- 1882 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
GÜL BAHÇEMİZDEKİ AYRIK OTLARI
.
Hayatımızda yaşadığımız her şey bizlerde adına tecrübe denilen bir eser bırakır. Dolayısıyla tecrübe denen şeyin yaşadıklarımızın bileşkesi olduğunu söyleyenlerin ne kadar haklı olduklarını da görürüz.
Her konuya uzak duranların ya da herkesin yanında olanların bir gün bütün meselelerde olduğu kadar kişisel ve özel meselelerde de yalnız kalacakları muhakkaktır. O sebeple insan hayatında bazı şeylerin zaman içerisinde paylaşılması zaruridir. Bizler yaratılış olarak desteğe ve birbirimize ihtiyaç duyarız. Bu sebeple dostluk ve arkadaşlıklar kurarız. Dolayısıyla bu yazımda ele almak istediğim açılım da, dostlarımız (!), dost olamayanlarımız olacak. Çünkü her insandan dost olmayacağını ve bir takım kimselerin aslında ne kadar bencil ve zafiyetlerine düşkün olduğunu sonradan anlarız. Sevdiklerinin ve sevgi iddialarının aslında karşıdakine seslenirken her seferinde kendilerine ve egolarına yöneldiğini idrak ettiğimiz anlar, belki de hayatımızdaki nadir sızılarımızdır. Bunu anladığımız zaman da çoğu kez iş işten geçmiş olur. Eyvah deriz! Eyvah ki ne eyvah! Meğer ben kime/kimlere güvenmişim? Oysa asıl önemli olan bundan sonrasıdır. Çünkü Mümin ısırıldığı bir yerden iki kere ısırılmaz der Kutlu Peygamberim!
Bir zamanlar çok yi bildikleriniz, muhabbetle dost, yaren, eş dedikleriniz vardır. Sizin onurla taşımak istediğiniz bu kimliklerin şahsı da en az kendiniz kadar değerli, kaliteli ve kişilikli olmalıdır ki sizin onları taşıyabildiğiniz kadar onlar da sizleri taşıyabilsinler. Eğer onların kişilikleri ve karakterleri en az sizin kadar güçlü ve sağlam değilse uzun vadede bu kimselerin yanınızda olmasını beklemenin sonu apaçık bir hüsrandır. Sizi taşımaya güç yetiremeyen bu kimseler en yakın yerde üzerlerinden atmaya bakacaklardır. Onların bunu yaparken ne vicdanları sızlar ne de bahane bulmakta sıkıntı çekerler. Her şey öyle kolay ve basittir ki, siz olanı biteni anlayamasanız bile. Öyleyse bunu anladığınız zaman siz onları en yakın istasyonda dostluk treninizden indirmelisiniz. Nezaketinizle….
Bir diğer konu da birlikteliğinizin temelinin Allah rızasına dayanmasıdır. Belki Hak rızası için yâren edindiğiniz dostların sayısı bir ya da iki ile sınırlıdır fakat yaşadığınız bu dostluklar iki cihan birlikteliğini de beraberinde getirir. Onlar ki sizinle ağlayıp gülerler. Sizinle hasta olur, sizinle sevinirler. Bin düşmana ve bir dünyaya bedel olan bu insanların varlığı kısa zamanda en büyük hazineniz hâline gelir. Onlar sizin ötelerdeki hayatınızın da yegane şahidi ve yarenidirler.
Hükema :
- “Arkadaşlar arasından îman, asâlet, görüş ve edep sahiplerini seç ki; muhtaç olduğun zaman sana yardımcı, başın belâya girdiğinde yılmaz savunucun, rahat zamanlarında da süs ve zînetin olsun” diyor. Zira, sıkıntılı zamanında senin yanında olmayanların varlıkları ile yoklukları pek fark edilmez. Onların hepsi fedakârlıktan bahsederler de, hiç birisi söylediğini yapamaz. Sadece asâletli, temiz ve îmanlı olanlar hariç. Bunlar ise her koşulda sözlerinin eridirler. Unutmamalıdır ki dostluğu Allah için olmayanların, dostu her zaman tehlike ile perişanlıkla karşı karşıyadır.
Karakteri zayıf ve güçsüz kimselerle dostluk çok tehlikeli olduğundan onların yanında bulunmak fırtınalı havada kayıkla açılmaya benzer. Kişi boğulmaktan kurtulsa dahi endişeden asla kurtulamaz. Ahmakların dostluğu hem uğursuzluk sebebi hem de perişanlığın arifesidir.. Çünkü zayıf zayıfı çeker ve ancak kendisi kadar zayıf olanın yanında egosunu tatmin eder. Onlar ancak öylelerinin yanında güç timsalidir. Hele de ona el etek açılmış ise, hele de duygu sömürüsü babında eziklik edebiyatı ile kandırılmışsa. Hele de asıl önemli olan gülün mana istikameti, nüvesi kirli gözyaşı seline bulanmış ise, gayrı o sele kapılıp gitmemek mümkün mü? Artık ondan güçlüsü yoktur kâinatta. Kendisini Mısır’da sultan olarak görür. Ya da her fırsatta ülkeler fetheden kraldan daha kraldır! Peh! Ne kral, ne makam ama!
