- 505 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
PAZARDAN PORTRELER!..(4)
Sabahleyin çadırı kurarken yan demiri,ana boruya takmakta erken davranınca;demir,
elimden kaydı.Suratımı yalayıp yere düştü.Burnumla yanağımı karışık sıyırmıştı.Hafiften
kanadı.Kanları,eşim nova selpak mendille silip üzerini yara bantı ile kapattı.Bir an öyle
kaldım.Tansiyonum mu düşmüştü ne.Geçer diye bekledim.Eee,vucüt artık sinyal verme-
lere başlamıştı bile.Dile kolay yarım asırı geçeli iki yıl olmuştu.Birazdan tekrar işe
koyulduk.Durmak ,dinlenmek velhasıl pes etmek yoktu.Pazardan bıktığımızda işe çıkama
yacak duruma geldiğimizde ne yaparız diye eşimle sohbetlerimizde ;yeni,farklı arayışların
içerinde kendimizi buluyorduk.Yani bir köşeye çekilip dırdırlarımızla birbirimizi tüketmeyi
hiç bir zaman düşünmedik.Ben,bazan takılırdım: "Ben ,sana yine aşk şiirleri yazmaya de-
vam ederim" diye. O da:"-Şiir karın doyurmuyorki,hayatım.Sen yaz dur.Sayısız şiirlerin,yazıların var.Hangisinden ekmek parası kazanabildin?.Yine ne varsa bu beğen-
mediğin pazarda var.Hiç olmazsa muhanete muhtaç olmuyoruz."der sonra da "-Ben de
evde çocuk bakıcılığı yapar yine de ekmek parasını çıkarırım" derdi.Haklı kadıncağız.
Muhanete muhtaç olmak çok kötüydü...Ben de onun o serzenişine karşılık: "-Belediyeye
baş vurur,park ve bahçelerde bekçilik ya da çöpçülük yaparım" derdim. "-Tabi yaparsın,yetmişlik moruklardan senin neyin eksik "diye sözlerimi tasdik ederdi.Aslında
iş yapacağımdan memnun kaldığını ima ediyordu.Hayat böyle işte.Bıraktığın anda çok
şeylerini kaybedebiliyorsun.Onun için direnmekte fayda var...
Bu içsel çelişkiler içerisinde tezgahı kurmaya tekrar devam ederken;zabıta ,yanındaki
genç kıza yer göstermeye çalışıyordu. Yanımı gelip: "-Ayhan,burasının sahibi gelmeye-
cek mi?"
"-Bilmiyorum."
Kıza oraya açmasını söyledi.Kendisi,elindeki isim listesini kontrol ederek yanımızdan
uzaklaştı.Kızın yanındaki çanta fazla büyük değildi. Selamlaştık.Yorgun gözüküyordu.
Tabureyi uzattım.Benim çadırımın altında biraz soluklandı.Biz de bu arada çadırın ve
tezgahın işlerini bitirmiştik.Hanım,evden getirdiğimiz termosdan çay doldurdu bardak-
lara.Kız,birazdan hayat hikayesini anlatmaya başlamıştı bile.Çayı nasıl içtiğimi anlayama-
dım bile.Çay mı beni içti,ben mi çayı içtim belirsizdi.Hayatta neler oluyordu,neler...Ben,
sabahleyin suratıma çarpan demirin sızısını çoktan unutmuştum.Bu sızı neydi ki,kızınki-
nin yanında:
"-Gazetecilik Okulunu bitirdiğini,bir iki yıl iş aradığını ama sonu hep hüsranla bittiğini.Ne
hayallerle Üniversiteyi bitirdiğini ;başarılı bir gazetici olacağını ama ne yazıkki olamadığı-
nı anlatıp durdu.Bu kendisi ile ilgili kısmıydı.Sonra anlattıklarının en ilginç ve düşündürücü
olan tarafı da ondokuz yaşındaki erkek kardeşinin intihar edip ölüp gitmesiydi."
