- 1158 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İç Ses-li Monologlar
İki katlı ahşap evin her yağmurda biraz daha hırpalanan, dökülen,eskiyen, kararan ön cephesinde çift kanatlı küçük penceresi vardı. Belli ki olukları çatlamış, delinmiş, paslanmış çivilerden yer yer kızıl çizgiler oluşmuş yüzüyle bu ev, sonbaharın portresini andırıyordu.
Pencere önünde, başını pervazına dayamış öylece yağmuru seyreden bir kadın dikkatimi çekmişti. Her yağmur yağdığında görmeye giderdim. Bilirdim; pencereden yağmuru izler, alır başını uzaklara giderdi. Durup onu izlerdim sessizce. Varlığımı farketmeyecek kadar uzaklarda ne işi olabilirdi? Neydi bu kadar, yağmurun sesine, ıslaklığına sevdalandıran onu? Bilmek isterdim de onu yolculuğundan döndürmek içimi acıtırdı. Seslensem, yarım kalırdı gidişleri. Seslensem,kâh ince ince kâh hiddetle yağan yağmur onu ıslanmışlığıyla bırakır mıydı?
Ölüyordum, ölüyordum her yağmur...Uzaklara dalmasını ve özellikle gözlerini bir noktaya sabitleyip saatlerce bakışlarını meraktan ölüyordum.
Yaşı, yaklaşık altmış falan olmalı. Çocukları var mı? Eşi, can yoldaşı yok mu? İhtiyaçlarını nasıl karşılar? Sorular...sorular...
En kolayı kapısını çalmak, hâl hatır sormak olurdu. Peki kabul eder miydi? Konuşur muydu?
Evet evet gitmeli ve açıkça konuşmalıydım. Acıtır mıydım yüreğini? Ya bir derdi varsa, unutmaya çalışıyorsa, ya zamansız yağmurlar yağarsa bitkin yüreğine...
Ben de usul usul açarım konuyu. Derim ki; ’’Teyzeciğim, her yağmurda pencere önünde beklediğin var gibi...Yok, yağmur yağmıyorsa perdelerin kapalı, ışığa küs gibi…’’ Olur mu, anlatır mı? Olmaz olmaz,direkt sormalı. Konuya başka açılardan girmeli ya da. Hazan mevsiminde ağaç silkelenir mi! Dökmez mi sonra sararmış yapraklarını, çırılçıplak kalmaz mı...Üşümez mi? Tek tek dökülecek nasılsa o yapraklar. Yağmur yağdığında toprağın iliklerine kadar işlemeyecek mi! Neden ayazlarda koyayım ağacı, neden üşüteyim...
Bir tanıdığı olmalı,akrabası, komşusu. Onlardan öğrenebilirim ama kimseleri tanımıyorum, daha yeniyim bu semtte. En iyisi bakkal Tahsin beye sorayım. Herkesi tanır, bilir. Bana anlatır bu hüzünlü gözleri. Ya yanlış anlarsa! Mesela, bir kızı vardı ve yıllar önce çekip gitti. Beni o sanarsa! İyice paranoyak oldum. Sanarsa sansın! Olurum, kızı da olurum ne olacak ki...
Hem kızım sen neden merak ediyorsun bu denli kadının yağmuru izleyişini? Seviyordur...Öylesine, öylesine dalıp gidiyordur. Keyfinin kâhyası mısın?
Yok yok olmayacak, sabah erkenden gidip çalacağım kapısını.’’Böyleyken böyle…’’ diyeceğim.’’Ben de yağmuru seviyorum. Bak ilkbahar da geldi. Bu günlerde yağmura doyacak toprak. Yeniden canlanacak her şey.Sen de tazele artık bakışlarını. Yağmur ol, dök avuçlarına gözyaşlarını. Hayat teyzeciğim, her şey bizler için. Hadi gülümse geçmişe,ne varsa. Bak hem ben de varım bundan sonra sık sık gelirim. Çay demlerim. Pencerenin önünde bu kez kelebekleri,şakıyan kuşları izleriz seninle. Yalnız değilsin teyzeciğim...’’derim işte. Belki güldürürüm bile.. Sabah olsun ilk işim bu olmalı.
…………….
Tıkır tıkır ses geliyor.. A yağmur başlamış ! Of ki of ! Oldukça geç vakitte. Acaba perdeleri açmış izliyor mudur ? Tabii ki izliyordur.Seninki de laf olsun.
Ne güzelmiş yağmuru seyre dalmak. Neler geçiyor insanın aklından neler..Neşeli oyunlar oynadığı mahalle aralarında çamurlar içinde tepindiği,eve gelince annesinden bir çuval azar işittiği,pantolonunun paçalarını silmeye çalışırken eline yüzüne bulaştırdığı.Bak şimdide hızla geçen araba üzerime sıçrattığı çamura aldırmadı ! Hah ! Aysel dikkat et, neden kitaplarını başının üzerinde tutuyorsun ? Bırak saçların ıslansın çabuk uzatır yağmur suyu. Hem yazık değil mi kitapların ıslanıyor.Tüh ya ! Bugün şemsiyemi almadan çıkmışım evden. İşe gidene kadar sucuk gibi olacağım (sucukla ne alakası varsa).
