- 396 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dört Temel Maksat.
Nur forum org sitesinde yaşıtığım bir dostuma yazdığım bir yazıdır.
Bence çok önemli gördüğümden dolayı burada siz sevgili dostlarımlada paylaşmayı uygun gördüm.
Evet Gülürana Kardeşimi tebrik ediyorum.
Makasıd-ı erbaa adına; Kur-anda ve kur-anın asrımıza bakan tefsiri olan
Risale-i Nur Külliyatında baştan sona kadar,
Tevhidi ve tevhidin delilleri nazara verilmektedir.
En çarpıcı ve veciz ifade ise ’ bir iğne ustasız olmaz, bir köy muhtarsız kalmaz, bir harf kâtipsiz yazılamaz,’
Bir iğne ustasız olmaz sözünde Allah (cc) hazretlerinin Sani,
Sıfatını nazara vererek, yaratılmış olan her şeyin mükemmel bir sanat eseri olması hasebiyle ’ Yaratılan her şeyin Yaratıcısını anlatan bir dil ve gösteren bir delil olduğunu’ aklın nazarına vererek aklı imana ikna amacını hedeflemektedir.
Bir köy muhtarsız olmaz ve kalamaz, sözünden!
İdare ve otoriteyi nazara vererek Kâinatın sahibi ve sani-i var ve mülkünde malik olmanın yanı sıra irade ve iktidar sahibi bir meliktir, her şeyden haberdar ve her şeyi emir ve iradesine boyun eğdirmiştir.
Ve ’ Levkane fihima alihetun illellahu le fesedeta ’ sırrınca Allahtan başka ilahlar olsaydı kâinat fesada uğrardı.
Ayeti kerimesini dikkatimize sunarken, her şeyin dizgini elinde, her şeyin anahtarı yanında mekândan münezzeh acizden müberra bir hâkimi mutlak olduğunun altı çizilmekte.
Bir harfin katipsiz yazılamayacağı ve olamayacağı iddiası ise Hakimiyet ve irade ile beraber ilim ve marifet sıfatları da dikkate sunulmaktadır.
Yani özet olarak:
İğne, sanata.
Muhtar, idare ve otoriteye.
Dikkatlerimizi çekmekte olup.
Kör tabiatın, sağır tesadüfün,
Zerresinden küresine varıncaya kadar, sonsuz bir ilim, kudret ve sanat eseri olan mahlukatın icadında hiç bir tesirinin olmadığını ve olamayacağını gündüzün güneşi gösterdiği gibi kör gözlere dahi göstermektedir.
Bundan hareketle!
Başta Allah (cc) hazretlerinin kelam sıfatının tecellisi olan Kur-anı muciz-ul beyanımız ve kudret sıfatından tezahür etmiş olan kainat kitabının her zerresi üzerinde Lailaheillallah kelime-i tevhidinin görülmesi gerektiğidir.
Çünkü Allah aklı “Kunutu kenzen mahfiyyen fe helektul helke liye-rifun” gizili bir hazine idim istedim ki bilineyim sırrı üzerine yarattığına göre!
Her akıl sahibinin Allah’ı tanıma mecburiyeti vardır.
Üstadımız Hz. leri “ hilkatin gayesi imanı billahtır ” derken Makasıdı erbaanın birinci esası olan Tevhidin altını çizmiştir.
Demek ki;
Tevhid idrak ve ilanı akıl sahipleri için insaniyetin olmazsa olamazıdır.
Risalet ise!
İnsanın fıtri iman ihtiyacının Allah’ın istediği istikamette ıslah ve terbiye edilmesi anlamını taşır.
Akıl her ne kadar Allah’ı bilmeye müsait yaratılmış ise de,
Allah’ı zati ve subuti sıfatları ile bilmek şirkten kurtulmak ancak ve ancak risalet rahle-i tedrisinde ders almakla mümkündür.
Nitekim peygamberden ders almadan inanma ihtiyacını gidermek üzere yapılmış bulunan tapınmalar totemizm ve sair batıl dinlerin ortaya çıkmasından başka bir şeye yaramamıştır.
Yani yabani bir meyve ağacının meyvelerinin yenilebilir bir vasıf kazanması, ona mahir bir ziraatçının yapacağı aşıyı mecbur kıldığı gibi, inanan kişinin inancının cennet ve rıza-i ilahi meyvesi verebilmesi için risalet rahle-i tedrisinden ubudiyet dersini almış olması lazım gelir.
İşte Lailaheillallah demenin iman Muhemmedenresuallah demeninde din ve dini mesuliyetlerin kabulü anlamına gelmesi.
Ubudiyet ise,
İnsanın Allah (cc) ile olan münasebetleri, nimetlerine karşı külli bir şükür, nefsin hayvani arzularından ıslah ve terbiyesi, sağlığın ve ahlakın koruma altına alınması, Allaha inandığının göstergesi ve vadi ilahiye itimadını ortaya koyması gibi bir çok maksat ve maslahatları içine alır ki İman ibadetsiz düşünülemez.
Ve maalesef vesile-i necatta olamaz.
İşte yaratılmış olan her şeyin bir vazife ve yaratılma amacı olduğu gibi, İnsanın rabbine karşı vazife-i asliyesi iman ve ubudiyettir.
Kuralı bulunmayan kurum olmadığı ve olamayacağı gibi mesuliyeti ve yaptırımı olmayan din de yoktur ve olamaz.
Haşir ve adalet ise!
Tüm bu sayılanlara anlam kazandıran, yaptıklarının iyi veya kötü, hayır veya şer, faydalı veya zararlı her şeyin karşılığının görüleceğine inanmak ve inandığı doğrultuda yaşamasını sağlayan en önemli bir iman esasıdır.
Ahiret inancı olmadıktan sonra diğer tün esaslar lüks ve fanteziden başka bir şey olamaz.
Yani zalim izzetinde mazlum zilletinde buradan göçüp gidecekse.
Zalimler cehennemde dünyada yaptıkları zulümlerin hesabını vermeyecekse,
Mazlumlar mağduriyetlerinin karşılığını almayacaksa,
İnanmanın zarardan başka ne faydası var.
İşte maksıd-ı Erbaa dan anlamamız gereken özet.
Allah akıl verdiğinden imanı,
İman edenden,
Risalete itiba ve vazife-i risaleti icra ve ifayı,
Allaha karşı muhebbet ve mehafet içinde vazife-i ubudiyeti edayı,
Ve hayata anlam kazandıran zalimin zumluna dur deyip mazlumu da mağduriyetinden dolayı mükafat göreceğinin inancı ile sabırlı kılan ahiter inancı, istisnasız her insanını veya insan sıfatlarını haiz her canlının vazgeçilemez, terk edilemez en önemli vazifesidir.
Onun için bence dini telkin ve tavsiyelerde üzerinde durulması ve sadece isimleri ile geçiştirilmemesi gereken çok önemli esaslardır.
Okuma zahmetine katlanan tüm kardeşlerime saygılarımı sunarım.
Allaha emanet olunuz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.