Utan(ma)...
Üniversite yıllarında kredi yurtta kalırken birkaç arkadaşla ev kiralayarak ev çıkmıştık. Ankara başkent, soğuk, gri ve memur şehri, bir diğer özelliği mabetsiz şehir olması idi ama bunu rahmetli Özal Kocatepe camii ile yıkmış oldu. Ankara her ne kadar soğuk ve gri olsada üniversite arkadaşlığı bir o kadar sıcaktır. Etlik aşağı eğlencede Nusret, Mesut, Osman ve Orhan’la ev kiraladık, fakat öğrenci olunca ev bulmak zor, ya kiranın iki katı ücret isterler ya da sağlam bir esnaftan kefil. Bizler Anadolu’dan Ankara ya gelmiş mazbut ve orta gelirli bazılarımız çiftçi çocuklarıydık. Etlik’in civanmert esnaflarından Harun ağabey bize kefil olarak ev bulmuştu, Harun ağabey ile Mesut’un abisi vasıtası ile tanışıyorduk.
Kredi yurtta aynı odada kalarak bir noktada kader birliği yapmışız insan insanla duyguları ve anlayışları örtüşünce kardeş gibi oluyor bizlerde öyle olmuştuk.
Ailelerimizden ayrı soğuk ve gri Ankara yurdu bizleri sıkıyordu rahat değildik, ayakkabı ile girilen odalar ve sigara kokuları, değişik türde insanlar ve müzikleri, bu durumda bu arkadaşlarla eve çıkma fikri oluştu.
Etlik bize sıcak ve sevecen gelmişti ev kiralama için gezdik ve pek başarılı olamadık malum sebepler, sonra Harun ağabey devreye girdi ve bize güneşi içinde güzel bir daire buldu, salondan bakınca muhteşem Kocatepe manzaralı aynı zamanda ekonomik kirası vardı.
Harun ağabey ev sahibine öğrencilerin okumaları için biz esnaflara düşen vazifelerle ilgili bir etkili bir konuşma yapmış, aynı zamanda bu çocuklar eğitim fakültesi öğrencileri senin de çocuklar okula gidiyor derslerinde size ve apartmandakilere yardımcı olur, bu çocuklar senin düşündüğün gibi öğrenciler değil gibi şeyler söylemiş ev sahibimiz Ömer beyde tamam diyerek evi vermiş. Ömer abimiz kibar bir bey efendi idi oğlu orta üçe gidiyordu hadi bakalım bizim delikanlı bu yıl fen lisesi imtihanına hazırlanıyor dedi oğlunu ders çalışmak için haftanın bir günü bize gönderdi biz okadar sevinmiştik ki.
Ev sahibimiz ders çalışmamızdan okadar memnun oldu ki yönetim toplantısında bizim oğlunu çalıştırmasından diğer komşulara anlatmış ogünden sonra üç çocuk daha geldi ikisi orta iki, bir tanesi orta üçtü.
Bizim ders çalıştırmalarımız okadar etkili oldu ki çocukların derslerinde ilerleme fark edilmeye başlandı, diğer komşularımızın liseye giden kızlarıda ders almak istemiş, bu komşularımız ücretini verelim bizim kızlara da ders takviye çalışması yapsınlar demişler
Tabi bu teklif olar için normaldi fakat bizim için anormal bir teklifdi, dediğim gibi bizler yetişme ortamı itibari ile mazbut ailelerden gelmiştik kızları görünce utanır binaya girerken önümüze bakarak geçerdik. Bu durum kızların canını sıkmış niye bizi ders çalıştırmıyorlar diye hatta bizim yüzümüze bakmıyorlar diye. Tabi biz bunu saygımız ve yetişme ortamımız itibari ile böyle yapıyorduk. Gün geldi bir gün bizi apartman toplantısına davet ettiler, kızlardan birisinin babası söz aldı dedi ki gençler niye benim kıza ders vermediniz hatta kapıda girerken veya çıkarken karşılaşınca önünüze bakıyormuşsunuz kızım bu durumdan rahatsız, kendisinin çirkin olduğu sonucuna varmış ve çok üzgün ağlıyor dedi. Çirkinim ki bana bakmıyorlar demiş. Tabi bizler çok utanmıştık, kızarmış vaziyette yine yere bakarak kem küm etmeye başladık durumun böyle olmadığını saygımızın gereği gibi desekte adam yinede kızının durumu için bizlerden destek istedi. Eve gelince şaşırmış vaziyette birbirimize bakarak ne yapacağız dedik, sonra oradan taşınmaya karar verdik başka bir ev tutarak ayrıldık bu durum bizlerde derin izler bıraktı.
YORUMLAR
Vah delikanlım vah; solaklar duymasın, okumasın bunu, çağdışı kafalılar diye sizin arkanızdan değil, karşınızdan teneke çalarlar.
Nasıl eğitim fakültesi öğrencisisiniz siz.
Toplumdaki kokuşmuşluğu görmeden nası çocuklara eğitim vereceksiniz ki?
"-Ayıptır, günahtır," diye bir öğrencinize nasihatta bulunsanız iftiraya uğrarsınız inanın.
Alnından öpüyorum.
Not: Yazında çok hata var. Tekrar düzenlemelisin.