- 778 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bisikletci Eşref / Ardahan Öyküleri (22) -kitap 19-
1948 yılında çevrilmiş meşhur bir filmdir: Bisiklet Hırsızları.
Vittorio De Sica’nın eseri film’in İngilizcesi "Bicyle Thieves".
İtalyanca ismi daha güzeldir: "Ladri Biciclette"
Yılmaz Güney’de "Umut" filmini buradan esinlenerek yaratmıştır.
Biz her iki olaydan mülhem bir kurgu yapacağız.
İki sanat nesnesinden ilham alarak tabii ki.
Kahramanımızın adı: Eşref, Ardahan’da tüm çocuklara bisiklete binme şansını bahşeden adamdır.
Kiralık bisiklet olgusunu getirmesine karşın bu resmen bir nimetti; bilene.
Kaldı ki o günkü çocuklar bu günkü er kişiler bunu takdir etmeklen kalmaz. Azcıkta olsa burun direkleri sızılar!
Kadınlar ağlamaz!
Erkekler ağlamaz!
İnsan ağlar!
Sızıla sızıla,
Zar-ı zar-ı!
Arkadaşım Menderes’in dayısıydı. Dilde en az enerji harcama yasasına göre konuşurken kelime uzunsa kısalttırılır. Bu Evrende her dil için geçerlidir.
Noam Chomsky’nin ille de deyip dememesi lazım gelmez. Ardahan’da herkes Fahrettine Fağo, Alaattin’e Elo der.
" Bisikletci Eşo!" Eşref yerine: Eşo Abi derdik. O da bu seslenmeye alışmış ve benimsemişti. Eşo Abi, kardeşi, öz babası ve Menderes’in babası ( Enişteleri) komple çalışırdı yine de işe yetişemezdiler.
Bisikleti kiraya veriş çetelesini tutmak, takip, teslim-tesellüm işi kimseyi boş bırakmadan çalıştırırdı. Tamiri Eşo kimseye vermez kendi yapardı.
"Ey müslüman! N’olur işlenirken bir başını kaldırsana!"
Kaldırmazdı başını.
İşine mesai adamı gibi değil, başka evrenden gelme biri gibi meftundu, hayran hayran çalışırdı.
Lastiğin şamreline yama yapardı. Yırtık yere kükürtlü presi sıkar ateşe verdi mi? Aniden kaçışırdık! Kokusu bayıltır cinstendi.
Eşo Abi o an güler; tekrar işine dönerdi.
Sen hele Bisikletin neyini duydun ?
Orta yazın; bisikletleri Eşo top sahasına getirirdi. Mıknatısa koşan iğne gibi çoluk- çocuk doğruca bisiklet kiralamaya.
Mavi bisiklet vardı. Ona binmek için yarışırdı çocuklar.
Duygu ile...
Beğeniyle...
İstekle...
Parası çok kimiyse: O kiralardı.
Acemi biniciler; yardımla, öğretimle arkadaş desteği falan derken kavrardı.
En çok talimcisi sevinirdi bu işe. Angaryayı üstünden atmıştı!
Bedensel zekası gelişkin çocuklar çabuk kavrıyordu. Kekeleye kekeleye öğrenenler son ucunda çözmeğe görsün! Bir çözdü mü imanını gevretirdiler!
Sonradan öğrenme!
Sonradan talim etme!
SİZ HELE BİSİKLETİN NEYİNİ EŞİTTİZ?
Yazın bitimine doğru da Millet Bahçesi’ne getirirdi "biskilet" leri. Binen çocuklar; binemeyen çocuklar... sorun salt para değildi öldüm Allah beceremeyenler...
Gözü bisiklette kalan kalana, umsunanlar!
Gözü kalanlar!
Adam demişe:
- Hasta balkondaymış, evin kabağında gençler karpuz kesmiş.
Yiyormuşlar.
Hasta karpuza bakınıp duruyormuş.
Olgun biri: "Oğlum bir dilim de hastaya verin gözü kalmasın."
Gencin teki:
- Bişe olmaz! Bıldırın o yiyerdi bize vermedi, bişe oldu mu?
- Bir tarafı şişer ehtiyarın oğul ele deme!
Gençler sus-pus oldulardı.
Vire vire söz yetiştirip duran gencin boynu şişikti. Guatrı şişirilmemiş futbol topu kadar var gibi gibiydi!
