Kimyanda Kaybolan Bir Molekülüm
Rüzgarda sesini yansıtan ayrıntılar vardı. Hiç duymadığım şarkılar gibi uğulduyordu yapraklar, sonbaharın ıslaklıktan kabarmış ahşap kapılarına çarpıp, her yere vuruşunda. Yerleri süpüren havanın nefesi kabanımın içerisine gizliden süzülüyor, göğsümün açıkta kalan kısmını yalayarak kollarımın oradan akıp kendini bırakıveriyordu evrenin akışına.
Sonra yağmurlar... Kimyasına sırrın ermediği, buharlaşıp kendini koruyan, sonra tekrar tekrar yeryüzüne geri dönen damlalar...
Ve sen, aşkı tanıştıran adam... Sonbaharın içerisinden çıkılamayan melankolisinde kapımı çalan haylaz düşlerimin mimarı... Düşüşlerimin sebebi, sersemliğimin tanımı, damağımın kurumasının anlamı ve midemde ki uçuşan kelebeklerin parlak kozası... Sen... Uğruna kentler yakılası...
Öyle düşünceli bir haldeydin ki ben seni bulduğumda, yerleşebilmek için canına, tek tek izin istedim anılarından. Bir tutam ayırdım sana her mektubumda, saçlarımın kıvrımından. Zaman nasıl akıp gidiyor gör istedim saçlarımın, kokusundan seni mahrum bırakan yolların arasından. Promil değeri çok yüksekti zamanın, her şeyi ardı sıra sürükleyerek, ezip geçiyordu. Rüzgarından kiminin yüzünde çizgiler vardı, kiminin saçlarında beyazlar, kiminin ise yüreğinde nasırlar... Adam... Ekmek arası umutlar hazırlıyordum ömre bende, aç kaldığımızda, başımızın etinden başka yiyecek bir şeylerimiz olsun diye... Zaman kamçısını şaklatmadan çıplak sırtlarımıza, arzunun zırhlı miğferleri korunak olsun anılarımıza. Bırak sevgi ile korunalım her bir illetinden hastalığın. Sevgisiz iplikleri çürümekte, bu adına ömür denilen kasnağın... Yaslanayım omzuna bırak, orada sona ersin benim saltanatım. Orada unutayım neymiş adı paranın, hükmü neymiş aşk karşısında hükümdarlığın?
Aşk tutkuyu besler her beden akışının nihayetinde. Adam... Aşkı zerk ettin damarlarıma, her bir ayrıntın ve sen beynimin kıvrımlarında... Susma... Susuşun yakınlaştırmıyor kuru dudaklarını dudaklarıma... Kaybolmuyorum günün gölgesinde, güneşleri içimde batırsam da... Adam susma, aşkının kafamın ortasına çaktığı çivi öyle büyük ki, her kelimesizliğin dokunuyor a eraş pozitif kanıma... Susma... Sana yanacak çok kent, uğruna yakacak çok deli var kapında...
Elif SEZGİN
YORUMLAR
Aşk tutkuyu besler her beden akışının nihayetinde. Adam... Aşkı zerk ettin damarlarıma, her bir ayrıntın ve sen beynimin kıvrımlarında... Susma... Susuşun yakınlaştırmıyor kuru dudaklarını dudaklarıma... Kaybolmuyorum günün gölgesinde, güneşleri içimde batırsam da... Adam susma, aşkının kafamın ortasına çaktığı çivi öyle büyük ki, her kelimesizliğin dokunuyor a eraş pozitif kanıma... Susma... Sana yanacak çok kent, uğruna yakacak çok deli var kapında...
.........Evet ask tutkuyu besler dogrudur, ama sanırım tersi olmuş, tutku adamda degil sanki kalemde kalmış gibi.
anlatıma biraz dikkat olur mu?
ne yapacagız şimdi?.....
"dostlukla baslayan ilişkiler; sevgi ve sadakatle devam ederse askın özüne ulaşır insan"...
sevgi ve sadakatin dengesinin bıttiği yerde ise tutku gelir.
tutku ise asktan ziyade, yer bitirir insanı bir kalemde.
ve ben tutkunun bu kalemde kalmasını hiç istemem ,
gidende kalsın tutku, o düşünsün.
kalanda ask var çünkü.
sayın sezginin kalemine ve yuregine saglık
saygıyla.
Boğaziçinde okuyan yeğenimle sohbet ederken dayı demişti bana yönelerek
-Yok nedir?
"Varlığın tecellisi" diye yanıtlamıştım sorusunu. Fakat o bu sefer de
- Var nedir? diye sormuştu bana
Ben de "yokluğun tecellisi" diye yanıtlamıştım. Bu onu çok etkilemişti. Mikroskopla binlerce kez büyütülen tek hücreli amip hayvanı bile avını kovalamak için planlar peşinde.
Bizlere böylesine hükmeden damarlarımızdaki aşk otoritesi
nerede acaba? Geleneksel din, geleneksel bilgi, geleneksel terbiye ile tanrının gerçek kanunları arasında bir ikilem içinde sıkıştığımız zaman sanat adını koyduğumuz uğraşlarla bu sıkışıp yokolmaktan kurtarıyoruz kendimizi.
Eğer bu ortada sıkışma hali aşk konusunda ise şiirler dizelere sığmıyor.
Çünkü öyle yüksek donanımlarla gelmişik ki hayata her şeyin bir çıkış yolu var aradığımızda ve kendi içimizde
Bazı insanlar aşkı o kadar yoğun yaşar ki hayatlarında tek mısra şiir bile bulamazsınız. Çünkü şiirin içindedir yaşamı.
Ben nacizane Leylayı kovalamaktan yorulmuş ve uslanmış bir mecnun olarak, En sonunda çölü sevmeye karar verdim.
Bu sevginin içinden Leyla da bir yere kaçamaz zaten.
Biraz yorum yazayım biraz da değer verdiğim sevgili edebiyat dostu sizleri gülümsetmek istedim sadece
Yazınızı bir nefeste okudum. Ve çok hoşuma gitti. Bunlarda benden döküldü
Sevgilerimle
sevgili elif ilk başta tebrikler yazının her kelimesi olaganüstü güzeldi kutlarım
Ve sen, aşkı tanıştıran adam... Sonbaharın içerisinden çıkılamayan melankolisinde kapımı çalan haylaz düşlerimin mimarı... Düşüşlerimin sebebi, sersemliğimin tanımı, damağımın kurumasının anlamı ve midemde ki uçuşan kelebeklerin parlak kozası... Sen... Uğruna kentler yakılası...
Kaybolmuyorum günün gölgesinde, güneşleri içimde batırsam da... Adam susma, aşkının kafamın ortasına çaktığı çivi öyle büyük ki, her kelimesizliğin dokunuyor a eraş pozitif kanıma... Susma... Sana yanacak çok kent, uğruna yakacak çok deli var kapında...
gerçekten güzeldi kutluyorum tekrar
saygılarımla
vatansever35 tarafından 5/29/2007 12:25:05 AM zamanında düzenlenmiştir.