YOKUŞ-
Elini omzumdan hiç çekmeyen yaşam koçum Babam’a...
Upuzun bir yol… Böyle göklere uzanmıyor binalar, en fazla üç katlı… Yol boyunca serpiştirilmiş; iki bina, üç ağaç, iki bina, üç ağaç…
Upuzun bir yokuş… Hem de öyle uzun öyle dik ki, yürümeye başlasan saatlerce bitmeyecekmiş gibi! Bir ucunda ben yokuşun, bir ucunda saçlarının karası ta uzaktan belli olan babam. Ve onu görür görmez, bir solukta bitiveren o upuzun yokuş!
Babam… İşten eve dönüşünü beklerken; o, yokuşun sonunda görünür görünmez kollarımı açıp ona koşar ve kucağına attığımda kendimi, soluk soluğalığımı aklıma bile getirmezdim.
Gözlerini sevdim babamın en çok… Dünyanın en güzel yeşiliydi onun gözleri. Ve en “ BABA” bakan gözlerdi onlar!
Ellerini sevdim babamın en çok… Daha bu kadar büyümemişken ellerim, her tutuşunda o kocaman elleriyle beni yeni dünyalara götürüşünü sevdim.
Sesini sevdim babamın en çok… Annemin ninnilerinden çalınmış, uyduruk ninniler söyleyerek uykumu nasıl hiç edişini sevdim!
O simsiyah senelerce ağarmayan saçlarını sevdim… Çok sonra öğrendim, aslında uzun zamandır boyadığını! Beni kandırışını sevdim.
Onun bana sonuna kadar güvenişini, yanlışlarımın hesabını sormayışını sevdim. Her salya sümük ağladığımda, hep o anaç tavrıyla bana kucağını açan babamı sevdim!
Belki çoğu bilmez; onun bana türküleri sevdirişini, Keskinli Hacı Taşan`ı, Şekip Şahadoğru`nu, Ürgüplü Refik Başaran`ı, Neşet Ertaş`ı, Mükerrem Kemertaş`ı sevdirişini sevdim…
Seksenbeş`i geçkin bir yaşta dedemi yitirdiğimizde, başsağlığına gelenler “ bayağı da yaşı vardı, uzun yaşadı” gibi cümleler kurdukça, babam hep sessiz kendi kendine, “çokta uzun değildi aslında” deyip durmuştu. Doksan`a vurmaya hazırlanırken biten bir yaş bana göre de uzundu aslında!
Ama ancak şimdi anlıyorum dedemin evladını, babamın evladı olarak; daha ne kadar aklaşırsa aklaşın saçları, boyum onu ne kadar geçerse geçsin, kaç doksan sene devirirse devirsin, çok da uzun sayılmayacak bana göre aslında…
Belki gün gelecek, ya o yokuşun sonunda ya da hayat yokuşunun sonunda, bana kollarını açıp bekleyen o siyah saçlı adamı bulamayacağım. Boşluğu saracak kollarım ve soluğum yetmeyecek onsuz!!!
Ama "Alaca siyaha çalan gözlü, minik Ingıltısı" son soluğunu harcayana dek, onun nefesinin içinde yaşayacak.
Ve baba; sonsuza dek açacak kucağını kızına,
Ve kızı; çorap söküğü gibi, gidecek hep ardından!...