Bu sebeple sizden şahsi zayıflıkları sebebiyle giden, ya da bir şekilde yollarınızı ayırmak zorunda kaldığınız dostlarınızın (!) yokluğu sizin için asla ziyan değil, bilakis kârdır. Hele de ahlakî zafiyetlerine esir olup gözleri dünyayı görmeyenlerden ne kadar uzak durulsa yeridir. Ben bugün zararın neresinden dönülürse dönülsün kârdır diyerek halime şükredip, kendimi çok şanslı ve güçlü hissetsem de yine üzülüyorum, yine dua ediyorum bin bir umutla. Belki dostlarım ayrıklar arasından sıyrılır da yeniden GÜL olur umuduyla... Çünkü “Bir insan çöplükten geçerken, halis gül bile olsa o çöplük kokusu üzerine siner” der bir Allah dostu. Sepetteki çürük elmanın diğer bütün elmaları çürütüp kokuttuğu gibi. Böyle çürük elmalar safi tuzakla, intihar oyunları ve kirli gözyaşları ile kandırır da bir gülü kendisine kurban eder. Bu şeytanın tuzağından korunmak ve dostlarımızı korumak ise yine saf dostların görevidir...
Ayrıca güçlü iradeleri de yine güçlü olan iradeler hoşnut eder. Onlar ancak kendileri gibi sağlam kalelerin yanında anlamlıdırlar.. Nitekim güzele güzel yakışır, karakterliye de karakterli.. Hem de en az zayıfın zayıfa yakıştığı kadar! Akıllı ve karakterli düşmanın düşmanlığı ahmakların, zavallıların dostluğundan gelen faydadan daha azdır. Çünkü akıllı düşmanlar verecekleri zararı düşündüklerinde hadlerini aşmamaya özen gösterirler ki karşılığı fena olmasın. Ama ahmaklar, yapabilecekleri zararı yapmaktan asla çekinmezler..
Onlar görünüşte dost libasını kuşansalar da zahirde dost değil bizim gül bahçemizin ayrık otlarıdır. Ve gül olmayanı
gülden saymak ahmakların nişanıdır.
O zaman gül dururken ayrıklarla oyalanmak niye?
Madem GÜL`e talibiz,
Haydi kolay gele!
Kargülü ALMILA
Sevim YAKICI
"Coşkun Çoruh" dergisi Mayıs sayısına alınmıştır. İzinsiz kopya ve alıntı yapılmaması rica olunur.
YORUMLAR
Sevgili üstadım ne de elzem bir konu ve günümüz.Hele ki dostlukların var olabileceğine hala inanmakta olan bizler ne yazık ki bir hayalin peşinde koşmaktan hiçte ileriye gidemiyoruz.Sen mi/ ben mi /başkalarımı dostluklar kurarken kendimizi yıkmadıkmı ? /dost batağa saplanırken kurtarmak adına biz de batmadık mı...?
-Hayatın içinde can dediklerimiz ne çok canımızı acıttılar.Akıllandık mı...? kendi adıma aslaaaa...
-Fakat yazdıklarınla biraz olsun ayıldığımı sanıyorum/mamafiii iş işten geçti...ah be sevgili üstadım daha önceleri nerelerdeydin senden feyz almam lazımdı.Bin sağlık yüreğine/bin sağlık kalemine...
Dostluğu ben bazen kedinin civcivle arkadaşlığına benzetirim .....
Kedi kolunu atmış civcivin omzuna, beraberce muhabbet manzarasına bakarlar. Acıkınca civcivi yemeyen bir dostluk....Zor olsa gerek ....
Bizim dostluğumuz iradesini terbiye etmiş olgun mü'min dostluğudur inş....Seni seviyorum...
Kalaycı dükkanına giren is kokar,
Misk dükkanına giren de mis kokar.
Yaşadığımız dünya o hale geldi ki, Ruhsati Babanın dediği gibi, Yiğit belli değil, mert belli değil...
Dost dediğin nasıl olmalı, nasıl olmamalı?
Bir kişi hakkında karar vermek, dürüsttür, sağlamdır, terbiyelidir, adam satmaz, hak çizgiden sapmaz, diyebilmek için bazen uzun yıllar lazım olur. Buna rağmen öyle bir günde hiç ummadığınız bir hal ve hareket sergiler ki, zamanında ona verdiğiniz değerden dolayı, onunla harcanan zamandan dolayı kendinizi affedemez hale gelirsiniz...
