Doğum Günü...
Ekin’in 17 yaş günüydü bugün. Annesi, arkadaşları, babası herkes gözlerinin içine bakıyordu... Belliydi, çok seviyorlardı Ekin’i. Ekin’de onları tabii.. Annesi pastayı getirdiğinde arkadaşı ’Bilge’ bir dilek tutmasını rica etti Ekin’den. Aslında Ekin diğer arkadaşları gibi biri değildi, içine kapanık bir çocuktu... Israrla hayır diyordu Ekin, sevmediğini kaç kere belirtmişti oysa! Ah bu arkadaşları.. ne laf anlamaz insanlardı. Ekin’in doğum günü kutlamayı sevmediğinide biliyorlardı. Ekin erkek arkadaşını yaklaşık üç sene önce doğum gününde kaybetmişti, ama laf anlamıyorlardı ki.. Dilek tutmak zorunda kaldı Ekin ve....
İçinden ’’N’olur özlesin’’ diye geçirdi. Bu arada baş ağrılarıda artıyordu Ekin’in günden güne.. Yaklaşık üç senedir böyleydi Ekin.. Özellikle Nisan ayları artardı başının ağrısı... Günler geçti. Doğum günü geçeli iki haftayı buluyordu. Ekin doğum gününde ilk kez birşey dilemişti, ya tutarsa diyerek; tutacağını diye ümit ediyordu. İnanırdıda özleyeceğine.. Seviyordu ya sevgilisini.. Ama birşeyin farkında değildi, Mert neredeydi, nasıldı hiç birşey bilmiyordu artık. Özlüyordu ama; günden güne artıyordu sevgisi Mert’e. Akşam saat tam 00.13 gibi uykuya daldı Ekin... İçinde bir sevinç vardı nedense. Garip.. hiç böyle olmazdı ki... Yüreği uçabilecek gibiydi sanki. Ayakları yerden kesilmişti. Saçmalıyordu genelde, boş konuşuyordu.. Halbuki eski Ekin hiç böyle değildi. Kendini tanıyamaz olmuştu artık..
Sabah uyanınca Ekin odasının kapısında bir mektup buldu.. İçini açacaktı, ama bir dakika! Mektubun kapağında adres yazmıyordu. İlginç.. Nasıl gelmişti bu buraya? Eskiyede benziyordu. Zarfı dikkatle açtı. İçinde bir mektup vardı. Evet, evet bir mektup! Ne olabilirdi bu? Nasıl gelmişti. Okumaya başladı hemen... Mektupta şunlar yazıyordu;
Ekin....
Biliyorum beni anlayacağını..
Zorlukla yazıyorum bunları ama artık öğrenmen gerekirdi
Ben aslında..
Ben... Seni isteyerek bırakmadım Ekin, İnan...
Sen yokken baş ağrıları başladı, özledim seni.
Ama inan elimde olan birşey değildi Ekin, değildi...
Yapmak zorundaydım, bırakmalıydım ....
Terk etmem gerekiyordu o şehri.
Anlıyor musun Ekin?
Senden kaynaklanmıyor, sorma hiç birşey...
Sakın sorma.
Üzme kendini...
Sadece bilmeni istedim, yoksa bu suçu omuzlarımda taşıyamayacaktım..
Seni seviyorum ben, üç sene yirmi gün oldu tam.
Seni seviyorum.. Seveceğim.
Mert...
------
Ekin’in gözleri dolmuştu. Mektubu titreyen ellerinden düşürdü...
Unutmamıştı işte.. Unutmamıştı onu. Özlemişti o da.. Ekin gibi....
Ama, ama neden aramıyordu? Neden acı çektiriyordu Ekin’e?
Biliyordu ama Ekin; zaman geçsede unutmamışlardı birbirlerini.
Özlemişlerdi...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.