Şerefle bitirilmesi icap eden en ağır vazife hayattır. -- toegueville
suray ekinci
suray ekinci
@surayekinci

DEMİRDEN ÇİÇEK YAPAN KADINLAR

20 Nisan 2009 Pazartesi
Yorum

DEMİRDEN ÇİÇEK YAPAN KADINLAR

4

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1482

Okunma

DEMİRDEN ÇİÇEK YAPAN KADINLAR

DEMİRDEN ÇİÇEK YAPAN KADINLAR

Ailelerimiz adlarımızı çiçeklerden almışlar

kadife içinde yaşayalım diye

ama biz demir kesiyoruz

demir büküyoruz demire şekil veriyoruz

gün akşama kadar

evet fabrikada çalışıyoruz

ama tütün sarmıyoruz kendimiz içer gibi

biz demirden çiçekler yapıyoruz kendimiz kullanır gibi değil ama

zenginlerin evleri, sırça sarayları hem korunsun

hemde güzel görünsün diye

çoğumuz kiracıyız

ne pencere parmaklığımız var ne de bahçe korunağı

hatta evlerimize hırsız girer arada bir

ama boş çıkarlar çalacak bir şey bulamadıklarından

bükümcü yaseminin evine hırsız girdiğinde polis

(bir şeyiniz çalınmadığına göre şikayetçi olmanıza’da gerek yok) demişti.

sabah işe geldiğimizde fabrikadan içeri girerken her birimiz çiçek gibiyiz

ama fabrikadan içeri girip de kıyafetlerimizi değiştirdiğimizde

o çiçek kadınlar gidiyor yerine maden ocağından çıkmış kadınlar geliyor

gül kokmuyoruz hiç birimiz

burası bir demir fabrikası ağır sanai yani

makine operatoruyuz çoğumuz

fırın işçisi, çekimde bükümde kesimde çalışıyoruz

satenler danteller gül yağları yok diye adımız öteki

erozyon yağları mazot benzin ve gres yağı kokuyoruz çoğu zaman

kıyafetlerimiz amerikan kaput bezinden yapılır

ellerimizde iş eldivenleri

ve biz ekmeğimizi aslanın ağzından

yani demir makinelerinin arasındaki çelik kalıplardan alırken

gül değil ter kokuyoruz

her ne kadar serpil yüzüne değen yağ is lekelerini gizlemek için

bir ucuzcudan aldığı makyaj malzemelerini sürsede yüzüne

zeynebin yüzü hep isli kolları yağ içinde

elleri iş eldivenlerinin boyasıyla kırmızı

hatice ellerinin çatlamasına bir türlü engel olamıyor

aynur ellerinin acısını dindirmek için sabaha kadar buz tutuyor avuçlarında

ben çift eldiven kullanmama rağmen

parmak uçlarımdaki yaraları engelleyemiyorum

reyhan reyhan kokmak için

bir milyonlukçudan aldığı deodorantı boca etsede üstüne

kar etmiyor daha da berbat bir hal alıyor ter kokusu

ama ter kokusunu özlüyorum kışın

alın terimizin kutsallığı bir yana

o kadar metal o kadar demir kokuyor

öylesine tekdüzeleşiyor makineleşiyoruz ki insana dair ne varsa özleniyor

bu dişlilerin arasında

ter bile olsa

kışın buz gibidir demir.

Adlarımızın çiçeklerden alınmış olması çok dokunaklı geliyor bana

fatmagül reyhan yasemin nagihan gülzade gülizar aynur serpil zeynep suray

Hiç birimizin adı kardelen değil

oysa herbirimiz birer isyan abidesi yaratacak koşullarda yaşıyoruz

bu yaşımıza kadar yaşadıklarımız bir yana

bu işe girmek için önce eşlerimizi ikna ettik

sonra işe başladık üstlerimizi ve işyerindeki erkekleri ikna etmemiz gerekti

çünkü bizim bu işi yapamayacağımıza inanan yargıları vardı

önce alaylı bakışları vardı sonra engellemeye yöneldiler

örneğin kalıp değiştiririken dört bin metrekarelik fabrikanın tamamını turlamam gerekiyordu

