GECE AŞK VE AYRILIK
Yalan yok; önce aşk terk etti bizi. Ardında kocaman bir boşluk bırakıp(ta) çekip gitti bir gece vakti. Elimizde boşluk, (boş boş) günlerce düşündük; ne yapacağız biz şimdi diye! Koca bir boşlukla(ta) ne yapılabilirdi ki? Hem haber bile vermedi giderken. Öylece çekip gitti. Bir mektup yazmış geçenlerde:’’Tüm insanlara küskünüm. Üç kuruşluk ettiniz adımı. Eskiden papatya falları ile anılırdı adım; şimdilerde üçüncü sayfa haberlerinde bir ölünün resminin altında. Artık katlanamıyorum bu duruma. İşte bundandır sizi terk edişim. Şayet bir gün aşklarınıza sahip çıkmayı öğrenirseniz belki yine gelirim’’ diye.
Evet, terk etti bizi. Bir annenin ardında çocuklarını bırakıp gidişi gibiydi; öylece çaresiz bıraktı bizleri! Önce o terk etti diyorum size! Her şeye rağmen mücadele etmeliydi. O olmadan biz nasıl seveceğiz şimdi; bir çiçeği, bir böceği… Ne anlamı kalır ki bizler için var olmanın? Yaşama sebebimiz değil miydi aşk? Hem nasıl anlatacağız sevgimizi, kederimizi? Kederlenmelerimizin sebeplerini? Gönül yorgunluklarımıza ne ad vereceğiz şimdi? Biliyorum; aşk olmayınca savaşlar daha da artacak; korkularımız nüksedecek yine karanlık gecelerde. Kalın perdelerle örteceğiz yine camlarımızı. Kuşatma altında bir şehir gibi günlerimizde gecelerimizde karanlıkta geçecek artık. Güneşe hasret yaşayacağız her birimiz. Gözlerimizin altı moraracak uykusuz gecelerden. O olmadan karanlık geceler nasıl aydınlanır ki? Biraz sevgilinin hayali ile düşler kurar; sonra rüyalarımızda sevgilimizi görürdük. Artık aşk olmadan rüya da göremeyiz ki! Bu bir kâbus diyorum size… Bu bir kâbus… Uyanmalı şimdi gaflet uykularından…
Yok, yok; bunun bir çaresi olmalı. Kurunun yanında yaşlar da yanmamalı! Hemen bir gönüllüler ekibi kurup aramızda; oturup durum değerlendirmesi yapmalıyız. Ve bir gurup elçi göndermeliyiz; tekrar aramıza dönmesi için aşkın. Yoksa bahar nasıl gelir yaz nasıl gelir ki? (Bir ömür hazan çekilir mi?…)
Hayır hayır! Hemen yola koyulmalı sözler vermeli. Yeminler etmeli. Bir daha üzmemeli. Gidişi hayırlı değil diyorum size. Kulak verin sesime! Onun keyfini bırakırsak dönmesi için; çok kayıplar veririz o gelene dek. Çok canlar yanar biliyorum. Afrika’da ölümcül mikrop kapmak daha evladır onun gidişinden! Oysa bize Tibetli gurular lazım; ruhumuzda dinginliği sağlamak için. Hemen şimdi yola çıkıyorum ben; peşimden gelen gelsin diyorum!!! Biliyorum bizi terk eden önce aşk oldu; ona göre de biz! Ama ne önemi var ki şimdi; ilk terk edenin kim olduğunun! Hadi arkadaşlar gidip bulalım. Elinden tutup razı edelim bizimle geri dönmesi için. Yollarına (kırmızı Güller dökelim)halılar serelim. Şiirler yazalım onun için hikâyeler anlatalım. Böyle bizi bırakıp gitmesine müsaade etmeyelim. Aşk olmadan ne yaparız biz? Sudan çıkmış balık misali nefes alamayız. (Ey AŞK; gel tut elimizden, ısıt bizi, avut bizi, sevdir bizi, tekrardan sev bizi, koyma sensiz bizi…)
BUGÜN İSTANBULDA YAĞMUR VAR!
İstanbul ağlıyor bak yine eski yaralarına
Ağu’lar biriktirmiş bak yine gönül kaplarında
Evladından ayrı bir ana gibi hıçkırıyor için için
Hüzün kaplamış sisli gözlerini akıyor kimin için?
Merhem olur mu hiç bunca yaraya; bir deva gerek
Akvaryumda balık misali işte çırpınıyor yürek
Ağlıyorum seninle bir; içim darma dağınık
Gel ey AŞK İstanbul sensiz çekilmiyor artık