- 859 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOCUKLARIM BİLMESİN
BABAM...
Emekli olalı henüz dört beş yıl olmuş öğretmendi. En küçüğü sekiz yaşında dört evladı vardı. Gezecek, dinlenecek vakitti şimdi. Hayalleri, prensipleri...Yapacak çok şeyi vardı belkide.
Arada bir midesinden rahatsızlanır, ilk zamanlar doktora gitmez ihmal ederdi. Ta ki şikâyetleri çoğalana kadar böyle sürüp gitti. Israrla büyük bir hastaneye gidip tedavi olmasını söylüyorduk. İnatçıydı, sinirliydi de. Bir bakışından ne söylemek istediğini anlıyor, sessizce ortadan kayboluyorduk. Bana, bir bana dayanamazdı. Korkardım da belli etmeden yaklaşırdım, sokulurdum kedi gibi...’’Büyüdüm’’ dedim kendi kendime. Çalışıyordum. Güvenim gelmişti. Bir de ’’Konuşursam’’ dedim.’’Yarın iş yerinden izin alıyorum, seni hastaneye götürüyorum ve itiraz da istemiyorum’’ demişim.
Önce muayeneden geçti. Tahliller, filmler...’’Yatacak’’ dedi doktor.’’Geç bile kalmışsınız’’
Hastanenin dokuzuncu katında yatıyordu. Annem refakatçi olarak yanındaydı. Yazık! anam da o sıralar üç aylık ameliyatlıydı. Küçük kardeşim okula gidiyor, ablam ve ben çalışıyorduk. Abim ise gurbetteydi.
Öğle yemeği arasında ya da iş çıkışlarında hergün, her fırsatta hastanedeydik. Günler geçiyor,tedavi devam ediyor hiç bir sonuca varılamıyordu. Bekliyorduk...Doktorlardan bir kelime duymak için peşlerinden koşuyor, eczanelerle kan merkezi arasında mekik dokuyorduk. Ameliyat olacak deniyor, bir türlü gün verilmiyordu.
Aylar geçmişti. Arada hafta sonları eve gönderiyorlardı. Evimiz cıvıl cıvıl oluyor, sanki nefesi eve yayıldığında ısıtıyordu.
Doktorlardan aldığımız kaçamak cevaplar, anlamsız kovalamaca yaşımızın çok genç olmasına rağmen ablamla beni rahatsız ediyor, epeyce şüphelendiriyordu. Ne olduğunu anlamanın tek yolu vardı. Bir gece nöbetçi hemşirenin yokluğunu fırsat bilerek dosyasını okumaya başladığımızda anlayabildiğimiz tek kelime’’ kanser’’ di. Küçük kalplerimiz nasılda hızlı çarpmış, nasılda içlenmiştik o anda ama karşı odada yatan babamız bilmiyordu, bilmemeliydi de. Ertesi sabah doktorlarını bulup onlara babamızın hastalığının ne olduğunu ona söylememelerini rica ettik.
Tarih 23 Nisan ve ramazandı. İki gün sonra da bayram.
O gün iş çıkışı bir yakınımız ablamı, beni ve kardeşimi iftara çağırmıştı. Annem yine babamın yanındaydı.
Yemeğimizi yiyorduk ki telefon çaldı. Telefon görüşmesinden sonra yakınımız bir şey söylememiş, usulca telefonu kapatmış yemeğine devam ediyordu. Bizi bekliyordu besbelli. Sofradan kalktığımızda,’’Kızım, az önce arayan annenizdi. Sizi çağırıyor. Sizi biz götüreceğiz.’’dedi. Zaten boğazıma dizilen birkaç lokma beton gibi, taş gibi oturmuştu içime...
Kardeşim de geliyordu. Çok küçüktü daha. Ne bekliyordu bizi? Neden çağırdı annem?
Asansörün gelmesini bekleyemezdik. Dokuz katı koşarak çıktık üç kardeş. Annem koridorda karşıladı...Ağlıyordu.’’Babanız’’ diyordu.’’Çok kötü yavrularım.’’
Odaya girdiğimde nöbetçi doktor başında bir şeyler yapıyor, odadan çıkıyor yine giriyor...Sonradan öğrendim ki ilk nöbetiymiş o gece...
Çok nadir gördüğümüz amcamız babamın başucunda Kur’an okuyordu. Doktor dışarı çıktığında boynuna sarıldım’’Babam’’dedim. Mis kokuyordu...Bana bakıyordu...Sıcacıktı...Bembeyazdı yüzü...Amcam, bir bardağın içindeki suya batırdığı pamuğu bana uzattı...Neler oluyordu? Neden? ’’Kızım’’ dedi.’’Babanın ağzına su damlat.’’
Allah’ım! çok erken...
Kardeşim çok küçük!...
Ellerim!...Ellerim...nasıl son damla suyu verebildiniz? Nasıl dayanabildiniz?
Sarılıp defalarca öptüğümü hatırlıyorum. Doktor, telaşla odaya girdiğinde’’Hepiniz çıkın!’’ dedi. Kapı aralıydı ve içeri baktığımda kalp masajı yapıyordu. İlk nöbetinde nasıl bir sınavdı bu…
Sabah bayram arifesiydi...’’Bayramda evdeyim’’demiştin hani! El ele tutuşup gezmeyecek miydik? Hani yine saçlarımı okşayıp’’Benim …kızım’’diyecektin!
Kapı aralıktı. Kardeşimi başka hastaların odasına sokmuştuk. Çok küçüktü...Görmemeliydi ölümün soğuk gelişlerini...
Doktor, hareketsizleşmiş öylece duruyordu.Yavaşça üzerindeki çarşafı çekti yüzünü örttü.
....................................................................
Doktorlarıyla son konuşmamızda bize söyledikleri;
_Babanız kanser olduğunu biliyordu. Bizden şunu rica etmişti; ÇOCUKLARIM BİLMESİN
Özlem Pala
2007
YORUMLAR
başınız sağ olsun sizlaer varolun demekten başka bir şey gelmiyor elden.
insanız benzer ölümleri yaşadık hep.ama derim ki ani ölümden se böylesi bir ölüm arkada kalanlara biraz olsun teselli oluyor.nasılmı ne güzel elinizden gelebilecek her şeyi yapmışsınız.benim babam kalp krizinden öldü.16 yaşındaydım sorunları problemleri vardı sağlıkla ilgili ama doktora gitmeyi yada götürmeyi beceremedim.hep bunun acısını hissettim yüreğimde .inanmadım önceleri öldüğüne uzun süre de ağlamadım,ağlıyamadım takii neyse
içten bir yazı tebrikler
Kabullenmek istemediğimden ben de önce ağlayamadım Fikret Bey.Ta ki bir arkadaşımın tokadıyla gözümden sökülünceye dek yaşlarım...
Ben de babanıza Allah'tan rahmet diliyorum.Mekânları cennet olsun.Teşekkür ve saygımla.
Ozlem Pala tarafından 4/19/2009 1:12:09 PM zamanında düzenlenmiştir.
Akciğeri kanseri teşhisi konan babam için doktoru, tıbbın yapabileceği bir şeyin kalmadığını söyleyip ona son günlerini iyi yaşatmamızı istedi. On gün yattı sadece evimizde..Ve göçüp gitti. Ben öldüğünde yüzüne bakamadım ve ağlayamadım da....
Sizi ve acınızı bu yüzden daha çok anlayabiliyorum..Ne diyelim ; mekânları cennet olsun inşallah.....