesinin önünden geçen ana yolun
kenarında soluklandım.Oraya doğru yaklaşırken her zamanki yerimi gözlerimle aramıştım.
İnsanlar,gelip geçiyorlardı.İnşallah biraz sonra gelip geçenlerin sayısında daha fazla artış
olur diye içimden geçirmiştim.Uğraşımın sonunda "ekmek parası" vardı...
Naylonu yine kaldırımın uygun bir yerine sermiştim.Arabaları kendime siper almıştım.Bu
arada zabıtalara yakalanmamanın planlarını da yapmıyor değildim.Kafama taktığım şapka-
nın terek kısmını gözlerimin önüne indirmiştim.Suratımı saklamam gerekiyordu.
Birazdan genç bir bayan,minicik tezgahıma yanaşmıştı.Şapkaları süzdü.Kendisine uygun
bir tanesini seçmişti.Parasını verdi.Bu arada aramızdaki iletişimi hızlandırmıştım.Anaoku-
lu öğretmeniymiş.Diğer şapkaları incelerken konuşmamıza devam ediyorduk.Yaz tatilinde
sahilde giymek içinde safari şapkasına uzandı.Şapkanın kenarları püsküllü,orta kısmında
sigara ve çakmak koymak için fermuarlı bir bölüm vardı.Kısaca şapkanın albenisi,müşteri-
yi kendine çekiyordu.Fakat alıp almamakta kararsızdı.Bunu hemen yüz mimiklerinden
okumuştum.
"-Değerli öğretmenim,bu şapka da size çok yakışacaktır."
"-Ama bu, tam da gençlere göre.Bana biraz ters düşmez miydi?"
"-Siz aldırmayınız efendim.Yanılmıyorsam bir filozof ne demiş:"kuralsızı sen kural olarak
seçeceksin."
Şöyle bir gözlerinin altından kısa da olsa tekrar beni süzdü.Bakışlarında:"..kim bu satıcı,sivil polis mi yoksa sıradan bir satıcı mı? "ifadeleri yatıyor gibiydi...
Sonunda o şapkayı da sattım bayana.Bugün kararlıydım.Kesinlikle para kazanmam gerek-
liydi.Para kazandıkça kendime güvenim artacak,evin giderlerini kredi kartına(bir kart)
ihtiyaç duymadan giderecektim.Bu da benim için sıkıntıdan kurtulmak demekti.Bankalara
teslim olmak kadar kötü bir şey yoktu.Bankalara elini bir kez verdin mi kolun omuzundan
sökülüp giderdi...
Orta yaşın üzerinde bir adam daha tezgahıma yanaştı.Terekli şapkaları karıştırıyordu.Bi-
raz kafası büyüktü.Denediği şapkalar kafasını sıkmıştı.Ben de, o adam,gelmeden biraz
önce başıma taktığım şapkayı çıkarıp,diğer şapkaların yanına koymuştum.Adam,başımdan
çıkardığım şapkayı alıp,kendi başına takmaz mı. "-Hah,bu oldu işte.Bunu alayım" dedi.Ben de "-Çok yakıştı.Tam sana göreymiş." dedim.Böylece şapkayı satmış oldum.
Gelip geçenlerde biraz azalma olmuştu.Ben yine umutluydum.Umudumu hiçbir aman yitirme-
miştim ki...
Sırtımı sitenin duvarına yaslamış,gözlerim anlamsızca boşluğa dalmış;gelip geçenlerin farkında bile değildim.İlham mı geliyordu ne...Şöyle algılama antenlerimi yokladım.Sağa
sola çevirerek duyarlılıklarını ölçtüm.Evet, tahmin ettiğim gibiydi...Hemen not defterimi
ve kalemimi çıkardım.Birşeyler karalamaya başlamıştım bile...
İlhamın gümbürdeyerek getirdiklerini defterimde dizginlemeye çalışırken yanımda dinelen
birisinin selamıyla irkildim.
"-Ne o.hayırdır,yine engin denizlere kayığını bırakmışsın gibi bir halin var."
Kafamı çevirdim.Tanıdıktı.Uzun süredir işsiz olan gazeteci bir arkadaşımdı.
