- 1757 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DÜKKANLAR/ARDAHAN ÖYKÜLERİ (18) , (kitap 6)
Bir göz atıyorum
Çin çin ötüyor balıklar
Bu bir giyilmiş ayakkabıdır diyorum
Bu bir sulanmış peynirdir diyorum
Bu bir haşlanmiış patates elinizdeki
Bu insandaki ezgi
Bu insandaki akıl
Bu kanundur kanun
Çileğin çilek oluşu gibi.
İşte bu gerçektir diyorum siz de bilirsiniz gerçeği
Bu çivinin çakılışı
Bu ekmeğin sürülüşü
Bu aşkın, bu ayıbın, bu insanın bilinişi
Bu duymak, bu düşünmek, bu yüksünmek insanda
Bu toplum içinde, bu toplum dışında
Bu sizin durumunuz, bu tabiattaki iş
Bu akılsız çiçek
Bu bilisiz ağaç
Bu düpedüz ileri görüş
Bu su, bu nehir, bu rüzgar
Bu taş, bu bulut, bu hava
Bu bilinen, bu bilinmeyen
Bu İsadan önce, bu İsadan sonra.
İste bu yeninin yenisi insan
Dizilmiş kutu
Bükülmüş teneke
Alüminyum dükkan.
...
Çok hassas ve başka üslupların şairi Edip Cansever ile başladık yazımızı yazmağa.
Hususi, nev-i özüne özgü "Dukhanlardan" söz açaçağız.
Ardahan’ın özgünlüğünde bir yer tutar DÜKKAN’lar.
Şunu söylemek her’alde, doğru düşünmekle alakalıdır.
Dükkanı Ardahan da gördük sevdik.
Dükkanı Ardahan’ın dışında gördüğümüzde de şaşalamadım dersek şaşkınlık olmaz mı?
...
- Nerede var? Lüküse tor alacam da!
- Işıklı’nın "Dükkanın da" var. Oraya git kadan alsın maman!
Dükkanları Ardahan’da gördük, sevdik. Vitrinlerinden içeri hayran hayran baktık durduk. O pabuçları, kes ayakabıları. Mintanları "Mısırlı" çorapları, "Karaca" faykaları, ceketleri konfeksiyon takım elbiseleri hatta İstanbul işi camekan dizaynını da bizim Ardahan dükkanlarında gördük.
Kürdoğulların dükkanında...
Bayramoğullarının...
Velli Enver Dayı’nın orda...
...
Ardahan dükkanlarını: Erzurum dükkanlarından, Batum, Ahıska, Bütün İran, Harezm (Horasan), Trans Kafkasya sahalarından ayrı düşünmemek gerekir. Mesala Tuzcu Rahmi’nin Köprübaşına inen caddedeki "Dükkan"ı saydığımız yerlerde rastladığımız dükkanların adeta hepsidir bundan mütevellit olarak "Tuzcu Rahmi’nin Dükkanını" tipik dükkan olarak sayıyoruz.
Tuzcu Rahmi Abi’nin dükkanı ufaklığıynan dükkan vasatını kafadan zaten yakalıyor. Kimseye yemin borcumuz olmamaklan:
" Ekmek musaf çarpsın ki Tuzcu Rahmi’nin dükkanı Ahıska’daki dükkanlara baktığımızda tam bir numune!"
Dükkanlar ağzı var, dili yok dükkanlar. Nereden gelip nereye gidiyorsunuz?
Aynı şaşkınlığı şeyle de yaşadım: "CAN, AHMET CAN, BİLO CAN...." kelimesini Ardahan’a özgü olduğunu sanıyordum ve seviniyordum..
"Can" kelimesi Ahıska’da kullanılıyor,
Borçalı’da,
Baku’da,
Bütün-İran’da,
Afganistan’da
Afganların bir şarkılarında geçen "CAN" kelimesine bakar mısınız?
" Melle Mehemmed Can"
...
Tuzcu Rahmi’nin Dükkanı iki katlı ve daracık. Zaten dükkanlar derin olmaz. Dolap gibidir. Dolap mantığı ile doldurulup boşaltılır. Sahibi ve müşteri dolabın ögünde alış-verişlerini yapardı. Kepenk evlerin içinde olurdu. İki kanat dilimli tahtadandı; kapandıktan sonra çapraz demirle bağlanırdı. Dükkanlar; dışarıdan tahta kepenkleri kapanırdı. Çapraz veya yanlamasına demir şişle bağlanırdı. Açık kalırdı kapı. Temizlenmesi çabuk olurdu. Bakkaliyenin aksine fabrika ürünü de satar "Dükkancı" .
Esas dükkan olarak ne yazık ki Ardahan’da kalan örnek azdır. Hallefendi’de Kainat Amca’ların sıralı dükkanları vardı, Malakanlardan kalma "Ha bak onlar şekil, şemail olarak dükkandır."
Duruyor mu?