bir tane 27 30 anahtar bulmak için bunuda aşıyoruz yavaşça

işveren erkeklere

(kadınlar sizden daha iyi çalışıyor ayağınızı denk alın haa ) diyor

biz ise ocakta yapılan zammı az bulduğumuzda ek zam istemeye gittik

(siz kendinizi erkeklerle mi kıyaslıyorsunuz ) dedi

biz (erkeklerden eksik çalışmıyoruz

tüm malzemelerimizi kendimiz taşıyoruz fortlif vinç kullanıyoruz

kalıplarımızı kendimiz değiştiriyoruz günlük kotamız aynı) dedik

işveren (ama ben sizi yüklemeye vermiyorum) dedi

sonuçta fabrikada bizden çok sonra işe başlayan erkeklerde dahil

en düşük maaşı biz alıyoruz

her birimiz fabrikada verdiğimiz mücadelenin iki katınıda evlerimizde veriyoruz

mesala yaşça en büyüğümüz olan

mızrakçı fatmagülün bir oğlu var asker

gelini hamile idi doğum yaptı kocası işsiz evin geçimi

askerin harçlığı ona bakıyor evi kira

fırıncı zeynebin altı yaşında bir oğlu var kocası işsiz evi kira

fırıncı serpilin bir oğlu bir kızı var beş ve altı yaşlarında

kocası hapiste idi yeni çıktı işsiz evi kira

kocası hapse girince ev sahibi evden çıkarmıştı başka eve taşındı müstakil

(gecekondu) bükümcü aynurun iki kızı var dokuz ve on iki yaşlarında

evi kira kocası işsiz depocu şair ayşe henüz bekar

otuz yaşında evlenmeye cesareti yok

fabrikanın her yanı onun yazdığı özlü sözlerle dolu

yasemin hatice gülzade ve benim eşlerimiz

çalışıyor ama aybaşını zor getiriyoruz yinede

evlerimizi geçindirdiğimize bakıpta özgürlüğümüzü kazandığımızı düşünmeyin

çünkü çoğumuzun maaş kartı eşlerinde maaş ve avans yattığında bankaya,

eşlerimiz çekiyor hala

bir arkadaşımıza gitmek için bile eşlerimizden izin istiyoruz

vermez ise gidemiyoruz

kısaca hala adam yerine konmuyoruz

özellikle hayatımızın diğer yarısı olmasını istediğimiz eşlerimiz tarafından

sen anlamzsın

senin aklın ermez

sen ne bilirsinki

bize karşı kurulan en sık cümleler

fabrikada günde on saat demiri çiçeğe çevirdikten sonra eve geldiğimizde

yemek yapmak,

soba yakmak,

bulaşık yıkamak,

evi toplamak akraba iletişimini sağlamak asli görevimiz

akşama kadar işsizlikle canı sıkılan eşlerimiz

biz eve geldiğimizde televizyonun karşısına uzanıp

(nerde kaldı bu yemek çay)

diye arada bir laf atar bize

tamam birazdan geliyor sözü onları mutlu etmeye yetmiyor

bizim ise mutluluğumuz

çocuklarımız için bugünde iyi bir şeyler yapmanın verdiği haz

ve susmanın getirdiği mağrurluk

aşk sevda!

tarihe gömüldü

Eşlerimiz!

onlar birer formalite artık.

ama onların çocuklarımızın babası olma gerçeği

ve başımızdaki gölge olma lüksleri.

toplumun dul kadına bakışını gögüsleyemeyeceğimiz inancı.

vs vs den devam ediyor evliliklerimiz.

ama ya içimizde yüreğimizde yaşadığımız fırtınalar.

yaş ortalamamız 25 ile 35

belki de aşka en çok ihtiyaç duyduğumuz yaştayız.

ama aşkı yaşama şansımız yok.

çoğumuz köreltmişiz yüreğimizi.

gün akşama kadar saca demire işliyoruz sevdalarımızı.

bazılarımız bir başımıza yaşıyoruz

kendimize bile itiraf edemeden.

sülyet sevgililer var etmişiz yüreğimizde

inkarı yok!

ekmek kadar su kadar ihtiyacımız aşk

ama mümkünü de yok.

ev de

fabrika da

servis te

sokak ta tacize uğradık sustuk

çocukları gördük sokaklarda

mendil satan boya yapan emeği sömrülen

küçük kız çocuklarını gördük

kadınlıkları satılan sustuk yutkunduk

çocukları gördük ülkemin öteki denilen yüreğinde

canlarına kıyılan sustuk

kadınları çocukları gördük ırak ta hayatları karartılan

çocukları gördük filistinde bedenleri parçalanan

ağladık

sustuk

yutkunduk

dolduk

yutkunduk

sessiz sevdalarla çiçeğe çevirdiğimiz demirler elimizde

sesimiz sus ta

öfkemiz tetik de

elimiz çelik de

ellerimiz çelik de!!!.....



SURAY EKİNCİ












Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Demirden çiçek yapan kadınlar Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Demirden çiçek yapan kadınlar yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
DEMİRDEN ÇİÇEK YAPAN KADINLAR yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
cosari
cosari, @cosari
2.6.2009 08:38:20
Türkiyedeki milyonlarca kadının dramıydı anlatılanlar. Kalemine sağlık sevgili Suray. Selam ve sevgiler.
kader_48can
kader_48can, @kader-48can
20.4.2009 15:31:22
çok çok güzeldi..dile gelmiş tüm cümleler için size teşekkür ediyorum..var olun..sevgiler..
siyahkaknus
siyahkaknus, @siyahkaknus
20.4.2009 15:09:04
Gerçeğin soğuk esintisi kelimeler dizisi, güzel anlatmışsınız ...
Yüreğiniz esenlik dolsun Suray hanım.
kırmızıkar
kırmızıkar, @kirmizikar
20.4.2009 14:02:08
çok güzel bir yazıydı...
işte gerçek olan bu dedirtecek kadar güzel...
tebrik ederim kaleminizi yüreğinizi...
sağlıcakla kalın...
Paylaş
YAZI KÜNYE
Tarih:
20.4.2009 13:30:24
Beğeni:
0
İzlenme:
1482
Yorum:
4
BEĞENENLER
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.