- 1757 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
KADIN İNANIRSA
Kadın inanırsa başarır. Kadının inandığı hiçbir şeyi erkek ne kadar çok inanırsa onun kadar başaramaz. Kadın inanırsa ciddidir. Kadın inanırsa yoğunlaşır. Kadın inanırsa inanılmaz sanılan her şey inanılır hale gelir.
Tarihi inceleyin, insanoğlu inanılmaz sandığı her şeyi inanılır hale getirirken işin mutfağında mutlaka kadının inancı vardır. Kadının inanmadığı hiçbir şeyi erkeklerin sonuna kadar götürdüğü görülmemiştir. Bu erkeğin inanç azlığından değildir. Kadının başarma azminde gizlidir başarının sırrı. Kadın inanırsa arzu edilen sonuç mutlaka elde edilir.
Kadın inanırsa arkanızda durur. Kadın inanırsa olay bir bayrak yarışına döner. Yorulduğunuzda, ya da umutsuzluğa düştüğünüzde bayrağı kadın alır. Engel aşılacaksa size hayatı pahasına eğer inanmışsa kol kanat gerer. Kadın inanırsa bir atımlık barutunuz bin atıma döner, ve menzile ulaşmak uzak bir ihtimalken en yakın olasılığa dönüşür.
Kadın inanırsa sizin için ya da davası için ölmek gerekirse hiç düşünmeden ölür, sırf siz yaşayın diye. Kadın inanırsa güzelleşir, kadın inanırsa düş gerçeğe, siyah beyaza, yalan gerçeğe, savaş barışa dönüşür. Kadın inanırsa bitirmeyeceği düşmanlık, çözemeyeceği dava, açamayacağı kapı, geçemeyeceği köprü, uçamayacağı ufuk yoktur.
Kadın şuurlu olursa, bakıyorsun kocasına, çocuğuna çevresine herkese faydalı olmuş. Çünkü kadın inanırsa erkekten daha iyi inanıyor daha inançlı oluyor.
Kadın inanırsa töreleri aşabilir. Öteki kadın olmayı bile göğüsleyebilir. Bakın bir araştırmacı bu konuda ne diyor. “Öteki kadın olmayı hep kötülediler. Hatta vebalı bir insana bakar gibi baktı son 80’lik zaman diliminde doğan büyüyen insanlarımız. Bundan önceki adı “eşti, hatundu, hanımdı, kumaydı, ikinci eşti v.s. v.s.” Ama ya şimdi, hatta hemen öldürülmesi gereken ayrı dünyanın insanı gibi düşünüldü hep “öteki kadınlar.”
Hatta sürgüne gönderilmesi gereken bir suçlu yerine konuldu. Herkes kendine bir görev tanımlaması yaptı, “öteki kadın, kötü kadındır.” Demeyi utanmadan demeye devam ediyorlar da. Ama birde ikiyüzlüler var, bunlar her şeyi gizli kapaklı, her herzeyi yerken, kimseye görünmeden, kapalı kapıların ardında, büyük duvarların ardında, beş yıldızlı otellerin odalarında yaşadıkları bir anlık, yasak ilişkiler, ikiyüzlülükler, pis şehevi ilişkileri hep saklandı.
Ona zamparalık dendi, anlık zevk, keyif denildi. Canım ne olacak bir kereden bir şey olmaz diye de hoş görüldü. Ama sevmek hoş görülmedi. Karşılıklı iki kişinin verdiği kararlar hoş görülmedi, görülmediği gibi hep kötülendi, eleştirildi. Saldırıya uğradı. Ne yazık!
Ama mertçe, delikanlıca birbirini seven ve toplumdan da sakınmayan iki yüreği parçalamak için bu riyakâr insanlar ellerine hançerleri alıp zehirlerini kusmaktan da geri kalmadılar. Sanki “Öteki kadın” diye tarif ettikleri bu güzide insanların hiç sevmeye, özlemeye ve hak ettiğini almaya hakkı yok gibi düşünüldü.