Sordum."-Neden intihar ?"diye
Babasının geliri az olduğu için (Et.. BEL.diye tapu dairesinde memurmuş) geçim sıkıntıları
gayri ihtiyari evin fertleri de bu olumsuzluktan etkileniyorlarmış.Erkek kardeşinin hızlı
zamanı.Arkadaşlarına karşı kendisini parasız göstermesi ters geliyormuş.Velhasıl
tefecilere kaptırmış kendisini.Sürekli para alarak borçlanmış.Paranın ödeme günü yanaşınca "gerçeği kavramış ama iş işten çoktan geçmişmiş.Ok, bir kez yaydan çıkmaya
görsün.. İntihar son seçtiği kurtuluş seçeneği olmuş gence.Geride bıraktığı notta:"-Tefe-
ciler beni yok etmeden ben,kendimi yok ediyorum.Ölümümden ailem sorumlu değil." yazı-
lıymış.
Genç kızın anlattıkları karşısında yıkıldım.Kendimi toparlamaya çalışırken verdiğim bir iki
demir ve tahta parçası ile kendisine mini bir tezgah yaptım.
Akşama kadar beraberdik.Arada bir çadırın içerisine gelip güneşten korunmaya çalışıyor,eşimle sohbet ediyordu.Kızcağız,konuşmakla deşarz oluyordu adeta.
Sen,koskoca dört yıllık okulu bitir.İşsiz kal.Vay be..Memleketin haline bak.Hani herşey
güllük-gülistanlıktı.Kriz,psikolojikti.
Günü nasıl tamamladığımı bilemiyordum.Güneş, yavaş yavaş etkisini kaybetmiş hava ka-
rarmaya başlamıştı.
Tezgahı toplarken karşı komşum Kemal abinin çocuğu geldi yanımıza.Çocuk,özürlüydü.Konuşamıyor ve iletişimi çok zayıftı.Üç yaşındaki çocuğun zekasına sahipti.Kendisi onaltı yaşında olmasına rağmen haraketleri bebekçeydi...
Benim kendisi ile şakalaşmamdan hoşlanırdı.Şöyle bir etrafımda kavis çizdi.Kendisi ile ilgileneyim diye.Boynuna sarıldım.Yanaklarından bebeği öper gibi öptüm.Uzun bir süre
şakalaştık.Benden nasibini almıştı.Elindeki sopayla el sallar gibi kaldırıp yandaki çocuk
parkına gitti.Hiç bir şeyden haberi yoktu çocuğun.Sadece oynamak ve gülmek istiyor-
du.Babası da yan gözle bizi izleyip gülmüştü.
"-Ayhan bey,Ramazan sensiz duramıyor.İllaki sana takılacak."
"-Neyapsın çocuk.Onun da konuşmaya, şakalaşmaya ihtiyacı var."
Kemal abi,çocuğuna verilen özürlü parasından yararlanıyordu.Bu konuda devlet,duyarlı
davranıp bu tipteki özürlülere maaş bağlamıştı.
Genç kız ise çoktan çantasını alıp gitmişti.Ben arada bir Ramazan’lla şakalaşırken kızın an-
lattıkları hala beynimi kemirip duruyorlardı...Halime şükrettim.Pazarcılık çocuk oyuncağı
gibi geldi.Kafamı,çadırın demirleri ikiye yarsa da yapacaktım bu işi...
YORUMLAR
hayatın kendisiydi. samimi bir serzeniş ve arkasından gelen elindekinin kıymetini bilme dersi yerli yerinde..yalın bir anlatım..
teşekkürler Ayhan bey...
hayat herkese aynı oranda cömert değil malesef..bazen imkanları sonuna kadar zorlasanız da olan oluyor..
en iyisi eldekilerin kıymetini bilmekte...
saygılar.. bu arada geçmiş olsun..:))
viki650 tarafından 4/21/2009 6:14:02 PM zamanında düzenlenmiştir.
Halime şükrettim.Pazarcılık çocuk oyuncağı
gibi geldi.Kafamı,çadırın demirleri ikiye yarsa da yapacaktım bu işi...
İYİ ETMİŞSİNİZ AYHAN BEY..İŞİN İYİSİ KÖTÜSÜ OLMAZ..ŞÜKRETMEK İYİDİR..DUYARLI YÜREĞİNİZİ YÜREKTEN KUTLUYORUM..SEVGİLER..
kader_48can tarafından 4/21/2009 4:38:52 PM zamanında düzenlenmiştir.