- 777 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EDEBİYATÇI , İDEOLOJİ VE POLİTİKA
Yukarıdaki üç sözcüğü birbirleriyle ne kadar ilişkilendirmek ya da ilişkilendirmemek mümkündür? Kanaatimce çok konuşulup, çok yazılacak bir konu. Belki de birçok yazar konuyu ele alıp enine boyuna masaya yatırmıştır. Ancak belirtmeliyim ki konuyla ilgili olarak kimin ne düşündüğü kimseyi çok fazla bağlamaz. Bağlamasına bağlamaz ama ortada olan gerçekleri de kimsenin görmezden gelmesi farklı yorumlanabilir. İşte ben de bu konuyu bir televizyon programını izledikten sonra ele almaya karar verdim.
Tarih 13 Nisan 2009. CİNE 5 adlı televizyon kanalında Edebiyata dair bir program sunuluyor. Programa katılanlardan birisi Yazar Buket UZUNER.
Uzuner Hanımefendi, güzel bir üsluba sahip. Türkçeyi de çok güzel konuşuyor. Ne yalan söyleyeyim zevkle ve gıpta ile dinledim. Eğriye eğri, doğruya doğru demek lazım.
Programın kopma noktası Sayın Uzuner’in iki konudaki enteresan açıklamasıydı. Neydi bu açıklamalar? Belki birçok okuyucu izlemiştir bu programı ama ben gene de söylemeden geçemeyeceğim.
Birincisi 1970’li yılların ikinci yarısında yani Hanımefendinin Üniversite yıllarında kendisinin de içinde bulunduğu solcu öğrencilerin kız-erkek ilişkilerinde çok tutucu olduklarını; hatta bir erkekle bir kızın bırakın el ele gezmesini, birlikte yürümelerinin bile kendi içlerinde hoş görülmediğini ve hatta yasaklar konulduğunu beyan etmesiydi. Gülmemek için hiçbir sebep bulamadım. Zira bu sahne günümüzde kendini komedyen zanneden birçok sanatçının(!)yaptıkları soytarılıklardan çok daha fazla komikti.
Biliyor musunuz o zaman içimden öyle bir acıma duygusu sardı ki Sayın Uzuner’i. Vah zavallım dedim. Demek ki o gençlik yılları boşa gitmiş…?????
Yapmayın kardeşim… Yapmayın Allah aşkına… Ayıptır…(Sözüm ayıbı bilenlere) Bu nedir biliyor musunuz? Bu bir aklama propagandasıdır. Haaa olsun, yapsın. Diyeceğim yok. Lakin hadisenin sonrasına bakınız.
İkinci şok açıklama daha enteresan. Edebiyatçının ideolojisi olmazmış. Tam bir saçmalık. Edebiyatçının ideolojisi olmazsa dünyada kimin ideolojisi olur? Hadi diyelim ki öyle. Çıkıp bir ideolojini propagandasını yaparken böyle bir teori ortaya atmak ne kadar akıllıcadır acaba? O an şüpheye düştüm ve üzüldüm sayın konuşmacı adına. Acaba aklından bir şikayeti mi var diye.
Şimdi sayacağım birkaç isme dikkatinizi çekmek istiyorum. Türk Edebiyat tarihine şöyle bir göz atalım. Bilge Kağan, Kaçkarlı Mahmut, Hoca Ahmet Yesevi, Mehmet Akif, Ziya Gökalp, Arif Nihat, Necip Fazıl, Mehmet Emin, Peyami Safa vs… vs… gibi isimler edebiyatçı değil mi? Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Nazım Hikmet, Rıfat Ilgaz Aziz Nesin, Fakir Baykurt Orhan Pamuk… edebiyatçı değil mi? Yoksa Uzuner Hanımefendi başka bir dünyada mı yaşıyor? Belki de bu kişileri edebiyatçı olarak kabul ediyordur da her hangi bir ideolojilerinin olmadığını savunuyordur ne dersiniz?
Bakınız Mehmet Emin Yurdakul’un BIRAK BENİ HAYKIRAYIM şiirinden aldığım
Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;
Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;
dizeleri Sevgili Buket UZUNER hanımefendinin fikirlerini ne kadar da doğruluyor(!) değil mi?
Bunlar yetmiyormuş gibi bir de demez mi “Edebiyatçının dini olmaz!” işte bu sabrımın sonunu getirdi ve televizyona bir şey fırlatmadan kapatıp yattım.
Ne diyelim? Türk vatanının yedirdiği ekmekle, içirdiği suyla, teneffüs ettirdiği havayla büyüttüğü niceleri var.(Belki de bir özenti vardır Pamuk misali ödüller almaya Sayın Uzuner’de) Bu toprak hakkını helal eder mi bilmem ama ben etmiyorum. Hakkını hainlere helal edenlere de hakkımı helal etmiyorum, aziz şehitlerimizin adına.
15.04.2009/Erzurum
Bahattin Kızılkaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.