Neden erkek en güzeli bulmak için savaşıyor da, kadın aramasın, yaşamasın? Erkek, severde döverde, erkeğidir, eridir ne yapsa yeridir. Erkeğe her türlü hak verilirde, kadının çektiği eziyete hayır demesi, hak ettiğim erkeği alırım demesi, bu erkek tam bana göre, bunu ben hak ediyorum, asla hemcinsime layık değil dediyse ve savaşırsa ve aradığı güzellikleri barındırdığına inanırsa, erkeğin bu savaşımında yerini alması gereken kadın neden olmasın. Olmalı, çünkü bu birliktelikte kadın bir pay alıyor, erkekte pay alıyor ve “öteki kadın” demeni de ne kadar doğru olduğuna, “ehliyetsiz insanlar” karar veriyor. Heyhat!
Madem hayat bir satranç tahtası, sonuçta şah-mat olmak da var. Muhakkak bir galibi olmalı. Hiç kimse kusura bakmasın, ortada kalan ve galibi olmayan, berabere biten oyunlar keyif vermez. Muhakkak ki bir galibiyet gerekir.
İftiralar hiç bitmedi. Hatta akıl vermeler. Diğer kadın olmak, sonunda hayal kırıklığından başka bir şey olmayan bir yola çıkmak gibidir, gibi saçma sapan yakıştırmalarında hiç arkası kesilmedi. Yahu, el insaf, sizin yapamadığınız güzel bir ilişkiyi yaşayan bu yüreklere niye iftira atıyorsunuz? Çünkü siz ey yüreksizler, adına “öteki kadın” dediğiniz, “özel kadın” sizin gibi yüreksiz değil. Aslan gibi yüreği var. Utanmazlar…
İftiralar o kadar çeşitlidir ki, “Bir adamın başka bir kadına, eve, belki de çocuklara sahip olduğunu bilerek sevmeye devam eden kadının yaşamı, moloz yığınlarının üzerine döküldüğünü göre göre kenara çekilmemesi ile eşdeğerdir. Aslında sonraki kadın olmak, ateşin ortasına atlamak kadar cesaret gerektirir. Fazladan geçirilecek bir saat bile kıymetlidir onun için...” gibi uzun felsefi cümleler kurmak, aslında şu kısa dünyada adam gibi aşkı yaşamaya aday insanlara yapıştırılmış etikettir “Öteki kadın” yaftası.
Hiçbir zaman şöyle düşünmedim öteki kadını, erkeklerin yani bizim, eksik mutluluklarımızın tamamlayıcısı değildirler. Kırık aşkların tamircisi de değildirler. Neden kendilerini tercih ediyoruz, bunun bilincindedirler. Çünkü “Öteki Kadın” dedikleri harika varlık, erkeğini mutlu etmenin formülünü çoktaaan çözmüş kaliteli, mükemmel bir beyne sahip. İnadına esaret zincirlerini kırmış kadındır. O dar zamanlarda harikalar yaratabilen kadındır.
İster kabul edin, ister etmeyin, erkeğin fıtratına en uygun kadın tipidir bu harikulade insanlar. Çünkü kendisi üzülse, yorulsa, ezilse bile, asla erkeğine yansıtmazlar. Asla sorun çıkarmazlar, asla kaprisleri yoktur. Ağlarlar ama isyan etmezler. Üzülürler ama asla erkeğine belli etmezler. Bunlar mutluluk “hapları” dır. Onun için “öteki kadın” denmesini kınıyorum ve asla takmıyorum da bunu diyenlere.
Öteki kadın, erkeğini kabul etmiştir tüm özellikleriyle, özümsemiştirler de hem de. İkinci kadınlara yasak olan her şeyin iki yüzlü olduğunu ilan ediyorum. Sevdikleri adamı her zaman arayamamalarını, istedikleri an görememelerini, sokakta el ele yürüyememelerini, hep yakalanma korkusu ve üzüntüsü içinde olmalarını, ama buna rağmen “Aşkım için” demek alçak gönüllüğü ile kendini savunmalarını saygıyla karşılıyorum, bunu kınayanları, ben kınıyorum, siz de kınayın lütfen.