SEN HELE BİSİKLETİN NEYİNİ GÖRDÜN!
Bir gün iyi deh düştüm. Uşağın birisi bisiklet kiraladı. Millet Bahçesinde Fevzi Yılmaz’ın Turistik Otel parselinde çocuk bisikleti mahiren sürüyor bunda sıkıntı yok!
Bir deney yapıyor çocuk belli ki, ekipman eksikliği var: Bilgisel olarakta "Allame-i cihan değil ya" Teorisini denediğini anladım..
Şimdi canım!..
O zaman hiç bir anlam verememiştim.
Kimi geçmişte geleceği görür; kimi şimdileyin ancak anlar geçmişe taallukken bencileyin!
HELE; SEN NEYİNİ GÖRDÜN BİSİKLETİN?
Elinde, sağ elinde; laylon top. Onu; bisikleti kadaklayıp sürence derhal yere bırakıyordu. Arkasından eş zamanda/ senkronik... sol el avucundan ise sarı toz boyayı bırakıyordu.
Bisikleti park edip topa ve boyaya bakınıyordu. Ölçüyor biçiyor, bir şeye ç’aramıyordu. Yaşça küçük ama uğraşısı takdir-e şayan büyüklükteydi.
James Watt kılıklı bu gede/çocuk deney yaptıkça deneyi ilerletiyordu.
Topu eş zamanlı bırakıyordu; boya ile beraber. Bisiklet hareket ettiğinde yapıyordu. Bisiklet hareket halindeyken laylon topu yere salıyordu, saldığı noktaya A diyelim top A’ya hemen aynı zamanda düşmüyordu. Top B, hatta C noktasına düşüyordu. Uşak/çocuk bunu keşfetmişti. Algılamak ve nesnelleştirerek vücudiyet kesbetmek istiyordu.
Bilmek; kışkırttıkça kışkırtmıştı uşağı.
HELE SEN!
STEFAN HAWKİNG’İN...
" ANLAMAK MUTLULUKTUR!"
SÖZÜNÜ EŞİTTİN Mİ?
Çocuk topu salanda top bisikletle birlikte gidip öyle düşüyordu.
Eğik bir düşüşle A noktasından başlayıp C noktasında düşüşü bitiriyordu. A’ da yüksekte iken C ’de alçakta bitiriyordu düşmeği.
Eğik atış ilkesi gibi.
Hareketin göreliliği ilkesini içeren bu basit deneyi yapan çocukla yıllar sonra karşılaştım. Bana aynen şunları anlatmıştı:
- Ünlü bir Fizikçi oldum!
Ne de olsa Ardahanlıyız!
Ne deney sahaları gördüm! Amerika’sı Hint’i Çin’i kalmadı!..
Çok şükür! Doymak bilmez bilme açlığım doydu.
İnanır mısın EŞO’nun bisikletiyle yaptığım o deneylere doyamadım.
Arzumanım kaldı o mavi bisiklette... o günlerde!
Arzumanım kaldı.
Doymadım!
Hızlı hızlı konuşuyordu arada İngilizceyi ister istemez tırığlattırıyordu:
- Hep andım Ardahan’ı Eşo’nun mavi bisikletini Amerikasında Çininde söze hep şöyle başladım:
" HELE ARDAHANIN NEYİNİ GÖRDÜZ !"
Einstein’ın göreceliliğini İlyas Özdemir’in sınıfımıza getirdiği Bilim Ansiklopedisinden okuyup merak sarmıştım. Sınıfımıza, öğretmenimiz yine Albert Einstein’dan bir epigram asmıştı.
" BİSİKLETLE HIZLI GİDEN DETAYSIZ GÖRÜR; YAVAŞ GİDENSE DETAYLARI GÖRÜR"
Epigram ve teoriyi kıyaslamam " Relativizm’i " anlamama yettiydi.
Yıllar, günler güzelse dostum insan her şeyi başarabilir!
O yıllar, ah o güzel yıllar!
THE BEST YEARS OF OUR LİVE!
Dostum HAYATIMIZIN EN GÜZEL YILLARIYDI O YILLAR!
EŞO ABİ’Yİ UNUTAMADIM!
HER NEREDEYSE SELAM VE SAYGILAR!
yalçıner yılmaz
gebze 26 04 2009
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.