- 1509 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
KADIN ÇARESİZSE
Kadın çaresizse gün solar, güneş batar, zaman tükenir hazan burukluğuyla. Kadın çaresizse sahipsizdir kediler, mutfaklar sessizdir, evler ıssızdır artık. Kadın çaresizse boynu büküktür, bağrı yanıktır, Tanrı bile onu garipliğine tanıktır and olsun ki.
Kadın çaresizse maço erkek şişinir gezer ortalıkta ben erkeğim diye. Oysa bilmez ki kadının çaresizliği erkeğin acizliğinden başka bir şey değildir. Kadının çaresizliği erkeğin insanlığından, masumiyetinden, iktidarından çok şey alır götürür. Kadını çaresiz bırakan erkek, acınacak bir garip mahlûkattır. Yani insanlık vasıfları eksilmiştir ve tamamlanması artık mümkün değildir.
Kadın niye çaresiz kalır. Kadınını parasız bırakmak, kadınının ihtiyaçlarını karşılamamak, kadınını şiddet ve cebir mağduru yapmak maalesef kadını hep çaresi bırakmıştır. Kadını anlaşılmamak çaresi bırakır. Kadın susarsa ya da susturulursa çaresizidir.
Hayat yolunda hayat arkadaşının çelmesini yemektir kadını çaresiz bırakan olgu. Hayat bir tokadın sesidir. Senelerce uğraşırsınız, okursunuz, öğrenirsiniz; hani gezip tozmak varken, süslenip, eğlenmek yahut hiçbir şey yapmadan seni alacak kocayı beklemek varken, geceyi gündüze katıp çalışırsınız.
Neden? Önce istediğiniz gibi biri olmak için. Bilmenin keyfine varmak için, bir işe yaradığını bilmek için, çocuğunuzu iyi yetiştirebilmek için, her konuda konuşabilen bir eş olabilmek için. Okumazsanız küçümsenirsiniz. Koca bekliyor der birileri. Oysa bir insanın en büyük ideali evlenmek de olabilir.
Okursanız bu defa; “Okuyan kadın almam!”,”Her şeyi biliyor!”, “Gözü açılmamış biri olmalı!” laflarını duyarsınız erkekten. Bazen de geceyi gündüze katıp da kimi kadın maharetlerini kapmamış olmanızdır eleştirilen.
Hiç birini umursamazsınız. Aslında en çok istediğiniz şey hayatta söz sahibi olmaktır. Ekonomik olarak para; her şeydir, güçlü olmaktır, gerektiğinde; “Gidiyorum ben!” diyebilmektir. Güçtür aradığınız. İşin özü kadın olmanın, önce cinselliği algılayamamanın, “Bakın benimde aklım var” düşüncesinin çığlığını duyurmaktır.
Gün gelir insan hakları, kadın haklarına yönelik okuduğunuz ne varsa, uygulamaya geçersiniz. Bir tartışma sırasıdır. Karşınızda bir erkek vardır. Gözleri büyür erkeğin, sesiz yükselir, deprem gibi sallar alabildiğine.
Bakışınız onda kalır ve önce sesini duyduğunuz bir tokat gelip yerleşiverir yüzünüze. Acıtır; sıkıştırılmış kar kütlesinin, yüze sertçe çarpışı gibidir acısı. Çaresizlikle ilk orda tanışırsınız. Erkeğin egosunu tatmin olduğunu, aşık olduğunuz adamın canavar yüzünü ilk orda görürsünüz.
Sıkıysa şimdi bahset, haklardan, kadından ve aşktan. Okumak için, bir vücuttan fazla olabilmek için yaptıklarından bahset, bahsedebilirsen eğer. O zaman aşağılanmak gelir, tecrit edilmek, küçümsenmek gelir, küfür gelir en galizinden. Çaresizliği ikinci defa burada hissedersiniz.
Anlarsın ki kadın için hayat bir tokat sesidir. Bazen bir morluğu, bazen ağlamaktan şişmiş gözleri saklama telaşıdır, anadan, babadan, bacıdan, kardeşten hatta evlattan. Sırf onların morali bozulmasın diye.
Bazen da buda mı yaşamış diyebileceğiniz kadınlarında şiddet gördüğüne şaşırmaktır. Bunca zaman oluşturduğun kimliğe zarar gelmesin diye, dayak yediğini saklamaktır, utanmaktır. Bir kadın tokadın geleceğini anladığı anda; susar, konuşmaz. Hani suçlayanlar karşısında Meryem’in susuşu gibi. Meryem’den beri susar kadınlar. Susmak çaresizliğin en mahrem sığınağıdır.
