elbet bir yerden başlamalıydım söze
elbet bir yerden başlamalıydım söze. Anason kokusuyla tütsülenmiş bir gece bırakmalıydım; bizden, geçmişimizden lacivert bir gece... Gittikçe şehlalaşan bakışlarım olmalıydı yürek burkan türküler eşliğinde.Şiir gibi bir gece, senin gibi bir gece; sizin gibi ay ışığı dolu bir gece.
her sonun bir başlangıcı vardıysa eğer, bitişimin başına gitmeliydim sessizce; geldiğim meçhul kente. benim sevgimden, şefkatimden kimilerinceyse şehvetimden izler taşıyan dokunuşlar kondurmalıydım size ve en önemlisi sana; sevdiğime. biriktirdiğim dünlerimi koymalıydım heybeme ve büyütmek istediğim yarınlarımı sizlerin tepsisine. kiminizin içini bir pişmanlık, kiminizin içini bir vicdan azabı kiminizinkiniyse gidişimin verdiği derin sızı sızı yakmalıydı.
bir bir dokunmalıydım hepinize, kutup yıldızının aydınlattığı gecede; en çok da sana , sevdiğime...
gidişim, sizi terk edişim ne yarın olmalıydı ne de bugün; gidişim hem yarın olmalıydı hem de bugün. saatin tiktakları hem gecede vurmalıydı hem de günde; yürekleriniz hem kederde olmalıydı hem de ne olduğu bilinmez bir bilinmezlikte.
kiminize güzel bir anımı bırakmalıydım, kiminize içten bir kahkahamı, kiminizinde dudağına bir bir sevdamı.
artık hayal kurmamalıydım, artık gidişimin-sizi terk edişimin üzerine yazılar yazmamalıydım.
ay ışığını doldurmalıydım yüreğime, şiirleşmiş sözlerimi katmalıydım sözlerime ve bir sigara dumanının bitişinde gitmeliydim alışmayı düşlediğim meçhul kente.
adımı daha bilmediğim, adımı seslendiklerinde tepki vermediğim günlere olmalıydı dönüşüm adımı unutana kadar ziftlendiğim bir gecede.
özlemeliydim sizi, en çok da seni; sevdiğimi... hayır, hayır özlemekten öte bilmeliydim o ne idüğü belirsiz yürek dinginliğini.
bir olan bir olmayan, bana göz kırpan; gezegen mi olan yıldız mı olan; bazen parlayan, kimisinde donuklaşan aydınlığın yaktığı esmer tenimi ve tombul parmaklarımın en sondan bir sonraki dokunuşunu çalmalıydım hepinizden.
gözleirm gibi siyaha çalan kahverengi bir hazan mevsiminde mi olmalıydı sahte dünyaya veda edişim, yoksa içinde sandığımdan daha az kahverengisi olan zifiri bir siyah zeytin tanesi miydi gözlerim?
özlemlerimi bırakmalıydım size. özlemekten öte bir tortu biriktirmeliydi gidişimin verdiği derin yalnızlık yüreklerinizde.
yaşantımın biraz önce içinden geçtiğim dünü birer anı olmalıydı belleklerinizde ve yaşantımın olmayacak olan yarınları birer "ah" ,"keşke" deyişi dillerinizde.
beni benden daha çok bilmeliydiniz, beni yüceltmeliydiniz, beni yermeliydiniz ama en önemlisi lacivert gecenin bittiği yerden beni alıp büyütmeliydiniz.
küçücük olmalıydım, ufacık olmalıydım,unufak kalmalıydım; meçhul kentimde kendimle hesaplaşmalıydım.
valizime dünlerimi doldurmalıydım,;kalemimi, kağıdımı yanıma almalıydım; sigaramı sağ iç cebime koymalıydım.
hepinize son bir söz biriktermeliydim, biriktirdiklerimi bir bir ezberlemeliydim. kafam ağrımalıydı, midem bulanmalıydı; boğazımı bulan parmağımla içimde çöreklenenler klozete akmalıydı, söyleyecek sözlerim küçück su girdabında karanlıkta koybalmalıydı.
elbet bir yerden başlamalıydım, başlamak için gidişimi hızlandırmalıydım; ya bu yazımı yırtıp atmalı ya hepinize adı sizce en son olacak dokunuşlarımı bırakmalıydım. kiminize sevgimden, şefkatimden en çok da sana sevdiğim; şehvetimden.
anason kokusuyla tütsülenmiş bir gecede kaybolmalıydım, yüreklerinize acının, gözyaşının tohumlarını atmalıydım.
hepinize en çok da sevdiğime içi yakan bir elveda sözcüğü bırakmalıydım; yarınlarımdan çalıp, valizime dünlerimi alıp size bugunlerimi bırakmalıydım.elbet, elbet bir yerden başlamalıydım.
...
...
02/09/06 anısına