- 9070 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
KADIN SUSARSA
KADIN SUSARSA…
Kadın susarsa yaşam susar. Güneş susar, börtü böcek susar. Kadın susarsa çocuklar solar, kahkahalar tebessüme, coşkular bir yudumluk nefese dönüşür. Kadın susarsa sessizliği sağır edici olabilir. Yani kadın susarsa tepkiler olumlu ya da olumsuz sıfıra iner. Yani sağır olursunuz hayata. Kadın susarsa size kim bak yağmur yağıyor diyecek. Kadın susarsa size kim yemek hazır diye haber verecek. Kadın susarsa size kim günün nasıl geçti hayatım diyecek. Kadın susarsa size kim banyo hazır şekerim diyecek. Kadın susarsa kulaklarınız martıların çığlıklarını, gözleriniz gök kuşağının yedi rengini, elleriniz yaşamın sıcaklığını nasıl hissedecek?
Kadın susarsa erkek hata yapar. Kadın ezilir susar. Kadın dövülür susar. Kadın doğum yaparken susar. Kadın alınır satılır susar. Bakmayın siz kitaplarda cepheye mermi taşıyan kadın figürlerine. Okumuşu da cahili de kadına kaçınılmaz rolü biçmiştir. Erkek tarlada toprağı süren öküz ile yük taşıyan eşeği aynı görür. Eşek konuşur mu konuşmaz. İşte kadının onun için susmasını ister erkek.
Ya kadınlar nasıl bir rol biçiyor kendine? Fransız güzellik malzemelerini açılsa da, kapansa da sınırsızca kullanarak bu orta çağdan kurtulmamış erkek egemenliğine sunuyor bir şekilde kendini. Belki de kadının hayır demem hakkı olmadığındandır kim bilir bu ilkelliğin sürmesi ve asıl kabahat kadındadır, canlarını acıtsa da, söylemek gerekir tokat gibi gerçeği. Ama kadın susar.
Kariyerinde başarı sahibi olanı, çalışanı şiddetin en ağırını yaşasa da çıkaramaz artık sesini. Hayır deme hakkı yoktur bu topraklarda kadının. Kadının insan olma hakkı yoktur. Alınır, satılır, binlerce yıldır değişmez kadının yazgısı. “Ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen” ifadeleriyle Nazım’ın üç dizede anlattığı gibidir yazgıları.
Bu gerçeklik değişmez asırlardır. Bakmayın, cumhuriyet, demokrasi, eşitlik masallarına siz. Ortaçağı yaşar herkes cümbür cemaat. Kadının tanığı yoktur. Hayır dediği için kurşun yemiştir. Değişmeyen yazgısı mühür gibi kazınmıştır, ilkelliğin töresiyle alınlarına. Taşlanır, dışlanır, yok sayılır ve artık Duygu Asena’da yoktur gününüzde ki kadınlar susar.
Rolü biçilmiştir sakat beyinlerde. Başlık sayılır, alınır, satılır, hayır derse vurulur. Yarış koşamayan sakat atlar gibi, ya da yaşlanmış yılkı atlar gibi öldürülür ve öldürenler için bu normaldir. Ortaçağ yaşanır ama örtmez Fransız güzellik malzemeleri boyalı karanlığı. Gerçek çırıl çıplak ortadadır sırıtır Monet’in “çığlık” tablosu gibi. Kadın susar. Hayır derse bilir öleceğini.
Kadınlar susar evet erkekler kadınların susmadığını savunsa da kadınlar susar.Kadınlar uzmanlar tarafından da söylendiğine göre bütün dertlerini içlerine atar ve orada tutarlar.
Bir kadın bakın susan kadınlar için nasıl konuşuyor. “Sabah erken kalkar kahvaltı hazırlamak için… Hiçbir değeri olmayan, hiçbir karşılık beklemeyen kadınlar bunlar… Sevgilisi, arkadaşı, eşi ya da çocukları için hep veren kadınlar! Bize de böyle öğretilmiyor mu? Erken kalkmak, sessiz olmak, hep ama hep vermek! Bu model kadınlar çok! Daha doğrusu çok olduklarını belli etmeyen bir topluluk! Hep geride. Hep gizlenen kadınlar… Annelerimiz mesela… Çoğumuzun ki hep bir eylem halindedir. Hep bir hazırlık, hep bir panik ve tedirginlik içindedirler ama asla seslerini çıkarmazlar. İtiraz etmezler, haklarını almazlar, ezilirler. Kendi kendilerini ezerler. Adam birine kızar kadından alır hırsını! Kadın susar, kendinden alır hırsını. Hücrelerinden! Kansere yakalan kadınlar hep fedakâr kadınlardır. Sevmiyorum onları! Kendinden önce karşısındakini, üstelik Onu hiç umursamayan birini düşünen kadınları! Ki bu kadınlar çocukları için bile fedakâr olsalar dahi asla benim gözümde kabul göremezler. Kendini düşünmeyen biri karşısındakine hiçbir şey veremez. Bencillikten bahsetmiyorum, öncelikten bahsediyorum. Fedakâr kadınlar cüretkâr insanların her zaman kârı olurlar! Benim için gerçekten zavallılar!” İşte kadının suskunluğunu ardında ki gerçek budur.