Aslında bu “öteki kadın” dedikleri var ya.. erkeğiyle bir gecelik yaşadığı mutluluğu bir ömre denk tutacak kadar da yüce yüreklidirler. Tebrik ediyorum. çünkü hep söylemişimdir bir gecelik güzel bir duygu yumağına bürülü ilişki.. berbat geçen bir ömürlük ilişkiden milyar kere milyar daha güzeldir..
Oysa bu kadınlar her şeyi hak eder. Kısacık ömürde birlikte olmayı, çok küçük dokunuşlarla mutluluğu bulmayı bilen kadınlardır da. Tabii ki,“öteki kadınların” yürekleri, aslında hak etmeyen kadınların yüreklerinden daha duyarlıdır. Onlar sürekli sevdikleri yanında olmasa bile onları düşünür, hisseder, hissettirir, yüreği sürekli sevdiği adamın yüreğinin içindedir. Hatta bilir ki “öteki kadın” şu an sevdiği başka bir kadının koynunda uyusa bile, yapacağı bir şey yoktur.. çünkü toplum yasaklamıştır, bu güzide insanın hak ettiği erkeği yanına almasını, üzülür, ama sadece onu bekler. Başka bir seçenek de bırakılmamıştır bu harika kadından. Adaletli değil, bu adil değil, haykırıyorum, anlayışsız toplumun yüzüne bir tokat gibi vuruyorum…
İkinci kadının da düşünceleri ve beyninden geçenler vardır. Mesela bile birlikte olduğu erkeğin, yaşadığı yeri görmek ister, gömleklerini astığı gardırobu, tıraş olduğu yeri bilmek görmek ister. Bir çıkış yolu arar. Sevdiği adamın haksız olarak bir başkasına ait olduğunu bilse de yine de hiç bitmeyen bir umutla hayal kurar, daima onu ondan istemekten de yorulmaz. Öteki kadın, sevdiği adamı yanında daha fazla görmek ister. Üzülse de aşkına boyun eğip hep üzüntüsünü içine atmayı, yüreğini kanatmayı tercih ederler, kim bu kadınlara “öteki” derse, esas kendisi öteki adamdır ki, bu da insanlıktan nasibini almamış demektir..
Birde erkekler, “öteki kadını” bulduğu an ve öteki kadınla mutlu ise boşanmak aklına gelmez..
Aslında bu bir kültürdür de. Çünkü erkek, hiçbir kadınını kaybetmek istemez, hele hele öteki kadını seçebilecek kadar kapasiteli ve akıllı ise, hayatında iki kadın var demektir, demek ki daha iki kadın hakkı vardır anlamına da gelir. Kimse kusura bakmasın, kınamasın da. Erkeklere hep bu hak verildi on binlerce senedir de bu böyle gelip geçiyor… Ne oldu da şimdi ikinci, üçüncü kadının adı “öteki kadın” oldu.. kim uydurdu bunu.. doğrusu bu da ayrıca tartışılması gereken bir şey.. bu konuda şimdilik bir şey yazmayacağım… ama yazmayacağım anlamına da gelmesin sakın.. Onun için öteki kadın, boşanma sebebi kadın değildir… erkek öteki kadın yüzünden boşanmaz… ikisini de ister.. bu bilimsel olarak da böyledir.. çünkü erkek poligamdır.. yani yaradılış itibariyle çok eşlidir.. ruhu böyledir.. niye kınayayım.. sen neden kınayasın ki.. hiç kimsenin hakkı yok. Böyle biline…
Birinci eş aldatıldığını öğrenir belki, yada çoğunlukla ilişkiyi bitirir, ilk kadın ayrılmadıkça da üç kişilik aşkta ikiye inmez. Öteki kadın, hep "keşkeleri" olandır. Başına gelen bu "üç kişilik aşk" yüzünden kendini suçlar. Kurduğu hayaller keşke ile başlar ve aynı biçimde devam eder. Ama bana sorarsanız, keşkeler yoktur.. yaşanan güzel dakikalar, anlar, saatler ve dolu dolu zevkler ve huzurlar vardır.. hem de saati ve zamanı çoook sınırlı dahi olsa..
