- 1453 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
DEMİRDEN ÇİÇEK YAPAN KADINLAR
Ailelerimiz adlarımızı çiçeklerden almışlar
kadife içinde yaşayalım diye
ama biz demir kesiyoruz
demir büküyoruz demire şekil veriyoruz
gün akşama kadar
evet fabrikada çalışıyoruz
ama tütün sarmıyoruz kendimiz içer gibi
biz demirden çiçekler yapıyoruz kendimiz kullanır gibi değil ama
zenginlerin evleri, sırça sarayları hem korunsun
hemde güzel görünsün diye
çoğumuz kiracıyız
ne pencere parmaklığımız var ne de bahçe korunağı
hatta evlerimize hırsız girer arada bir
ama boş çıkarlar çalacak bir şey bulamadıklarından
bükümcü yaseminin evine hırsız girdiğinde polis
(bir şeyiniz çalınmadığına göre şikayetçi olmanıza’da gerek yok) demişti.
sabah işe geldiğimizde fabrikadan içeri girerken her birimiz çiçek gibiyiz
ama fabrikadan içeri girip de kıyafetlerimizi değiştirdiğimizde
o çiçek kadınlar gidiyor yerine maden ocağından çıkmış kadınlar geliyor
gül kokmuyoruz hiç birimiz
burası bir demir fabrikası ağır sanai yani
makine operatoruyuz çoğumuz
fırın işçisi, çekimde bükümde kesimde çalışıyoruz
satenler danteller gül yağları yok diye adımız öteki
erozyon yağları mazot benzin ve gres yağı kokuyoruz çoğu zaman
kıyafetlerimiz amerikan kaput bezinden yapılır
ellerimizde iş eldivenleri
ve biz ekmeğimizi aslanın ağzından
yani demir makinelerinin arasındaki çelik kalıplardan alırken
gül değil ter kokuyoruz
her ne kadar serpil yüzüne değen yağ is lekelerini gizlemek için
bir ucuzcudan aldığı makyaj malzemelerini sürsede yüzüne
zeynebin yüzü hep isli kolları yağ içinde
elleri iş eldivenlerinin boyasıyla kırmızı
hatice ellerinin çatlamasına bir türlü engel olamıyor
aynur ellerinin acısını dindirmek için sabaha kadar buz tutuyor avuçlarında
ben çift eldiven kullanmama rağmen
parmak uçlarımdaki yaraları engelleyemiyorum
reyhan reyhan kokmak için
bir milyonlukçudan aldığı deodorantı boca etsede üstüne
kar etmiyor daha da berbat bir hal alıyor ter kokusu
ama ter kokusunu özlüyorum kışın
alın terimizin kutsallığı bir yana
o kadar metal o kadar demir kokuyor
öylesine tekdüzeleşiyor makineleşiyoruz ki insana dair ne varsa özleniyor
bu dişlilerin arasında
ter bile olsa
kışın buz gibidir demir.
Adlarımızın çiçeklerden alınmış olması çok dokunaklı geliyor bana
fatmagül reyhan yasemin nagihan gülzade gülizar aynur serpil zeynep suray
Hiç birimizin adı kardelen değil
oysa herbirimiz birer isyan abidesi yaratacak koşullarda yaşıyoruz
bu yaşımıza kadar yaşadıklarımız bir yana
bu işe girmek için önce eşlerimizi ikna ettik
sonra işe başladık üstlerimizi ve işyerindeki erkekleri ikna etmemiz gerekti
çünkü bizim bu işi yapamayacağımıza inanan yargıları vardı
önce alaylı bakışları vardı sonra engellemeye yöneldiler
örneğin kalıp değiştiririken dört bin metrekarelik fabrikanın tamamını turlamam gerekiyordu
bir tane 27 30 anahtar bulmak için bunuda aşıyoruz yavaşça
işveren erkeklere
(kadınlar sizden daha iyi çalışıyor ayağınızı denk alın haa ) diyor
biz ise ocakta yapılan zammı az bulduğumuzda ek zam istemeye gittik
(siz kendinizi erkeklerle mi kıyaslıyorsunuz ) dedi
biz (erkeklerden eksik çalışmıyoruz
tüm malzemelerimizi kendimiz taşıyoruz fortlif vinç kullanıyoruz
