DÜNDEN BU GÜNE YOLCULUĞUMUN GÜNÜ
Yola çıkmaya, hayatı omuzlamaya erken başlamıştım onyedim de.
Ama bu sabah geç kalmıştım saat ondu güneşle merhabalaştığımda. İzin günümdü ve benim yapacak çok işim vardı.
Bu sabah İstanbul ıslaktı, evden çıktığımda farkettim.
Durağa doğru yöneldim.
Kaldırımlar kalabalıktı ve aynı zamanda sesiz bir telaş vardı kaldırımlarda.
Tüm tezatlıklarıyla yeni bir gündü.
Nihayet durağa geldim ,otobüs de tam onsekiz dakika sonra geldi.
Otobüsün üst katında ortalarda cam kenarı bir koltuk buldum ve başladı yolcluğum Anadoludan Avrupaya doğru.
Hemen hemen tüm koltuklar doluydu, tanımadığım yüzlere eşlik ediyordu uykulu gözler ve bir telaş herkesin zihninde.
Uzunca süren bir sessizlikte bir hayli yol almıştık. Köprü girişinde tıkanan trafik yolcuları daha da bir telaşlandırmıştı. yavaş yavaş ilerleyerek geçtiğimiz köprüden sonra ineceğim durağa da gelmiştik. İndim otobüstenyolculuğum bitmişti, aslında yeni bir yolculuk başlamıştı.
Montumun kopmuş olan üçüncü düğme yerinden giren soğuk tüm bedenimi sahiplenmişti, yalnızlığımı hissettirircesine.
O sırada ellerimi montumun cebine atıyorum sanki orada bir ele tutunuyorum ve devam ediyorum kaldırımlarda ilerlemeye.
Hızla geçen arabaların arasından karşı kaldırıma geçmeye çalışıyorum. Ölümler geçiyor önümden , ölümler arasında kalıyorum ve sonra karşı kaldırımda nefes alıyorum.
Bulutlar gökyüzünde topladığı nemi yağmur damlacıklarına çevirip ara ara tenime düşürüyor. kundura sesleri kulaklarımda ilerliyorum kaldırımda.
Sonunda varıyorum doktorun muaynehanesine , yine yolum bitti dediğim anda doktorumun taşındığını öğreniyorum. Şimdi yeni bir yol ve yolculuk başlıyor, bilmediğim adresi sorarak bulmaya çalışıyorum.
Dişlerimde olan tellerle kendimi bir robota benzetiyorum. Programlanmış bir robat.
Adresi bulmaya çalışırken aklıma takılan sorulara da cevap bulmaya çalışıyorum.
Bu koşuşturmaca neden , planlar programlar neden diye, sorguluyorum.
Olaki nefesim bitti, kalbim durdu , yaşamdan koptum bütün planlar programlar ne işe yarayacaktı?
Her neyse yaşam bazı şeyleri olmazsa olmaz kılıyordu ve aslında tüm planlar programlar yarına çıkma ümidiyle hazırlanıyorduherşey bundan ibaretti ve biraz da öylesineydi sanki.
Neyse ki adresi bulmuştum, doktor kopmuş olan telin ucunu kesti böylece o berbat acıdan kurtulmuştum. işe yetişmem gerekiyordu.
Şimdi Avrupadan Anadoluya geçme zamanıydı. Geldiğim bütün yollar yeni bir yolculuk macerası içinde gideceğim yollar oldu. Durağa kadar yürüdüm, Tanrım yürümeyi özlemişim şu sıralarda özlediğim o kadar çok şey varki ...
O sırada yağmur damlaları daha sıkla düşmeye başladı tenime , tenimden ara ara kaldırımlara da düşüyordu damlacıklar.
Yağmurun ıslattığı toprak kokusu gelmişti aklıma; fakat İstanbulda bu kokuyu duymak çok zordu. Toprak kokusu çocukluğumda kalmıştı. kaldırımda ilerlerken köprüye ulaşıyorum.
Köprü; betondan inşa edilmiş bir üst geçit.
Her adımda topuklarımı aşındırıyor ’’ tak tuk tak tuk ’’ adeta kaldırımlarla kunduram arasında sıcak bir şavaş yaşanıyor.
Ben çoçukluğumda tahta köprüleri anımsıyorum tebessümle devam ediyorum yoluma.
Çocukluğum orda kaldı bir beldenin dağlık bir köyünde ben çocukluğumda kaldım.
Ve her gittiğim yol , geçirdiğim yolculuk beni büyütüyor aslında çocukluğumdan uzaklaştırıyordu.
Hiç bitmeyen yollar acaba getirirler mi beni çocukluğuma, gün olur da bulur muyum tahtadan köprüler, sarar mı bedenimi tüm sıcaklığıyla toprağımın kokusu?
Bu sorularımın cevabını da yine yeni yollar ve yolculuklarım cevaplayabilir
sadece.