Kadın sevdiği adamı paylaşmak istemez. Fakat aşk sarhoşuyken o adamın evli ya da nişanlı olduğu veya bir sevgilisinin olduğu çok da fark edemez. İlişki, bir bakıma kendi kaidelerini kendi koyar, Diğer kadın olmanın acısıyla kavrulmak yerine gerçek bir ilişkinin varlığını hissetmeye çalışmak daha doğrudur…
İkinci diye tarif edilen veya öteki kadının bunu anlaması ve beynine yazması gerekir. Kadınların hisleri her zaman kuvvetlidir; doğru iz sürüldüğünde üç kişinin karşılaşması çok da zor değildir, ikinci kadın, sona yaklaştıkça sevdiği adamla gerçek bir ilişkiye sahip olma İhtimalini daha sık düşünmeye baslar. Ardından büyük kıskançlıklar ilişkilerde yerlerini alır. Evli sevgiliye boşanması için süreler vermeye başlar.
Öteki kadının düşündüğü şey; asıl kadının vazgeçilmezliğinin karşısında kendisinin sevilmeyen taraf olduğunu düşünmesidir. Bu her üç tarafa da acı vermeye başlar. Ama öteki kadınla, erkek arasında aşk, tutku, cinsellik, doruklara ulaşan doyumlar had safhadadır. Son dakikalarda, son saniyelerde bile bu yasak tatla doyumsuzluğunu sürdürür, çünkü bitmez, bitecek gibi de değildir. Ne yazık değil mi? En çok mutlu olduğun kadın, aslında senin olmayan kadın olduğunu öğrenirsin de, kaybedersin de, acısıyla dolarsında, elinde tutamazsın, belki tuttuğun an, bitecektir her şey, bu da bir gerçek, bunu bilmekte acı verir insana.
Ne garip! Yakın arkadaşlarının desteğine ihtiyaç duymaya başlar “öteki kadın” aslında çook hikayelerde vardır bu konuda. Bırak gitsin derler, amaaan senin değildi ki sende unut derler. Diyenler ne bilir ki? nasıl yaşandı bu birliktelik, nasıl yaşandı en güzel dakikalar, neler verildi birbirine de, nasıl vazgeçilsin bu güzelim geçmiş zamanlar. Her zaman sönmeyen ateştir bu ilişkiler.
Hiçbir zaman saman alevi de olmamıştır ki. Vazgeç, peki, ama nasıl? Kimse bunun cevabını veremez, vermesinde. Öteki kadın, bağıllılık yapar, öteki kadın bağıllılık içindeki kadındır da. Erkek de kadın da bir bağımlılık, bir tutku içindedir, vazgeçemezler. İlişkileri bitse de bir araya gelince, tekrar tutamazlar birbirini, volkan gibi patlarlar birbirlerine. İnanılmaz; sanki yüzyıllar ötesinden kopup gelmişlerde, belki bir günün ardından, milyonlarca yıllık acıyı dindirmeye uğraşırlar, o naif bedenlerinin üzerinde. Söndürmeye çalışırlar hem ateşlerini, inadına, yasak, inadına, öteki, inadına sahipli sahipsiz, kanunlu, kanunsuz, ne dersen de…
İşte aşk, tutku, ve birbiriyle paylaşmak budur. Çünkü hiçbir zaman öteki kadının baktığı gibi kimse bakamaz erkeğinin gözüne, hiç kimse öteki kadının tuttuğu gibi tutamaz erkeğinin elini, hiçbir zaman öteki kadın gibi saramaz, koklayamaz, dokunamaz erkeğini, hiçbir zaman öteki kadın kadar güzel öpemez kimsecikler erkeğini…
Hiçbir zaman, hiçbir şeyi, öteki kadın kadar yapamaz, “cüzdanlı kadınlar..”, asla yapamaz bunu. Öteki kadın mı, cüzdanlı kadın mı, Kimi seveceksin, tabiî ki öteki kadını. Kusura bakmasın kimse, çünkü biz erkekleri ancak öteki kadınlar anlıyor ve seviyorlar. Hiçbir zaman cüzdanlı kadınların, erkeğini anlamak gibi bir hevesi, isteği ve düşüncesi de yok.