Neler görüyormuş insan yağmurda. Hafızamı zorlasam neler neler... Yağmurda vedalar...Sevgiliyle bir sahil kenarında ağır adımlarla el ele... Islansam da olur, zaman geçmesin yeterki...
Nasıl hatırlamam ayakkabılarımın söküğünden ayaklarımın sırılsıklam ıslandığı, buruştuğu o günleri.
Of be, of yeter ! Mutlaka vardır bir sebebi. Sabah olmak üzere yağmur devam ediyor. Ben, bu zaman zarfında nerelere gittim geldim. O teyze kim bilir yıllara her damlada kaç kez uğramış, kaç asır gibi gelmiştir.
Ah teyzeciğim ben seni çok sevdim. Tıpkı yağmuru sevdiğim gibi,tıpkı yağmurdan sonra toprağın o tarif edilmez kokusunu sevdiğim gibi. Evet, birlikte oturup ıslanmalıyız zaman yolculuğunda.Dertleşip hesaplaşmalıyız, yağmurun ıslattığı her yaşla.
Bu sefer çok uzun sürdü bulutların el ele tutuşup bahar şarkılarına ortaklığı. Sabah olmakta ve saatlerdir ağlıyor gökyüzü. Pencereme vuran ’’Al beni içeriye!’’ diyen damlalar bekleyin az kaldı, bekle teyzeciğim az sonra yanındayım.
Bunca şey varken meraklanıp öğrenecek,gitmeliyim gitmeliyim, evet evet...
Hey şemsiyem, seni istemiyorum! Zaten bir telin kopuk, kaç yağmur oldu elime almayalı. Islanarak gitmeliyim gideceğim yere, saçlarımdan süzülmeli ya hüzün ya da bahardaki neşe...
Az kaldı kızım ! Ha gayret az kaldı cevaplarına, bu gece rahat et. Bak kaldırımlarda tertemiz olmuş ciğerlerin bayram etsin, katranı itsin kenara bol bol çek içine.
Bak göründü teyzemin evi de. Nasıl da ahşap duvarları,çatısı ıslanmış, süzüm süzüm süzülüyor. Mahcup bir çocukmuş da yaramazlık yapmış da kulağı çekilecekmiş gibi.
O da ne ! Bu kalabalık ne ! Kim bu insanlar, evin önüne toplanmışlar ?
Koş kızım koş ! Bu yağmur neyin habercisi ? Hani o ağacı... Hani bir kaç yaprağı kalmış hazan ağacı.. Ama şimdi bahar... Ama şimdi olmasın...
Kalabalığı yararak gördüğüm bu olmamalıydı. Başını pencere pervazına yaslayıp yağmuru seyrederken belki de beklerken uzaktaki yolcuyu,şimdi sen mi çıkacaktın bu yolculuğa ? Beklediğin neyse gelmeden mi ? O da seni mi bekliyordu oralarda ? Böyle mi gidecektin yağmurlarla ? Neydi seni yağmurla sevgili yapan ? Neydi ? Neydi gözlerinden süzülen iki damla yaşı bırakan ? Ardında her yağmur senin için ağlayacak olan beni ... Bilmeyeceksin yağmurları iki kat daha fazla seveceğimi. Bilmeyeceksin, dün gece uykusuz senin gözlerinle gördüklerimi, görmek istediklerimi...
Özlem Pala
YORUMLAR
çok anlamlı,çok akıcı ,çok çok güzel bir yazıydı..
biz hep birşeyleri ertelerken,hayat akıp gidiyor..sevgi ve iylik adına yapılacakları geciktirmemek gerektiğini birkez daha güzel bir yazı eşliğinde hatırlamış oldum..kutluyorum...
10 kurdele,100 gönül puanı..
saygı ve selamlar...
Bak göründü teyzemin evi de. Nasıl da ahşap duvarları,çatısı ıslanmış, süzüm süzüm süzülüyor. Mahcup bir çocukmuş da yaramazlık yapmış da kulağı çekilecekmiş gibi.
O da ne ! Bu kalabalık ne ! Kim bu insanlar, evin önüne toplanmışlar ?
Koş kızım koş ! Bu yağmur neyin habercisi ? Hani o ağacı... Hani bir kaç yaprağı kalmış hazan ağacı.. Ama şimdi bahar... Ama şimdi olmasın...
Kalabalığı yararak gördüğüm bu olmamalıydı. Başını pencere pervazına yaslayıp yağmuru seyrederken belki de beklerken uzaktaki yolcuyu,şimdi sen mi çıkacaktın bu yolculuğa ? Beklediğin neyse gelmeden mi ? O da seni mi bekliyordu oralarda ? Böyle mi gidecektin yağmurlarla ? Neydi seni yağmurla sevgili yapan ? Neydi ? Neydi gözlerinden süzülen iki damla yaşı bırakan ? Ardında her yağmur senin için ağlayacak olan beni ... Bilmeyeceksin yağmurları iki kat daha fazla seveceğimi. Bilmeyeceksin, dün gece uykusuz senin gözlerinle gördüklerimi, görmek istediklerimi...
kaleminize
BAYILDIM
sevgili özlem.