Başka bir kadın kadının sessizliğini şöyle ifade eder isyan edercesine. “Bu kadınları da sevmiyorum. Dolayısıyla bu yönümü de! Hiçbir dertlerini anlatmazlar, genelde anlattıkları şeyler karşılarındakine yetmez! Sorun yokmuş gibi davranırlar. Hayata karşı o kadar güvensizdirler ki artık onları üzen şeyleri de konuşmaktan zevk almazlar! İçlerine atarlar. İnsanı delirtirler. Sustukça uzaklaşırlar herkesten. Kimse onlara dokunsun istemezler! Kimse soru sorsun istemezler. Kendileri ile ilgili hiçbir soruyu sevmezler. Soru da sormazlar. Genelde hep neşelidirler! İyi oyunculardır! Kaçmazlar ama ortaya da çıkmazlar! Bilirler ki konuşsalar da boş! Anlayan çıkmaz! Herkes bir şekilde aynıdır onlar için! Kimseye bağlanmak istemezler. İyi dinleyicilerdir! Hep dinlerler. Ama biri onlara kalkıp da eee sen anlat dediğinde ne anlatayım ki aynı der geçiştirirler. Bu kadınlar aslında içinde fazla şey taşıyan kadınlardır ama asla fazla olanı göstermezler. Doğuştan değildir bu özellik, yaşananlar bu kadınları bir şekilde susturur. Erkekler çok konuşan kadınları sevmeseler de yine de susan bir kadın konuşan bir kadından beterdir! Bunu bilirler! Susan kadınlar her zaman yalnızdır! Sevmem bu kadınları! Ben de sessiz bir kadınım. Yani anlamlı olan şeyleri susarım!”
Bir kadın hep yalnızlıktan şikâyet eder. Tek başına taşımak zorunda kaldığı torbaların parmaklarında bıraktığı uyuşukluğa değildir gözyaşları. Hamal aramaz ki kendine. O olsaydı aradığı, ne diye çalışıyordu sanki? Verirdi parasını, tutardı. Oysa o’na o’nun önemli olduğunu hissettirecek biri lazımdır. Sonra sıkıntılı bir Pazar sabahı mesela, bakkal dönüşünde, yorgun ayakları onu daha bir çekerken yerin dibine, aynada fark ettiği damla’nın buluttan düşmediğini de bilir kadın..
Bilir de susar hep.
Ev de bir soluk duymak, televizyonun sesini kısar mısın hayatım? Diye seslenmek istediğinde mutfağın kapısından, kanepeden başını çevirip ona bakan bir çift göz olsun ister. Kadın, kendi dünyasına alacağı erkeğe güvenmek ister. Torbaları kendi taşıyabilir ama sorulsun ister. En azından bir kez elinden zorla alınıp taşınsın ister. En başından ne giyeceğini bilmesine rağmen, ’ne dersin bu olmuş mu*” diye soracağı bir başka yansıma olsun ister ayna karşısında..Elbise,Kadın ve Adam "birlikte" poz versin ister..
Kendi başına kurduğu ve yürüttüğü bu titiz düzende aynalar iflah olmaz kahkahalarıyla dalga geçmekte gibi gelir, yalnızlığa kurban seçilmiş güçlü bir kadına. Ama susmak en büyük erdemdir..Beklemek tüm adabıyla..Böyle öğretilmiştir. Sustuğu için anlaşılmaz. Beklediği için aramaz..Bu yüzden de anlaşılamamayı şahsına münhasır sanar kadın. Oysa bir dile getirebilse. Bazıları da tam tersi kadınlar çok konuşuyor der. Aslında kadın çok konuşmuyor, erkekler az konuştuğu için kadınlar çok konuşuyor gibi görünüyor.
Kadınların susması erkeğin zaferi değil mağlubiyetidir. Kadını susması erkeğin hakimiyeti değil kaybedişidir. Kadınları susan erkeklerin ortak özelliği insanlıklarındaki eksikliktir. Kadına susmayı öğreten yine bir kadındır. O kadın anadır. Öyle öğrenmiştir anasından öyle öğretir yavrusuna.
Kadınları susturmayın beyler kadınlar konuşmalı.
Eğer onlar susarsa siz dilsiz olursunuz.
KAYNAK:Tırnak içindeki yazılar GOOGLE arşivinden alınmıştır.
YORUMLAR
Kadınları susturmayın beyler kadınlar konuşmalı.
Eğer onlar susarsa siz dilsiz olursunuz.....
HERŞEYE NOKTAYI KOYAN BİR YORUM ...
EN GÜZEL YORUMU YİNE SEN YAPMIŞSIN...
VE ... ÇOK GÜZEL YAZMIŞSIN
TEŞEKKÜRLER.........VE ..............SUSTUM :)))
EZGİM tarafından 4/18/2009 11:10:28 PM zamanında düzenlenmiştir.
Biz kadınlar neden susarız.Neden içimizdeki dert kumbarasına doldururuz dertlerimizi ?
yine suskunluğumu parçaladın karanlıkta...düşünen adam konuşmak bir ihtiyaç olabilir ama susmak ayrı bir sanattır. Sen de bu sanatı en iyi şekilde icra ettin yazarak bu sayfada yüreğinize sağlık... çook gusel satırlardı …
geceye dair biriktirdiğin tüm suskunluklarım kelimelerim heybemde birikiyor .
Muhabbetle efendim….
Kadınların susması erkeğin zaferi değil mağlubiyetidir. Kadını susması erkeğin hakimiyeti değil kaybedişidir. Kadınları susan erkeklerin ortak özelliği insanlıklarındaki eksikliktir. Kadına susmayı öğreten yine bir kadındır. O kadın anadır. Öyle öğrenmiştir anasından öyle öğretir yavrusuna
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
o anaya ,yavrusuna o şekilde öğretmesini empoze eden yine başındaki,evimin dreği dediği kocası yada babası değilmi?
yazdıklarınızın her satırına katılıyorum.ve tam puanımla birlikte sayfanıza ,biz kadınların dışa vuramadığ ebruli düşlerini yansıtan bir demet kırçiçeği bırakıyorum.
saygılar