Ve susan kadın bilir ki hiç bir erkek dayağı savunmaz. Kadın içten içe bilir. Bilir de bilene özgü gülümseme yerleşir yüzüne. Bu defa arsızlıkla, pişkinlikle suçlanır. Kadın yine çaresi bırakılır. Kadınlığa gelen bir tokat, bir susturuştur sillesi. Erkekliğin güç kanıtı.
Kadının çaresizliği, ölüm nasıl çaresizse öyle. Güçtür aradığınız, yirmi yıl güç için savaşırsınız, birr saniyede hepsini kaybedersiniz. Elin oğlu gelir bir tokatla bütün kavganızı, bütün mücadele tarihinizi, kendinizi ifade etme biçiminizi çöpe atar. Özeti şudur erkek için varlığınızın;”Kadınsan bilmelisin. Sen asla önce insan değilsin. Hatta bazen insan bile değilsin”
Bu nokta çaresizliğinizin zirve noktasıdır. Kendinizce bulduğunuz çözüm; kadın hapishanelerinde ki yol arkadaşlarınız yanında yeriniz almaktır, o erkeği yok ederek.
Sadece şiddete maruz kalsa iyi kadın. İşte size bir aldatma öyküsü.
“Gençliğimin baharında severek evlendiğim kocamın beni aldattığını artık biliyorum. Artık derken yanlış anlamayın bu kaçıncı bilmiyorum bir, iki hayır üç galiba bu dördüncü. Boş verin bende sayısını unuttum. Evet, çok acı bir gerçek; nedenine gelince, hiç sevilmediğimi öğrenmek ve evliliğimize saygısı olmadığını görmek beni yine derinden yaraladı.
Bir kadın için bu kadar onurunun kırılması nasıl tamir edilebilir ki? Bilmiyorum hangi doktor ya da hangi ilaç bunu tedavi edebilir Ki? Evet bildiniz. Hiçbir şey. Zaman dediğinizi duyar gibi ama inanın zaman bile yeterli gelmiyor bunları unutmaya. Hiçbir şey yapmamış gibi cebinde mesajlarla, viagra denen küçük mavi haplarla gelmesi sonrada gözümün içine baka baka “Sen takıntılısın böyle bir şey yok.“ demesi, gerçektende artık kendisini aştığının göstergesi.
Hayatımıza giren bu kadın ya da kadıncıklar bir yana, baba olacak bu erkeğe evin reisine, kızımın babasına benim eşime ki artık dilim varmıyor bunu demeye, güvenim ve inancım yok, zaten bu olması da çok zor. Kırılan bardak tamir olmuyor. Birincisi evden ve annesinden kaçış gibi bir masalla süslenmişti, o benim bilmediğimi sanıyordu oysa benim bilmem öğrenmem için bugüne dek hayatına giren kadınların hepsi üzerlerine düşen görevi gayet iyi yaptılar.
Eve gelen telefonlar sağ olsun her çalışında kabuslara biraz daha yaklaştık sayelerinde. Ne kötü ve ne acı ki bunlardan birisi en sonuncusunu kızım keşfetti. Telefonda konuşurken dikkatini çekmiş biraz kurcalayınca ortaya çıkanla şok olmuş. Zamanımızın gençleri teknolojiyle bir arada yaşadıklarını düşünürsek, şekil bir, yine inkar bayrakları çıkmış ortaya, ama ne yazık ki inkar edilse de bazı gerçekler saklı kalmıyor hele de ispatı varsa.
Babasına olan saygısını ve sevgisini kaybetmemesi için çabaladım ama ben çok yıpranmışım, her defasında senin yüzünden kızım bana karşı demesi, cebindeki viagralar, mesajlar , beni aptal yerine koymalar. Ben aptal değilim sadece ailesini seven, ailesine tapan çocuklarına iyi bir eğitim yaşam vermeye çalışan bir anneyim. Tek suçum evlendiğim zaman annelik duygusuna sahip olmak galiba.
Oysa dışarıdaki kadının da benden hiçbir farkı yok. Onlar çalıntı 1-2 saat geçirirlerken ben sahip olduğumu sandığım bir yaşamı paylaşıyorum. Bağırmamın daha doğrusu sesimi yükseltmemin sebebine gelirsek sevgili kocamın hareketleri ve seçtiği yaşam tarzını eve yansıtmasıdır. Hangi erkek aldattığı halde karısını hor görür hangi erkek eşini aldattığı halde sanki eşi yapmış gibi acımasız olur.. Benim eşim evet bu benim kocam diyemediğim adam işte. Üstüne üstlük sanki hiçbir şey yapmıyormuş gibi üste çıkması bu en komiği acınası bir komiklik. Ama gelin sorun ortada bir şey yok.)) evet gülüyorum ama hayatım boyunca, evliliğim boyunca mutlu olduğum ana bakınca anlıyorum çok sınırlı sayılı zamanlarmış.
