ÖMÜR GEÇERKEN...

• 23 Nisan 2009 Perşembe 00:08:45

Rüya gibi uçan yıllar biraz durun durun biraz
Kaybolan yıllarım için hesap sorun sorun biraz…

Türk sanat müziğinin nadide klasiklerinden biridir bu şarkı. Şarkının bu iki mısraı gerçekten çok güzel ve derin bir anlam taşıyor. Ömrümüz bir rüya gibi uçuverirken şair hepimizin arzusunu dile getiriyor: “Durun biraz!” En güzel, en tatlı anlarımızda zamanı durdurmayı ne çok isterdik değil mi? Belki bu anlar bir su gibi akıp gittiği için, bir daha yaşanmayacakları için bu kadar vazgeçilmez ve güzel. Fakat ne gariptir ki yaşanıldığı anda bu güzelliği fark edemiyoruz çoğumuz. Geçip gittikten sonra içimizde hatıra olarak yaşayacak o anların değeri anlaşılıyor. Cahit Sıtkı “ Ah o kadrini bilmediğim günler” diyor bir şiirinde. Demek ki zihni ve kalbi daima uyanık, anın tadını herkesten çok çıkarması beklenen şairler bile hayatın bu fark edilmeden geçivermek tuzağına düşüveriyor.
Gençlik… Herkesin dönmeyi en çok istediği bahar. Ömrün şu en güzel, en dinç, en neşeli, en imrenilen günlerini yaşayanlar, olur olmaz kaygılarla, dertlerle, uğraşlarla bu günlerini heba etmemeli. Zihnini, dimağını, heybesini durmadan doldurmalı. İleriki yıllarda keşkeleri yaşamamak için elbette.
Sorarsanız; bir genç için çocukluk, bir ihtiyar için ise bütün bir ömür ne kadar çabuk geçmiştir. Âşık Paşa bunu şöyle dile getiriyor:
Nazenin şu ömrümüz bir göz yumup açmış gibi
Geldi geçti duymadık bir kuş konup uçmuş gibi…
İşte, üstüne söz söylenmeyecek, başımızı eğip göz ile ikrardan başka bir şey yapılmayacak kelam. Her gün uyandığımızda bize bahşedilen bir yeni günü daha şuurla karşılamalı, ailemizin, evimizin, dostlarımızın; dağların, denizin, çiçeklerin, kuşların… her ne varsa bize bu hayatı sevdiren hepsinin farkındalığıyla yaşamalı değil midir?

“Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklına gelmezdi.” diyor bir başka şairimiz Behçet Necatigil. Gündelik telaşlar yüzünden bırakın hayatın güzelliklerini yaşamayı, bu güzelliklerin farkında bile olmuyoruz. Sevdiklerimize, onlara hissettiğimiz güzel duyguları söylemekten neden kaçınırız? En güzeli öyle bir ömür yaşamalı ve yaşatmalıyız ki son demlere erişirsek “Geçmiş zaman olur ki hayali, cihan değer” diyebilmeliyiz.

“Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin. Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş zamanın, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin” diyor Hz. Peygamber. Buraya kadar söylemek istediklerimi özetliyor bu ifade. Sahip olduğumuz her güzel şeyin değerini maalesef kaybettikten sonra anlıyoruz. Bir fırsat daha verilse diye büyük bir yeis ile iç geçirdiğimiz anları olmuştur hepimizin. Geçmişe yanmak yerine bugün elimizdekilerin kıymetini idrak etmeğe başlayabiliriz değil mi? Ufuklarda akşam dönülmez olmadan, vakit geçmeden başlamalıyız bir yerden.

Tadını alarak, keyfine vararak, kaybettiklerimizi unutmadan ama elimizde var olanlara hep şükrederek, ilerde pişmanlığını yaşayacağımız kırgınlıklarımızı bugünden ortadan kaldırarak, sevgilerimizi geciktirmeden söyleyerek, sahip olduğumuz her güzel şeyin nimet olduğunun şuuruyla yaşanacak bir ömür diliyorum hepinize.
Bu bir düştür belki insan uyanınca
Gözlerinde serabı kalır bir ömür…