- 432 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Motosiklet
Şarkıların, duyguların ve daha birçok şeyin kimlikleri hakkında konuşmak isterdim. Saatler boyu. Büyüdük ve cümle sonuna noktalar koyan ciddi yetişkinler olduk. Yarın bu satırları okuyacak genç okurlar ve sanat eleştirmenleri çocukluğuna şiddetle özlem duyan bir yazardı diyecekler benim için. Cahit Sıtkı’nın ölüm korkusu kadar bilindik olacağım için farklı hiçbir şey hissetmiyorum. Sıradan ve olanağım. Bir de sırf onları unutmak adına kendimi yazıya vurduğum mide ağrılarım...
Derin sancılarımın sesini dinliyorum.
Beni çok seviyorlarmış.
Herkes sever.
Konuşamayan, artık kimseyle konuşamayan, kalabalık yalnızlık klişesinin dibine vurmuş ademoğlu şimdi ne yapsın. Derin kabullenişler ve mağrur sükunlar...
Yıl dediğimiz 2009. Dün çocuklara ders anlatırken zaman artık çok hızlı akacak dedi biri. Mühendisten bozma öğretmenleri. Artık kara ekmek yenmiyor diyor, Oğuz. O zamanlar 1949. Rus romanlarındaki karakterler gibi şaraba banacak kadar bile ekmeğimiz kalmasa. Yazardık o zaman. Ama biz artık parasızlıktan şiir yazmak istemiyoruz. Parasızken yürümek ne zor tanrım. Bir kafiye olsa. Bir çıkar yol. Sözcüklerimin önünü tıkayan kimliğinden emin olmadığımız şeyi yoldan geçen biri babasının hayrına kaldırsa.
Ben bu gece bu kadar çok annemi özlemesem.
Yanındayen bile özlenecek tek sevdiceğin anne olduğunu insan bu yaşa gelince anlıyor.
İstanbul’un orta yerinde bir garip Orhan Veli kadar garibim. Üstelik taş sert, ateş yakıyor suyun boğduğu kadar. 35’e doğru gidiyorum ve midem sancıyor.
Annem iyi düşün iyi olsun diyor. İyi düşünüyorum iyi oluyor, kötü düşünüyorum yine iyi oluyor. Fakat ben sonuçlarımı sevmiyorum. Bugünün iyi’leri bana eskiler kadar iyi gelmiyor.
Zaman geçiyor ama, gözümün yaşına bile bakmadan geçiyor. Geç diyorum, aman ne olur geç; yarın İstanbul kaç derece olacak onu bile bilmiyorum zaten, sen de geç!
Kardeşim icat yapıyor, ben de abuk sınavlara çalışıyorum. Bir de Kadıköy Belediyesi’nin önünden her geçişimde koku kaydedici bir cihaz icat etmek istiyorum. Fakat kendimi bu noktada yetersiz hissedince kardeşime danışmam gerektiğini düşünüyorum. Bütün yaratıcı fikirleri o buluyor. Aslında bunun günah olduğunu bildiğimiz halde yine de kullanmaktan da geri durmuyoruz. Dedim ya zaman geçiyor. Şarkılar iniyor. Otobüsler kalkıyor. Yaşlı teyze ve amcadan biri metrobüse binerken diğeri kapının kapanmasıyla dışarıda kalıyor. Bunu gören teyze ağlayıp bağırıyor. Ayrılıklar ağlatıyor. Bazıları yeniden aşık oluyor. Bahar geldi diye benim uykularım da öyle tatlı öyle tatlı oluyorlar. Uyuyan bana aşık oluyorum. Güne, sabahıma ve kentime sonra.
Ben kentime her sabah yeniden aşık oluyorum.