YAĞMUR GİYMİŞ GECE GÖZLÜ KADIN/GECELER HARAM BANA
İşte böyle başlamıştı Zümrüt’ün hayatına girişi. Hemen işe başladı Zümrüt. Hem de o gün. ‘’Niye zaman kaybedeyim, yarının bugünden farkı ne olacak!’’ dedi ve başladı. Oldukça aktif birisiydi. Çok konuşkan ve cana yakın. Hemen o gün herkes sevmişti Zümrüt’ü. Aykut o gün dışarıda olduğu için geç dönmüştü büroya. Geldiğinde kelebekler gibi dolaşan Zümrüt’ü görünce şaşırmıştı. ‘’Kim bu işareti!’’ yaptı eliyle. Yiğit’se sus sonra anlatırım dedi eliyle. Uyum sağlama konusunda üzerine yoktu Zümrüt’ün ama bir o kadar da inatçı ve dediğim dedikçiydi.
İşe başlayalı bir ay olmuştu. Herkes o kadar çok alışmıştı ki; sanki büro açıldığından beri oradaydı Zümrüt. Kızdı mı; o güzel iri ve yeşil gözlerini kısıyor, avını bekleyen bir kara mamba (dünyanın en zehirli yılanı) gibi tetikte bekliyordu. Bir gün bir müşteri aslında sudan bahanelerle fiyatı kırmak ve yazılımı ucuza getirmek için ortamı iyice germişti. Patronları; ‘’ne yapacağız vermesek elimizde kalacak versek o kadar emeğe yazık ucuza gidecek!’’ diye düşünürken; CD’yi müşterinin elinden almış; ‘’Daha uygun ve daha güzel yaptıracağınız başka bir yazılım şirketi bulursanız biz size engel olmayalım!’’ demişti. Adam şaşkınlıkla ne söyleyeceğini şaşırmış istemeyerekte olsa ilk başta anlaştığı fiyattan ödemeyi yapıp gitmişti. Tabi bu arada iki patron ecel terleri dökmüş, o sırada zaman sanki hiç akmamıştı. Adam gittikten sonra kızsınlar mı sevinsinler mi şaşırmışlar;
__Sen nasıl yaparsın böyle bir şeyi, ya kabul etmeseydi? Dediklerinde
__Niye siz yaptığınız işin ne kadar mükemmel olduğundan şüpheli miydiniz ki; adamın boş atıp dolu tutturmasını göremediniz. Bal gibi fiyat kırmaya çalışıyordu. dışarıda bizim yaptığımızın iki katına yaptırırdı o yazılımı. Sizin fiyatlardan haberiniz yok sanırım.
Diye ufak yollu paylamıştı iki patronunu da. Süt dökmüş kedi gibi ikisi de cevap verememişti. Keşke bu kız kadar öz güvenleri yerinde olsaydı. Hayatındaki her şeye o kadar hâkimdi ki; sanki nefes alışına bile hükmediyor ne bir eksik ne bir fazla nefes alıyordu. İzinlerini isteyip odadan ayrıldı. O çıkınca iki patron gülmeye başladılar. Kendilerinden kaç yaş küçük kız onlara piyasa dersi vermişti. Hem de annelerine yaramazlık yaparken yakalanan küçük çocuklar gibi.
__İyi ki çalışan olarak almışız biz bu kızı; asla rakip olarak görmek istemezdim karşımda!
Dedi Aykut.
__İlk geldiği gün işe alınmak için atıyor diye düşünmüştüm ama haklıymış. Gerçekten de en iyi yatırım bu kızı işe almakmış.
Dedi Yiğit’te onu onaylayarak. Ama küçük bir farkla; ‘’Sanırım aşık oluyorum ben bu kıza!’’ diye içinden geçirerek.
Evet; içinde bilmediği şimdiye kadar hiç hissetmediği kıpırdanmalar oluyordu. Hem buna engel olmak istiyordu (keza hayat felsefesine tersti âşık olmak ve kız kendinden on beş yaş küçüktü-kendisi otuz sekiz yaşına girmişti), hem de bunu doyasıya yaşamak ve görmek istiyordu. Gün içerisinde bürodan çıkmaz olmuştu akşama kadar onu görmek için. Gideceği yere onu da götürüyordu. Aykut; arkadaşının hallerine anlam veremiyor onun âşık olabileceği ihtimalini aklına bile getirmiyordu. Bunca yıldır tanıdığı Yiğit’se bu Yiğit; muhtemelen çok hoşlanmıştır ve elde edinceye kadardır onun hevesi. Ama şu kısa zamanda Zümrüt’ü de tanıdığı kadarıyla o buna asla müsaade etmeyecektir. Köprüde karşılaşan iki inatçı keçi misali birisi ya yoldan çekilecektir ya da suya düşeceklerdir.
Bir akşam aslında hiçte aciliyeti olmayan bir işi de yanına alarak Zümrüt’ün evine gitti. Derdi hem onu görmek hem akşamı geçirmekti. Belki bir kahve ikram eder biraz muhabbet ederlerdi. Zümrüt yalnız yaşıyordu. Kapısını çaldı ve beklemeye başladı.