Gözlerimi kapatıyorum bazen etrafı dinliyorum. Gülen yüzleri izliyorum. Yemeğe çıkıp birbirlerine sarılan çiftleri, mutluluk içinde gülümseyen gamzelerini görüyorum. Büyük bir gıptayla bakıyorum. Benim eşimde arkadaşların ailenin yanında sarılır evet sarılır sahnede oynadığı bir oyun gibi görüyor sanırım evliliği ama unutuyor bu oyuncu yani ben yani evlendiği kadının, çocuklarının annesinin bir yüreği vardı. Kırmak ne kolay değil mi? Ya tamiri? İşte o zor ve hatta bana göre bu kadar yaşananlardan sonra imkansız.
Anlatacak o kadar şey var ki sadece esip geçtim konuyu kısaca. İstedim ki aldatılan bir kadın ne hisseder onu okuyun. İstedim ki aldatılan bir evlilikte çaresizse kadın ne hisseder?
İşim yok, mesleğim yok bunu yaşamak ve çekmek zorunda olan binlerce kadından biriyim ben işte. Bunun farkında olan erkek de egemenliğini kurmuş bir çentik daha atıyor listesine..
Beraber olduğu değil eşini kaç defa kırdığının, yıktığının çetelesine imza atıyor. Beraber olduğu kadın mı belki elinin kiri beklide hani bazıların dediği türden ikinci el erkekleri bekleyen kadınlardan…
Mutlu olmaya hakkım vardı benimde...Sahi mutluluk neydi .. Zülfü’nün kitabı geldi aklıma birden. Yaşamak o kadar güzel ki aslında, ama. Ama... Ya geride bıraktıklarımız? 24 sene, 2 ay, 12 gün.... Hala virgül deyim.”
Bu çaresizlik kadını maddi güvencesi varsa, ailesine güveniyorsa ya boşanmayla bitiyor, ya da bunlar yoksa kendini inkar, kendinden nefret ederek görmezlikten duymazlıktan gelmeye kadar gidiyor. Daha da kötüsü var kadının çaresizliğinin bir bebekle ortada kalmak, bir kadın satıcısının eline düşüp, pazarlanmak. Bitmedi, ensest ilişkiye zorlanmak, yaşlı insanlara para karşılığı evlenmek adı altında satılmak, tarlada tek başına çalıştırılmak. Saymakla bitmez ki kadının çaresizliği.
Kadın çaresizse hem kendini bitirir, hem hayatını, hem yuvasını.
Kadınları çaresiz bırakmayın…
KAYNAK:Tırnak içindeki yazılar GOOGLE arşivinden alınmıştır.
YORUMLAR
yaşadığınşeyleri ben de yaşadım evliydim eşim belki senin eşinden çok daha kötü şeyler yaptı sabrettim önce sonra da düzelmeyince evimden kovup boşadım onu ailem arkamdaydı ve ekonomik özgürlüğüm vardı kariyerim ve güçlü bir ailemin oluşu sayasinde onu daha fazla çekmedim sağol anlattıkların için ama kadın asla çaresiz değildir kadın erkekten de güçlüdür aklını kullanırsa evet yıkılan hayaller zor telafi ediliyor ama değmeyeni de atmak lazım yaşasın kadının ekonomik özgürlüğü ve kariyeri
bu yazı dizisi ancak senden beklenirdi çok güzel herbirisi
...duyarlılığından dolayı teşekkürler...
bunları aslında keşke bir kadın yazsa haykırsa
ama tam tersine kadınlar hep susar...
erkeklerin ayıplarını örtmekten...onlar adına kendileri utanmaktan kimseler duymasın demekten...gizli gizli göz yaşı dökmekten
başka birşey yapan çok azdır
konuşan ya çok moderndir oda çevresinden duymasınları yaşar
dediğiniz gibi güçsüzse de korkuyla bir şey diyemez....
ben sadece teşekkür edecektim yine çok konuştum :))
sen ne gerekiyorsa yazmışsın zaten ....
çok güzel bir çalışmaydı...verdiğin emeğe değer üç kişi bile okusa bence önemli :)
sen yaz...