Çünkü “cüzdan gelir, sevgide, kadınlık da özveri de biter..”, bundan sonrası artık erkeğin vazifesidir… Vazifede sevgi yoktur. En güzel yerde yaşamak, çocuk doğurtmak, veeee doğan çocuklar için gelecek aramak vardır, asla erkeğin yeri yoktur, asla erkeğin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Çünkü cüzdan gelir, her şey biter, Özür dilerim, cüzdanlı kadınlar, öteki kadınlar beni daha çok hak ediyor. Çünkü cüzdan verilen hiçbir kadın için, artık bir anlamı kalmıyor. Onun için hep ikinci kadınlar gerekiyor, suçlusu erkekler değil, unutmayınız ki. Suçlu kim? Suçlu yine kadınlar. Neden? İkinci kadını aramaya iten sebeplerin başındasınız da ondan.”
İşte inanan kadın üzerinden öteki kadının hikâyesine bir örnek. Birinci kadındaki inanç eksikliği ve ikinci kadında ki inanç fazlalığı. Kadın inanırsa ve inanmazsa neler kazanıp neler kaybedeceğine en güzel örnek.
Seven kadın kolaylaştırır bütün şartları. Sevmeye görsün. Bütün kadınların en büyük arzusu ve açlığıdır inanmak. Sevildiğinde bir kedinin mırıltısına dönüşür nefes alışları. Sevildiğine inandığında… Ama bir o kadar da an meselesidir tırnak izine dönüşmesi yumuşak dokunuşlarının, inanmadığında. Ve işte bütün sorunlar kapıda!
Bir kadın sevdiğinde bir erkek için çok şey yapabilir. “Ben asla…” ile başlayan bir sürü cümleyi hiç kurmamış farz ederek kendini, bir anda evin bütün idaresini üzerine alıverir. Aniden yemekler yapan ya da yaptıran, evi temizleyen ya da temizleten bir ev kadınına dönüşebilir. Ama ev temizdir sonuçta. Yemekte vardır dolapta. Ütülüdür bütün giysileri ve temiz kokar mutlaka. Kimin yaptığı önemli değil. Önemli olan sonuçtur. Bir kadın için hem kendinin hem de erkeğin hayatını düzenlemek hiç de zor değildir. Yemek de yapar, kariyer de. Aklı da yeter buna, enerjisi de. Hayatında ki erkeğin buna değdiğine inanması gerekir sadece.
Kriz anları önemlidir ikili ilişkilerde. Yani kavga! Krizi erkek kısmı yönetir. Ve kriz anlarında başarısız bir erkek hayatın hiç bir alanında başarılı olamaz bir kadının gözünde. Bir daha asla! Bir kadını idare edemeyen bir erkek ne bir şirketi ne de dünyayı yönetebilir! Altı üstü bir kavga… Zor zamanları da kadın geçiştirir. Sevmeye görsün.
Kadınlar karakter olarak kendilerinden güçlü erkeklere âşık olurlar. Bu dünyaya bir dişi olarak geldiklerini hissetmeye ihtiyaçları vardır çünkü. Ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar hayatın içinde ve sosyal statüleri ne olursa olsun, kadınlar korunmak isterler. Ya da bu oyunu severler! Kadın içgüdüsü!