Dostluk ciddi bir iştir. Bir örnek vermek istiyorum bu cümleye: 1999 seçiminde memleketimden belediye başkan adayı olmuştum. Maraş'ta öğretmenlik yapan bir dostumu seçim günü Erdemli' de gördüm. Hayırdır üstadım ne arıyorsun burada, senin Maraş'ta sandık görevin yok muydu? dediğimde, cevabı çok muhteşemdi. ADAY OLDUĞUNU DUYDUM, SANA OY VERMEYE GELDİM. O SEBEPLE SEÇİMDE BURAYA GELECEĞİM NET BELLİ OLDUĞU İÇİN ORADA SANDIK GÖREVİ ALMADIM.ZİRA SENİNLE DOSTLUĞUM BENİM İÇİN ÇOK CİDDİDİR. SEÇİL VEYA SEÇİLME, BEN GEREĞİNİ YAPAYIM DA....
Kolay değilir dostluk, bazen sana borç takmalı, bazen de senin borcunu ödemeli...
Ama dost dediğin kesinlikle ihanet etmemelidir.
Gül bahçesinde ayırık otlarından olmamalıdır.
saygılarımla
İşe yeni başladığım günlerde (öldüyse Allah rahmet eylesin, yaşıyorsa kulakları çınlasın yine de) bir daire başkanı memurların (bizim) odamıza geldi.
Havadan sudan bir iki konuştuktan sonra söz delikanlılığa geldi. Başkan bize dönerek dedi ki ;
-Delikanlı dediğin vuracak, kıracak, içecek, bilmem ne yapacak, kadın-kız ayağına gidecek .
Velhasıl kötü olan ne varsa hepsini saydı ve bana dönerek:
- Öyle değil mi delikanlı? dedi.
Herhalde benden "ooo tabi öyle başkanım" gibi bir cevap beklemiş olacak ki aldığı cevap karşısında şok oldu. Dedim ki :
-"Başkanım bu saydıklarınız olsa olsa ancak bir delikanlının acizliğini gösterir. O delikanlının da ancak kendisi gibi dostları olur ve bunlar devamlı birlirlerine zarar verirler."
Başkan hiç bir söylemeden odadan çıkıp gitti.
Sevgili sevim bacım. Gerçek dostluk üzerine harika bir konu bulmuş ve çok güzel bir şekilde işlemişsiniz.
Ağzınıza sağlık.
Selam ve saygılarımla....
İzninizle bu güzel paylaşımınıza bir şiirle ortak olmak isterim.
DOST İÇİN
Dostluğu bilmeyenden, yâren olmaz yâr olmaz,
Dost kadrini bilene, açık kapımız vardır.
Sevgi dolu yürekte, gönül ihtiyar olmaz,
Dost için verilecek, sevgi tapumuz vardır.
Arş-ı âlâya çıkar, dosta olan aşkımız,
Cana can diyenlerden, asla olmaz kuşkumuz,
Ne villamız var bizim, ne saray, ne köşkümüz,
Her dem açık kapısı, gönül yapımız vardır.
Serinlik verir dostun, alev alev yakması,
Zemzem bereketiyle, kalbimize akması,
Sanmayın ağır gelir, bize kahır çekmesi,
Dost yükünü çekecek, sağlam ipimiz vardır.
Mevlâna’ca hoşgörü, Yunus gibi dil bizde,
Sabır ehli olmuşuz, Eyüp gibi hal bizde,
İkramımız sevgidir, isteyene bol bizde,
Şeker, şerbet, bal ile, dolu küpümüz vardır.
Hal hatır bilmeyene, öfkemizde salibiz,
Dostu sıratta bile, taşımaya talibiz,
Öteler ötesinde, ak alınla galibiz,
Namertliği boğacak boran, tipimiz vardır.
İhsan ŞOLA-22.04.2009
""Gidene kal demeyeceksin...
Gidene kal demek zavallılara,
Kalana git demek terbiyesizlere,
Dönmeyene dön demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yakışır
Kimseye hak etmediğinden fazla değer verme,
yoksa değersiz olan hep sen olursun...
Düşün... Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar, sende biter...
Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme,
tükettirme içindeki yaşama sevgisini...
Ya çare sizsiniz yada çaresizsiniz...
Öyle bir hayat yaşadım ki cenneti de gördüm cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gördüm pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum
Oynadım. Öyle bir rol vermişlerdi ki okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
hem kızdım hem güldüm halime.
Sonra dedim ki söz ver kendine
Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı biliyorsan düşmeyi de bileceksin,
Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredeceksin.
Öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım.
Öyle değerliymiş ki zaman hep acele etmem bundan anladım..
(alıntıdır)
KargülüALMILA tarafından 4/27/2009 10:56:49 PM zamanında düzenlenmiştir.