__Kim o?
__Ben Yiğit Zümrüt!
__Hoş geldiniz buyurmaz mısınız içeriye_
__Teşekkür ederim. Rahatsız ediyorum akşam akşam ama yarın sabaha yetişmesi gereken bir iş var. Rica etsem yapar mısın demek için uğramıştım.
__Özür dilerim ama yapamam Yiğit Bey!
__Nasıl yani?
__Prensip meselesi. İşe başlarken hiçbir şekilde akşam evime iş getirmemek gibi bir kural koymuştum kendime. İşten geç çıkabilirim ama asla evime iş getirmem. Özür dilerim ama ben sizin için sabahtan akşama kadar çalışıyorum. Akşamlarım bana aittir ve ben onu kendi istediğim gibi geçiririm.Böyle bir ricayı babam gelip istese yapmam..
__Fakat acil bir iş. Biliyorum akşam akşam rahatsız ettiğimi ve seni yoracağımı. Çok arızi bir durum bu. Bir seferlik prensibini bozsan diyorum.
Dedi ortalığı germekten korkarcasına.
__Bakın Yiğit Bey! Bu iş muhtemelen birilerinin ‘’aman sonra yaparım’’ deyip bıraktığı ve son deme kaldığı bir iştir. Başkalarının işini savsakladığı işleri toparlayacak mizaçta olmadım hiç. İşim için dahi olsa kimseye de yalakalık yapmam. Bu proje kiminse alıp ona götürün ve görevini yerine getirsin. Ama ben yapmam. Bu maaşla çalışıyor olduğum için koyduğum bir kural değil. Bu iş yeri kendimin de olsaydı böyle olurdu. Yaşamım özeldir. Günümün bu kısmı; dinlenerek ve sevdiğim şeyleri yaparak geçirmek istediğim bir zaman dilimidir. Dedim ya babam olsa karşımdaki bu kuralım değişmez.
__Çok inatçısın farkında mısın? Senden sadece rica etmiştim sadece. Bu kadar laf işiteceğimi bilseydim hiç teşebbüs etmezdim. Aslında vazgeçer gider kendim tamamlardım. Ama ben patronum siz benim çalışanımsınız. Bu yazılımı yarın sabaha istiyorum Zümrüt Hanım. Aksi halde kendinizin de gelmesine gerek yok.
__Tamam; yarın uğrar istifa dilekçemi bırakırım.
__Nasıl yani? Bunu yapmak yerine işinizden ayrılmayı tercih mi ediyorsunuz yani?
__Evet; insan ilkeli olmalı. Mevlana hazretleri de öyle demiyor mu? Ya göründüğün gibi ol ya olduğun gibi görün. Ben bu konuda tek rengim Yiğit Bey; bukalemun gibi ortama göre renk değiştirmem. Sözümde özüm de budur. Şimdi izninizle yalnız kalıp akşamıma devam etmek istiyorum. Yarın uğrar dilekçeyi bırakırım. Şimdi dinlenmeliyim. Yarın birkaç görüşme ayarlamalıyım kendime iş için.
__Tamam, karar sizin.
Dedi dişlerini sıkarak. Üç hamlede mat olmuş bir satranç oyuncusu gibiydi. Çok iyi bahane olarak gördüğü planı suya düştüğü gibi Zümrüt işten ayrılacağını söylemişti. Bir daha onu göremeyecek oluşunu düşündü. Bu düşünce beyninin içinde büyüdü büyüdü. Hemen evine gitti. Kendine bir bardak şarap doldurdu. Evin içinde volta atıyordu. Ok yaydan çıkmıştı. Şimdi ne kadar dön dese biliyordu ki inatçıydı, dönmezdi.’’Prensip meselesi!’’ derdi o yeşil gözlerini kısarak. Ama ikna etmeliydi. Yol yakınken halletmeliydi. Eline telefonunu aldı ve Zümrüt’ü aradı. Telefon çağrı yaparken kendi kendine söyleniyordu.
__Alo!
__Buyurun!
__Zümrüt sen misin?
__Evet benim!
__Ben Yiğit Zümrüt. Sana bir özür borçluyum. Söylediklerinde haklıydın. Akşam akşam bunu senden istememeliydim.
__Önemli değildi diyemem Yiğit Bey; sonuçta istifa ettim.
__Yapma ama Zümrüt! İkimiz de kızgındık. Sanırım öfke ile alınan kararlar sakinleşince tekrar değerlendirilebilir değil mi?
__Belki! Ama biliyor musunuz; hayatımızda çektiğimiz bazı bedeller sadece düşünmeden evet dediğimiz şeylerin sonucudur. Şimdi geri adım atarsam bu tekrar ettiğinde ‘’bir kez kararından dönmüştü yine döner’’ gibi bir intibaa uyandırır ve sonrasında ne kadar kararlı olursam olayım ilki önümde hep engel olarak durur.
__Haklısın. Ama söz veriyorum bu tekrar etmeyecek. Seni rakibim olarak düşünemiyorum. Hadi bak; koskoca patronun sana lütfen diyor. İstifanı kabul etmiyorum ve yarın işinin başında oluyorsun tamam mı?