Duyguları güçlü bir erkeğe kim karşı koyabilir ki? Ve tutkusuz bir erkekse hayatınızda ki erkek bırakın gitsin ve kimi severse sevsin. Tutkusuz bir erkek için arkanıza bile dönmeyin hatta. Âşık bir erkek, ne olursa olsun ve her ne olursa olsun sorun, mutlaka çözmekten yanadır. Kolay kolay bırakmaz meselenin peşini. Seven bir erkek çekip gitmez, vazgeçmez, mücadele eder mutlaka. Sizin için harekete geçmeyen bir erkek “gerçek kahramanınız” değildir. Ondan hemen kurtulun.
Kadınlar duygusaldır evet. Severler aşk cümlelerini ama bu yalan olanı fark edemeyecekleri anlamına gelmez ya da eksik olanı. Akıllı bir kadını kandırmak mümkün değildir. Sadece o kanmak istiyorsa kanar. Ya da kanmış gibi yapar erkeğin gururu kırılmasın diye! O da bir süre. Bilir her kadın ne kadar sevildiğini ya da sevilmediğini… Kadınlar beğenildiklerini her fırsatta duymak ve görmek isterler erkeğin gözünde. Aşkı canlı tutmak zor değildir bir kadın için, kendini bu anlamda güvende hissettiğinde. Ama uzun süre aynı yerde tutmak da kolay değildir, hissetmediğin de.
Aşk adına en çok hatayı kadınlar yapar mutlaka ama bir kadının aptallık yapması onun aptal olduğu anlamına gelmez! Dolayısıyla kadınlar her zaman galiptir aşk oyununda! Yeter ki inansın.
Kadın inanırsa bütün savaşlardan galip çıkar.
Yeter ki inansın…
KAYNAK:Tırnak içindeki yazılar GOOGLE arşivinden alınmıştır.
YORUMLAR
"Öteki kadınlık" tasvip edilecek bir olgu değildir. Ama kadının veya erkeğin inancının bittiği anda "öteki kadın" yada "öteki erkek" kavramının ortaya çıktığını, bunun sosyal bir tehlike olduğunu aile birliği açısından, ama öteki kadın kavramının öteki erkek kavramından daha çok yaşandığını, bu nedenle inancın bittiği yerde yolları ayırmanın en uygar davranış biçimi olduğunu, gerekçeleri ne olursa olsun uzatmaları oynamanın böyle öteki kadın yada öteki erkek gibi sıra dışı olguların meydana getirdiğini, bununda oyunun bütün elemanlarına hayatlarının bir döneminde acılar yaşatacığını vurgulamak için bu yazı kaleme alınmıştır.
Albayraklım tarafından 4/26/2009 10:36:31 AM zamanında düzenlenmiştir.
yazınızı okuduktan sonra ,hani birine birşey sorarsında,cevabını ne biliyor nede bilmiyor havasında dudak büker ya...
işde bende de aynen öle oldu.
yazılacak çok şey var aslında ama zamanım olmadığı için sayfanıza tekrar uğrayacağım.şimdilik sadece şunu sorayım.
mutlu olamadığınız; çocuk doğuran,temizlik yapan veya yaptıran,çamaşır,bulaşık,ütü,vs,vs,vs yapan ilk kadını boşayıp,
o çok mutlu saatler veya bitmesini istemediğiniz dakikaları yaşadığınız 'öteki kadınla' evlendiğinizde;o kişi' öteki kadın 'durumundayken yaşadıklarınızı yaşayabileceğinizi mi düşünüyorsunuz?
saygılar
Aşk adına en çok hatayı kadınlar yapar mutlaka ama bir kadının aptallık yapması onun aptal olduğu anlamına gelmez! Dolayısıyla kadınlar her zaman galiptir aşk oyununda! Yeter ki inansın.
Kadın inanırsa bütün savaşlardan galip çıkar.
Yeter ki inansın…...............ZATEN SEN ANLATIYORSUN YETERİNCE SÖYLENECEK NE VARSA....TEŞEKKÜRLER SANA...
BU SON ZATEN HERŞEYİ TAMAMLIYOR...
HERŞEY İNANMASINA BAĞLI...KADININ
TEBRİKLER...
GÜZEL YAZI DİZİLERİN İÇİN TEKRAR TEŞEKKÜRLER