kalıplarımızı kendimiz değiştiriyoruz günlük kotamız aynı) dedik
işveren (ama ben sizi yüklemeye vermiyorum) dedi
sonuçta fabrikada bizden çok sonra işe başlayan erkeklerde dahil
en düşük maaşı biz alıyoruz
her birimiz fabrikada verdiğimiz mücadelenin iki katınıda evlerimizde veriyoruz
mesala yaşça en büyüğümüz olan
mızrakçı fatmagülün bir oğlu var asker
gelini hamile idi doğum yaptı kocası işsiz evin geçimi
askerin harçlığı ona bakıyor evi kira
fırıncı zeynebin altı yaşında bir oğlu var kocası işsiz evi kira
fırıncı serpilin bir oğlu bir kızı var beş ve altı yaşlarında
kocası hapiste idi yeni çıktı işsiz evi kira
kocası hapse girince ev sahibi evden çıkarmıştı başka eve taşındı müstakil
(gecekondu) bükümcü aynurun iki kızı var dokuz ve on iki yaşlarında
evi kira kocası işsiz depocu şair ayşe henüz bekar
otuz yaşında evlenmeye cesareti yok
fabrikanın her yanı onun yazdığı özlü sözlerle dolu
yasemin hatice gülzade ve benim eşlerimiz
çalışıyor ama aybaşını zor getiriyoruz yinede
evlerimizi geçindirdiğimize bakıpta özgürlüğümüzü kazandığımızı düşünmeyin
çünkü çoğumuzun maaş kartı eşlerinde maaş ve avans yattığında bankaya,
eşlerimiz çekiyor hala
bir arkadaşımıza gitmek için bile eşlerimizden izin istiyoruz
vermez ise gidemiyoruz
kısaca hala adam yerine konmuyoruz
özellikle hayatımızın diğer yarısı olmasını istediğimiz eşlerimiz tarafından
sen anlamzsın
senin aklın ermez
sen ne bilirsinki
bize karşı kurulan en sık cümleler
fabrikada günde on saat demiri çiçeğe çevirdikten sonra eve geldiğimizde
yemek yapmak,
soba yakmak,
bulaşık yıkamak,
evi toplamak akraba iletişimini sağlamak asli görevimiz
akşama kadar işsizlikle canı sıkılan eşlerimiz
biz eve geldiğimizde televizyonun karşısına uzanıp
(nerde kaldı bu yemek çay)
diye arada bir laf atar bize
tamam birazdan geliyor sözü onları mutlu etmeye yetmiyor
bizim ise mutluluğumuz
çocuklarımız için bugünde iyi bir şeyler yapmanın verdiği haz
ve susmanın getirdiği mağrurluk
aşk sevda!
tarihe gömüldü
Eşlerimiz!
onlar birer formalite artık.
ama onların çocuklarımızın babası olma gerçeği
ve başımızdaki gölge olma lüksleri.
toplumun dul kadına bakışını gögüsleyemeyeceğimiz inancı.
vs vs den devam ediyor evliliklerimiz.
ama ya içimizde yüreğimizde yaşadığımız fırtınalar.
yaş ortalamamız 25 ile 35
belki de aşka en çok ihtiyaç duyduğumuz yaştayız.
ama aşkı yaşama şansımız yok.
çoğumuz köreltmişiz yüreğimizi.
gün akşama kadar saca demire işliyoruz sevdalarımızı.
bazılarımız bir başımıza yaşıyoruz
kendimize bile itiraf edemeden.
sülyet sevgililer var etmişiz yüreğimizde
inkarı yok!
ekmek kadar su kadar ihtiyacımız aşk
ama mümkünü de yok.
ev de
fabrika da
servis te
sokak ta tacize uğradık sustuk
çocukları gördük sokaklarda
mendil satan boya yapan emeği sömrülen
küçük kız çocuklarını gördük
kadınlıkları satılan sustuk yutkunduk
çocukları gördük ülkemin öteki denilen yüreğinde
canlarına kıyılan sustuk
kadınları çocukları gördük ırak ta hayatları karartılan
çocukları gördük filistinde bedenleri parçalanan
ağladık
sustuk
yutkunduk
dolduk
yutkunduk
sessiz sevdalarla çiçeğe çevirdiğimiz demirler elimizde
sesimiz sus ta
öfkemiz tetik de
elimiz çelik de
ellerimiz çelik de!!!.....
SURAY EKİNCİ