Biz gene Tuzcu Rahm’inin bergüzar dükkanına dönek. Küçük dükkanlar ahşaptır. Ta Arapgir’de görmüştüm, sıralı dükkanları, tek caddeye karşılıklı nazırdı. Görsel kirlilik diyorlar şimdi. Bu cadde, bu dükkan nizamında kirlilikten eser arama!
Kartonları yan yana yığmışlar gibi "Soft" bir şarkı, gülmeyin"çiçek kokuyordu gibi" şahsiyetli bir adam ayni... dükkanlar...
Halis Bey’in babasının dükkanı :
Doktor Halis Bey’in babasınındı bu dükkan. Halis Bey muayenehaneyi... bu evi; hastalarına burada bakardı. Altı dükkandır, terziler, radyo tamircileri oturdu. Değişmemiş olması lazım. Köprübaşı’na sallandın mı!.. İnsanın içi açılırdı. Uzun yürüyüşler Ardahan’da meşhurdu. İkili, üçlü takımlarla gezmeler. Bu yürüyüşlerle; herkes herkesin "elini- gün’-ünü; hayını vayını bilirdi". Selamlaşma, sabahlaşma dolayısıyla kaynaşma, kardeşlik duyguları gelişir berkir ve de muhkemleşirdi.
Hay beni haylar beni,
Vay beni vaylar beni.
Klasik dükkanlar tabii ki zamanla evrildi. Osmanlı’dan sonra Rus mimarisiyle tanışan yöre Baltık-Barok Mimariyle tanıştı. Polat Öktem’in Dükkanı ve üstündeki evi, dükkanlığıyla, klasizmasıyla, konforizmasıyla beni çok etkiler. Orada oturup resim yapmak isterdim. Doğuya taraftır, sabah kahvemi ikinci katında içip tefekkür etmek isterdim. Alt katı belki ders’ane yapar çocuklara resim kursu verirdim. Ardahan’a borcumuzu öder miydik dersiniz?
"Bi’şe alıp- malmıyasız Polat Öktem’in orayı. Hey ahali!" İsterseniz alın hayallerimde hayaliyle hayali ben de. Ben de saklı!
Niko Pirosmani ünlü Gürcü ressam 1913’te Tiflis’te öldüğünde bir "Dukhan’da" yaşıyordu. Nahiv ressam dükkanları çok severdi. Dükançılıkta yaptı. Köylü Ressam da derler. Pirosmani dükkanların sattığı: Koyun budunu çizdi resmetti. Domuz etini, sucuk, jambon, tavuk eti vb. resmetti. Dükkan resmi de az olmakla, resmetmiştir.
İnsan Ardahan’ın dükkanlarını resmetmek istiyor. Hevesleniyor. İşte tema işte konu. Meraklılarına!..
Hangi dükkanı anlatsak!
Cengiz Çelik’in maviye boyanmış doğramalı dükkanını mı?
Onlar da Ahıska’dan gelmekle; o iz ve çizgiyi yansıtıyorlardı. Pirosmani’nin dükkanları gibi pitoresk ve alımlı... Cemal Çelik bıyığı ile zaten eksantirik seçkiliydi. Ferit Çelik, Cengiz Çelik dükkanı süper düzenliyordu. Temiz ve bakımlıydı, karayağ’ı geçiktirmeden sürerdiler. Böyle bir dükkan Kars’ta Arpaçay Pazarı isimli dükkan’da gördüm. Onlar kardeştiler, titizlik disiplin aynı. Bu işletmecilerin yaşantılarını, iyi kişiliklerini dükkanlarından çıkarsamak zor değil!
Avşarların dükkanları....
Hamza Işık’ın dükkanları....
Leylek Palas’ın altı dükkanları...
Celil Azeri’nin dükkanları...
Evliyaoğlu’nun dükkan’ı
Mustafa Ekmekçi’nin dükkanları
...
Emniyetin altında ki Tokerlerin dükkan ve evi otantik örnek olarak saymamak olası değildir. O mimarinin içini yaşantısını hep merak etmişimdir. Şöyle bir kanaati, güzel mimari bende hasletti.
Bu mülkte insanlar olağanüstü mutlu ve saadet içinde yaşadılar. Kırmadılar. Kırılmadılar. Masal gibi yaşadılar!..
Tokerlerin evi o kadar özgün o kadar otantik ki insan binanın hakkında güzel düşünmenin marjını ister istemez kaçırıyor.
Öyle değilse bile öyledir!
Benim gönlüm böyle istiyor!
Dükkanları ile giden; kalan dükkanlarıyla gelen.
Ardahan demlerinde eski yeni bergüzarlara,
Ne dersek azdır!
Son sözü, değerli şairimiz Erbay Kara desin:
GİTTİN
Gittin
Habersizsin
Bıraktığından arkanda
Gün soldu
Kurudu karanfil
Rüzgarlar dindi
Bir pencere bulsam
El sallasam
Adını yazsam bir gül yaprağına
Gelir misin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.