Bir Dünya İstiyorum
Eşi ona daha önce görmediği bir yemek hazırlamıştı. Bu yemek dünya ülkesinin Endonezya eyaletinin bir yemeğiydi. Tarifi milyonlarca kardeş aileliden biri olan Endonezyalı bir aileden almıştı. Bu değişik tadı tatma mutluğunu bu aile ile birlikte yaşamak istediler ve videolu konferans başlattılar. Çok keyifli bir yemek olmuştu. Arada kıtalar vardı ama sevgiyle yoğrulmuş bir yemek.
Adam gazetesini eline aldı sayfalara göz gezdirmeye başladı. İlk sayfa haberi dünya ülkesi üzerinde artık aç kimse kalmamıştı. Evrensel yardımlaşma sistemi en ücra köşelere yardım götürüyordu. Gazete mutluluk yüklü haberlerle doluydu. Bu güzel yemeğin üstüne iyice keyiflenmişti. Diğer sayfalara bakındı. Bütün eyalet ülkeleri, ülkelerini görmemiş aileleri bütün masraflarını karşılayarak ülkelerine davet ediyorlardı. Bu haberi eşine de söyledi. Kararsız kaldılar hangi ülkeye gitmek konusunda. Gezilecek görülecek oka dar yer tanınacak oka dar insan vardı ki.
Dünya üzerinde silah yapımı ve kullanımı artık yoktu. Saygı sevgi insanlar için öncelik olmuş bütün kinci ,nefret dolu duygulardan arınmıştılar. Tüm dünya eyaletlerinin katkılarıyla her ülkede dev hastaneler kurulmuştu. Artık şifası olmayan hastalık kalmamıştı. Üstelik bu hastaneler herkese açıktı ve masrafları ortak karşılanıyordu. Okullarda uygulamalı eğitim vardı. Öğrenciler sadece bir saatlerini okulda geçiriyorlardı . Geri kalan zamanlarda toplu olarak tiyatro,sinema,opera,yöresel müzik konserleri ve birçok diğer etkinlikte zaman geçiriyorlardı. Bu toplu eğitim sisteminde gidilen kültür etkinliklerinde öğrencilere anlatılmak istenen bütün dersler işleniyor ve böylelikle öğrenciler bu görsel şölen sayesinde eğitim alıyorlar, sosyal bir birey olmanın tadına varıyorlardı.
Yüz yıllar boyu uğruna insanların öldürüldüğü, madde olmaktan çıkmış tanrılaştırılmış para denen nesle artık kullanılmıyordu. Tüm dünyanın ihtiyaçları göz önüne alınarak her eyalet ülkenin yer altı ve yer üstü zenginlikleri değerlendirilmiş, fabrikalar kurulmuştu. İnsanlar sevdikleri işi seçiyor, çalıştıkları işteki üretilen mallar tüm dünya ihtiyaçları doğrultusunda eşit olarak dağıtılıyordu. Bir şey almak istediklerinde genel mağazalara gidip istedikleri ürünü bir şey ödemeden alıyorlardı.Üretimin ilk şartı doğaya uyum ve doğanın korunmasıydı. Artık bacalarından zehirli gazların çıktığı fabrikalar yoktu. Çöl olan alan kalmamış dünyanın yüzde doksan dokuzu ağaçlandırılmıştı.
Dünya üzerinde herkesin kolayca öğrenebileceği tek bir dil konuşuluyordu. Her dinin temelinde olan hoşgörü, yaratılmışlara olan sevgi artık birinci öncelik olmuş, dinsel farklılıklar bir kavga unsuru değil birleşmenin temel unsuru olmuştu.
Gene güzel bir günün sonu gelmişti adam işten gelmiş eşi ve çocuklarıyla vakit geçirmişti. Ve sıcak yatağına girip uykuya daldı.Birden silkelendi,etrafına bakındı. Soğuk bu güzel rüyayı bitirmiş, yüzündeki gülümseme kaybolmaya başlamıştı. Kutulardan yaptığı derme çatma evin içine doğru büzüldü. İki gündür bir şey yememişti. Çoğu kişinin aşağılayarak baktığı bir evsizdi o. Rüyasından uyandığı için kızdı kendine. Tam umutsuzluğa dalıyordu ki yeniden ,bir karartının ona yaklaştığını gördü puslu gözleriyle. Bu ufak bir kız çocuğuydu elma şekerini adama uzattı ve ona gönülden gelen bir gülümseme gönderdi. Adamın yüzünde tekrar umut doğmuş, gülümsemeye başlamıştı .
İlker Doğanay
22.01.2009
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.