__Fakat?
__Fakat yok Zümrüt fakat yok! Senin ne inatçı olduğunu unutuyorum işte. Ben yaşlanmakta olan bir adamım üzme beni!
__Tamam! Ama bu seferlik!
__Anlaştık. Yarın görüşürüz öyleyse.
Telefonu kapattıktan sonra derin bir nefes aldı.’’Ne oluyor oğlum sana ya! Yeni yetme liseliler gibi! Azıcık yaşının adamı ol! Hem ne o öyle ben yaşlanmakta olan bir adamım lafları? Madem yaşlanıyorsun kıza niye ilgi duyuyorsun?’’ dedi kendini azarlayarak. Bu işin gidişatından hoşlanmıyordu. Çok acı çekeceğini biliyordu. Ama kendine de engel olamıyordu. Hafif bir müzik açtı. Şarabını yeniledi. En azından mevzu uzamadan ve daha kötüye gitmeden halletmişti. Uykusu gelmiyordu. Sürekli Zümrüt’ün gözlerini o çocuksu ve kadınsı hallerini düşünüyordu. Sabaha karşı anca uyuya bilmişti. Koca şehir ona dar geliyor, tek nefes aldığı yer onun yanı oluyordu. Keşke zaman hiç geçmeseydi o bürodayken. Keşke gün hiç bitmeseydi. Onu gördüğü zaman kalbi yerinden fırlayacak gibi çarpıyordu. ‘’Aşk başa gelince akıl tatile çıkarmış’’ dedikleri doğruydu galiba. Zümrüt’ün yanında alfabeyi yeni öğrenen çocuklar gibi acemileşiyor, elini kolunu koyacak yer bulamıyordu.
Bir gün yakışıklı Zümrüt’ün yaşlarında bir genç çıkageldi büroya. Zümrüt’le sarılıp öptüler birbirlerini. Zümrüt delikanlının gözlerinin içine bakarak bir şeyler anlatıyordu. Gülümsüyordu. Merakına fazla dayanamadı ve yanlarına gitti. Zümrüt Yiğit’i görünce ayağa kalktı ve genç delikanlıyı kendinse tanıştırdı.
__Bu bey patronlarımızdan Yiğit Bey!
__Bu da erkek arkadaşım Selçuk!
__Tanıştığımıza memnun oldum!
Dedi ama sanki bütün büro başına uçmuştu. Dengede duramayacağını; oraya yığılıp kalacağını hissetti bir an. İzinlerini isteyerek odasına geçti. Kravatını gevşetti ve koltuğuna yıkıldı.’’Nasıl yani ya! Bence bunca zaman onu severken, her gece onu düşünürken onun aslında bir erkek arkadaşı varmış öyle mi! İnanamıyorum sana Yiğit! Hiç böyle genç ve güzel bir kızın bir sevgilisinin olmaması mümkün müydü ki sen hayaller kurdun !’’ Sürekli söyleniyordu kendine. Şimdi ne yapacaktı? Hayatında ilk defa âşık olmuştu. Şimdi o aşk kâğıttan bir kule gibi yıkılmıştı. Kendini iyi hissetmediğini söyleyerek erkenden çıkıp evine gitti. Başka zaman olsa barlara gider sabaha kadar eğlenir yerine birini çoktan koyardı. Ama bu öyle değildi. Daha elini bile tutmamıştı ama vazgeçmek zoruna gidiyordu. Oysa saatlerce gözlerinin içine bakabilir, günlerce onu dinleyebilirdi. Beklemekten başka elinden bir şey gelmiyordu. Önce birkaç gün tatile çıkmayı ve uzaklaşmayı istedi. Ama ondan uzakta bu daha çok acı çekmek demekti. Sabaha kadar evin içinde dolandı. Uyku düzeni diye bir şey kalmamıştı. Sürekli onu düşünüyor başka şeylerin kafasına girmesine müsaade etmiyordu. Öylece sızdı kaldı.
YORUMLAR
zümrüt karakteri 23 yaşında biri için oldukça harika özelliklere sahip...ender rastlanan bir durum...
Yiğit karakteri ise bulunduğu yaşın tipik haraketlerini sergiliyor...
olayların ve ruh hallerinin anlatımı çok güzel...okuyucu kolaylıkla hikayenin kahramanı yerine koyabilir kendisini...
devamını okumak dileğiyle...
kaleminiz susmasın..
saygı ve selamlar...
hayatımızda çektiğimiz bazı bedeller sadece düşünmeden evet dediğimiz şeylerin sonucudur. Şimdi geri adım atarsam bu tekrar ettiğinde ‘’bir kez kararından dönmüştü yine döner’’ gibi bir intibaa uyandırır ve sonrasında ne kadar kararlı olursam olayım ilki önümde hep engel olarak durur.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
başımıza ne gelirse bu düşünmeden söylenen evet ler ,ahhh o evet ler ahhhhh
yazınız çok harika kutlarım emeğinizi.
saygılar