"-Sorma arkadaşım.İlham geldi de.Onu değerlendirmeye çalışıyordum"
Birbirlerimizin uğraşlarından az çok haberdardık.
"-Bereketi bol olsun" dedi.
Aramızdaki sohbet nereden nereye geldiyse: "-Ayhan,seni herkes burada sivil polis olarak
biliyor.Bundan haberin var mı "
"-Ben de az çok öyle hissediyorum.Sen, böyle kanıya nasıl vardın?"
Ne kadar işsiz olsak da mesleğimiz yine de "gazetecilik" dedi.Kulağımız keskin olur.
Derinlemesine eşelemek istemedim. "-Fark etmez" diye sivil polislik konusunu kapatmayı
yeğledim.Ben,kendimi biliyordum arkadaş.Pazarcıydım.Ben,buydum işte...
Gülüştük.Karısının yanına gidecekmiş.Müsade isteyip ayrıldı.
Arkadaş,yanımdan ayrılır ayrılmaz gözleri ama olan biri benden tarafa yanaşıyordu.Tek
yardımcısı elindeki asasıydı.Asasıyla etrafındaki nesneleri kontrol ediyor ve beynine yer-
leştirdiği uyarılarla adımlarına yön veriyordu.Ona doğru yöneldim."-Yardım edebilir miyim"
der demez kolundan tutup kaldırıma çıkardım.Metroya gidecekmiş.Oradan da Sıhhıyeye.
Bana teşekkür ederken ,ne yaptığımı sordu.Hassas bir yapısı olduğu hemen belli oluyordu.
Seyyar olduğumu,şapka sattığımı söyledim."-Ya öyle mi"diye hayret etmişcesine durdu.
Sonra eğilip şapkaları,parmakları ile niteliklerini anlamaya çalıştı.Bana sadece renklerini
soruyordu.Sonra gömleği ile uyum içinde olması için "haki" renk hangisi ise onu verir misin"
dedi.O renkten olanı,diğerlerinin arasından çıkarıp uzattım.Şapkayı,başına takmıştı.Ay-
naya bakıyormuş gibi şapkasının duruşunu özenle ayarlamaya çalıştı.Sonra
"Nasıl,yakıştı mı?" dedi.
"-Evet,çok yakıştı efendim" dedim.Parasını biraz eksik olarak almak istemiştim.Bunu hisse
dince bana kızdı. "-Değeri neyse alman lazım.Sen,emeğinin karşılığını alıyorsun sonuçta"
dedi.Herhalde kendisine acıdığımı hissetmiş olmalıydı.
Metroya kadar yardım edeceğimi söyleyince kabul etmedi."-Sen,ekmeğinin başından ay-
rılma dedi.Asasının yardımıyla ,etrafındaki nesneleri kontrol ede ede ;kendi belirlediği hedefe doğru, yavaş yavaş emin adımlarla yönelmişti...
Arkasından bakakaldım.Kendi dışsal görünümüne aldırmadan hayat dolu bir insan olduğunu
ve yaşam ile barışık olduğu belliydi...
Amadan alacak daha çok hayat dersim olduğunu, bir sürü eksiğimle yaşamı algılamaya ça-
lıştığımı hissettim...
Ayhan SARIKAYA
(24.04 . 009 tarihli günlüğümdür.)
YORUMLAR
ne kadar pozitif enerji yüklü bir yazı.böyle olmayı nasıl başarıyorsunuz.maşallah.ama ben de sizden şüphelenmedim değil hani okuyunca,böyle kültürlü bir satıcı hiç görmedim ömrümde.hem de ceketinin cebinde.benim bildiğim satıcılar küfürün kitabını yazmı bilmem kaçıncı baskısında,iç ceplerinde yani kalplerinde de bu kitabı taşıyorlar dolayısı ile dillerine de bu vuruyor.sizi kutluyorum.hep böyl eolun inşallah. 10 puanı değil 100 puanı hak ediyor yazınız..
aynur engindeniz tarafından 4/27/2009 9:35:08 PM zamanında düzenlenmiştir.