- 832 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Deneme "Olağan"
Başlangıç noktasını bulamadığım bir hayatın orta güzergâhlarında iyi mi? kötü mü? ne halde olduğumu bilmeden kimine göre sorumsuz, gamsız ve bunların daha net ve daha da anlaşılır şekliyle; “bir işe yaramaz” şekilde yaşamaya devam ediyorum, buna yaşamak denirse.. Daha önceleri umut denilen şeyin koşturmaktan ibaret olmadığını düşünürdüm. Eğer umut varsa bir insan koşturmadan da insanın içsel doyumuna bir parça da olsa bir şeyler katarak, hayata pozitif bakmasını sağlayabilirdi. Ama zaman geçtikçe bir şeylerin farkına varıyor insan, anlatılanların ve düşünülenlerin hayat karşısında anlamsızlığının.. Düşünüyorum da hayat düşünülenler kadar masum değil. Her an bir yerlerden darbe alacakmışçasına müdafaa içgüdüsünün gelişmesine ve daha da ilginci iyiyle, kötü arasında ki farkı ayırt edebilmemizi güçleştiriyor. Ulaşmak istenilen bir nokta var mıdır? Ne için ve kimin için bu koşturmaca.. Kimimiz mutlu, kimimiz mutsuz ilerliyoruz hayat serüveninin farklı farklı noktalarında, cevapsız sorular aklımızda, “umut” besleyebiliyor muyuz yarınlara? Umut beslemekten öte artık, umut edebileceğimiz yarınlar düşlüyoruz her birimiz. Kararlı ya da kararsız bir şeylerin mücadelesi içindeyiz. Ama ne için? “En büyük benim !”, “En güzel ev benim !”, “En güzel araba benim !” ya da “Ben mükemmelim !” demek için mi ? Ölümsüzlük diye bir şey olsa, belki bir anlamı olabilir bu böbürlenmelerin. Ölüm geldiğinde, böbürleniyor olmaktan öte şeyler gereklidir. İnançların ya da “insan” olmanın gereği olarak. “İyi” ile “Kötü” kavramlarının karşılığı olan bir sondur bizi bekleyen, iyiliğin karşılığının kötülük olmayacağını günümüz koşullarında ne olduğunu bilmemekle beraber, olması gerekeni biliyoruz ve şu soru geliyor akıllara; “Nasıl yaşıyoruz ?”
“Ölüm geldiğinde, boşlukta ince bir ah kalır”
Yetinebilmek önemlidir, doyum diye bir şey yoktur. İstenilen her neyse uğrunda verilen mücadeleler sonunda elde edilse bile bir doyumdan söz edemeyiz. Biliriz ki nefsimiz yeni isteklere gebedir. Sorgulamadan hiçbir şeyi yaşayabilseydik keşke, arkamızda nihayete kavuşmuş ilişkiler mezarlığı bırakmadan. Düşlendiği kadar masum, el değmemiş, irdelenmemiş aynı saflığı koruyan bir kadına “helalim” diyebilmek.
Susuzluğuna inat şehirlerin, içimde akan nehirler sana ulaşmak için yüzyılların birikmiş deliliğini akıtıyor, senden uzaklarda, habersiz. Kapat ve düşün, o güzel gözlerinde canlandır hayal kapısını aralayarak sonu olmayan huzur deryasını, bir yer ayır bana ölümde olsa.. Doyamadığın nedir diye sorsalar, düşünmem sen derim. Gelecek biliyorum, ölüm ; oda seninle olsun isterim..
Sevilebilecek en güzel kadın, “tapmak” kelimesinin tüm gereklerine vakıf ama “tapmak” Allah ‘adır. Bir düstur eğriliği ya da doğruluğudur yaşamak, söylemlerin eylemlere uyumu, usturuplu oluşudur. Severken bile olması gerekene en yakın şekliyle sevmeye çalıştım seni, kim bilebilir ki ?
Kahhâr
YORUMLAR
Kapat ve düşün, o güzel gözlerinde canlandır hayal kapısını aralayarak sonu olmayan huzur deryasını, bir yer ayır bana ölümde olsa.. Doyamadığın nedir diye sorsalar, düşünmem sen derim. Gelecek biliyorum, ölüm ; oda seninle olsun
isterim..
Biz insanlar özlemini duyup da elde edemesiğimiz şeylere bir türlü doyamayız.Hele de bu en çok sevdiğimiz kişi olursa.
Ölsek bile ona doyamadan gözümüz arkada gideriz.
Yazınızı zevkle okudum.
Hayatta umutlarınızın gerçek olup doya doya tadını çıkarmanız dileğiyle selam sevgiler.
İnsanın hayatta olması onun yaşıyor olduğunun kanıtı değildir.Yaşamak denilen şey bundan başka bir şeydir ve ne olduğu konusunu kişi kendi tercihleriyle yine kendisi için belirler.
Daha doğarken bize bağışlananların ne kadarı elimizdedir? Elimizde midir? Bu muhasebe yapıldığında çıkacak olan sonuç kişiye yaşayıp yaşamadığı konusunda belki bir fikir verebilir
İnsanın kendisiyle konuşabiliyor olması güzeldir.Kutluyorum.
Selâm ve sevgiyle.