- 706 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Dosta mektup-2
Sevgili dostum,
Mektubuma başlarken,Allah’a hamd eder,Resulüne salat-u selam ederim.
Dostum; kaç zaman oldu, mektubuma senden cevap alamadım,beklemelerim beyhude çıktı.
Ne zaman geçen bir posta katarı görsem,yada dağıtan bir memur,her daim aklıma gelen mektubun gelecekmi diyedir.
Nedensiz kaygılara beni gark ettiğin şu günlerde,senden gelmeyen mektubunun hasreti, sanki sana duyduğumunkıyle aynı derecede.
Anlam veremediğim nedenlerin, düşünemediğim yanlarıyle ne kadar zorlasam da aklımı sebebini bulamıyorum.
Kırgınlığın efsunlu yanı zihnimin hassas yerlerini işgal etmiş adeta,düşüncelerime hakim durumda.
Dosttan yana bir olumsuzluk düşünmek hiç aklıma gelmezken,nedendir bir vakit bu da geldi aklıma.Lakin dedim ki kendimce,
dostluk başka bir şey,kırgınlığı,dargınlığı,uzaklığı lügatinde barındırmayan duygudur.
Dedim ki; dağlar karlara nasıl küsemezse,ovalar nasıl çimensiz olamazsa,
gülün bülbüle olan aşkı nasıl nihayetsizse,nasıl bir arı çiçeksiz edemezse,dostlarda böyledir dedim….
Her asırlık çınar gördüğümde,her coşkun bir nehir gördüğümde ve bütün nehirleri kendine toplayan bir deryaya baktığımda ,
işte dostluk budur derdim.Ben dostluğumuzu hep asırlık çınarlara benzettim,durduğu yerde
hiç yüksünmeden duran,hep dallarını altındakilere açan bir çınar gibi gördüm…
Zamana meydan okuyan,zamanı izafi kılan,zamanın nihayetsiz olduğunu ifade eden bir gönül eylemi gibi gördüm…
Ben senle dostluğumu yazdan hararetle yanan dağların yüreğindeki yangını söndürmek için yağan bembeyaz,tertemiz karlara benzettim.
Ne zaman yansa içim,yada ifadelerim,hep seninle serinlerdim.Ben senle dostluğumu,güneşe benzettim,soğuktan ilikleri kuruyan yeryüzünü, sıcaklığı ile cömertçe saran,hiç keder aramadan ısıtan,ilahi bir lütuf gibi beni de kucaklayan...
Ne zaman mahzunlaşsa gönlüm,senin sıcaklığına sığınan…Ben senle dostluğumu güle benzettim,ben naçizane bir çalı bülbülü,
sense goncalar içinde andırırken gülü,muhabbetim ispat için yeryüzüne,nice bilinmez bestelenmez
nağmeler eşliğinde anlatırdım derdimi…Ben seni nehirlere benzettim;her kedere daldığım zamanın buğulu karanlığında,
ellerim ayaklarım ve dilim ne zaman biraz kirlense,sana girer yıkar yuğardım kendimi,çılgınca akan
yatağında alır götürürdün beni asırlarca uzak diyarlara…Nereye götürsen ben mutmain bir gönülle sana itaatkar tavrımla eşlik eder,
senle olmanın hazzını gönlümce yaşardım...Sende bilirsin,bizim buralar engin deryaların mukim olduğu yerlerdir.
İşte benim ne zaman gözlerim dalsa bu deryalara,aklım ne zaman takılsa ,kökü yedi kat yerin altında olan masum
sevdalara,dostluktan dem vurulan efsane duygulara,her daim aklıma gelen sen oluyorsun can…
Bütün bunlardan sonra ruhumu saran şüphe bulutları,beni kederlere yazıp sanki atıyor bulunmaz diyarlara…
Bu mektupta ulaşırda eline,cevaba nedensiz sebepler bulursan,unutma ki ben sana hiç kırlmam…
Lakin bilesin,ben her cevapsız nağmeden sonra,sana olan sevgimin bir tezahürü olarak yazmaya devam edeceğim.
Ta ki bu can bedenden çıkasıya…Kendimce bir neden bulmak için ilahi yazgıda ve gün geldiğinde mizanın başında,dostluğumun
erdemini ispata gayret için.Her umudumun bir gün doğacak güneşini görmek
,her lafzımın kaleme geçtiğini bilerek,biraz korku biraz umutla yeşererek bulutların bile kıskanacağı yerlere yükselmek için,
dostuma yazacağım.
Alemlerin Rabbi,Haliki olana emanet ediyorum seni.Selam ve dua ile kal.
YAKUP DÖĞER
YORUMLAR
dostluk bu olsa gerek,gelmeyen mektuba cevap yazmak her kişinin harcı değildir.aman sendecilik kişilere daha kolay gelir.
yoruldum dosta koşa koşa
baş koydum ben bu yola
yorulunca çınar göğgesinde verdim mola
dost diye diye vardım diyar ele
bulurmuyum bulmazmıyım bilinmez..
emeğinize saygılar,kaleminiz daim olsun