- 556 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurtuluşun Felsefesi 24
24]Kurtuluşlu Düşünceye karşı olan kimi iç isyanlardaki görünen makyajlı yüzün kriterleri bir dış işgale karşı oluşun onanmaması anlamına değildi. Halbuki Batı Anadoludaki çoğu Efe direnişleri, işgale karşı koyuşun insiyatif alışıydı. Kurtuluşlu Düşünceye karşı olan birçok isyan fevri iyiniyet bile olmayıp, din üzerinde kışkırtma esası üzerine olmakla makyajlı sahteydi. Meşru olan mukavim güçleri kırmaya taraftı. Bu bağlamlardaki tüm girişmelerin, meşru olması için ulusal anlayış ölçütleriniz ve düşünmeleriniz de; işgali onamamaya değin devinişlerin üzerindeki meşru temel referansıyla, olmalıdır.
Oysa her iki isyanda da; gerek Anzavurlar isyanına değin kalkışmalar da, gerek Şeyhsayit isyanlarında ve diğer isyanlarda da, işgalin halkça onanmamasına yönelik bir öne çıkar oluşun sözleri ve devinme kalkışmaları yoktur. Oysa bu isyanların bir işgal koşulların da ve bir toplumun var olması koşulların da yer ve zaman olaraktan hiç olmaması gereken hilafet ve dinci kalkışmacı söylemleri vardır.
Bu tutuma dek oyalama ve yıldırma taktikleri; işgalin sürmesine yönelik, savaş sonrası yapılaşmayı akamete uğratmağa yönelik, dış dümene hizmet eder bulanıklığın gidişine hizmettir. Bir ulusun uyanışına yönelik yeni ve bilinçli var olmasına garez isabetli; girişimlerin durdurulmasına havi olan kalkıştırmalardır. İsyanlar tamda genç ve yeni oluşmaların boğulmasına yönelik belirmelerdir.
Hiç kendisini vatansever gören girişme ve sözüm ona liderlikler; işgal altındaki ülkede, Kurtuluş Savaşı yapmadan; ya da savaş sonrasının harap koşullarında; toplumsal sürecin oluşup düzenleşmelerine omuz vermeden; karşı dirençle ortaya çıkarlar mıydı? Yine bir halk yaşayış tutumu olan özellikleri ve halkçı öznenin özlemi olanları; toplumsal yaşayışla bağlantısız, toplumsal yaşayıştan uzak olan, şeriat ve hilafet gibi, o an toplumun yararına olmayan, halkçı, etnikçi (cemaatçi) kalkışmaları yaparlar mıydı?
Değilse karşı iç isyanlar, ne bir toplumsal özgürlükçü var oluşun ayaklanmasıdırlar; ne de bir, meşruti oluşa değin belirmenin dirençleşmesidirler ve ne de, toplumsal ahlaksal normlu olacakla bir ideolojik formasyon, hiç değildirler. Oysa ki karşı iç isyanlar, emperyal olmayan evrensel mefkûrenin de, dış desteğini almış olan, oluşmalar ve göz kırpmalar da, hiç değillerdi.
O anlarda emperyalist olmayan dış dünyaya rağmen, "Anadolu’nun kendi kaderlerini kendilerinin tayin etme hakkına karşı," işgalcilerin bunları destekler olması dahi bu isyanların, gerici ve mandacı himayenin dümeninde olmalarının asal ve asıl kanıtıdır. Bir işgalcinin onayı başka bir işgalin onayıdır.
Yeni oluşan Türk birliği düşüncesine ilişkin safhalaşacak iç gebelik durumlarını, emperyalistler gayet iyi bilmektedirler. Emperyalist hafıza, kendi süreçleşmeleri içlerindeki toplum öncesi oluşan yapıları içinde ve toplumsal yapıya giden süreçleri içinde, kendi tecrübeleri olmuş ETNİKÇİ tarihi aşamalarına değin görülen kalkışmaların birer beyhudelikler olduğunu bilmektedirler. Türk’ün iç isyanlarının, gerici oluşunu, keşmekeş ayaklanmalar oluşunu; sadece başka yer ve başka zamana bağlı olanın bir tekerrürü olduğunu; çok iyi bilmektedirler.
Emperyalistler kendi tarihi oluşmaları içindeki deneyimleriyle bilmekte idiler ki, etnikçi olan halk yapı kutuplanmalarına değin gerilimlerini, kendileri de, zorunlu olaraktan taşıdıklarının bilincinde idiler. Emperyalistlerin, bir zamanlar kendi içlerinde de etkin olan ve problem olarak var bulunan bu halk motiflerinin tarihi seyirlerinin "kendi kaderlerini, kendilerinin tayin işleriyle" hiç de ilgili olmadığını pek ala iyi biliyorlardı.
Böylesi işgal altındaki bir ülkede, işgale karşı oluşan ulusal direnci kırmak için işgal olunan yerin iç unsurları dini etnik temeller üzerinden direnişe karşı güç olaraktan "kendi kaderini kendi tayin etme" desteğinin etnikçi düzlemlerde, bir Kızılderililere ve bir Aborjinlereneden verilmediği hiç düşünülmez.
Üstelik böyle bir desteğin, işgal olunan ülkenin içindeki etnik unsurları; bir derebeyi düzleminde, bir cemaat zamanına dek düzlem içinde tutan, gerici olan tutumlarıyla başbaşa kalmalarıyla denk ve eşdeğer olduğunu çok çok iyi biliyorlardı. Oysa, toplumsal ittifakı yapılar böylesi ayrışmaların üstesinden gelirdi. Bunu yapmak için toplum, üretim ve üretimin paylaşılmasına bağlı, tutulan hal ve yolun gidişleriyle (demokrasi ve özgürlükleri) etnikçi tutkuyu bastırıcı genler gibi etkinsiz kılardı.
Ne zaman böylesi toplumsal işlevler tavsar olur, o zaman toplumsal olanların bastırıcı gen işlevli olma özelliği de yiterdi. Toplum çatışma ve etnikçi konuşmaların ayrışmasına giden bilmezliklere sapardı.
Aksine emperyalistler, bir ülkedeki toplum öncesi bu tür oluşmaların aşamasını taşıyan görüntüleri kullanırlar. Emperyalistler bu etnik cemaat yapıyı kaderlerini tayin etme bahane yaklaşımı ile ittifaka sokarak istilacı olmuşlardı. Böylesi insancıl(!) müdahaleler gelişmemiş ülkelere her yerde yapılan bir emperyalist tasalluttur. Emperyalistler karşı iç isyanları kendi çıkarlarına yarayacak şekilde emperyal ana nedenini kamufle edecektiler. Böylece isyanları halkın olumlayacağı şekle çekerek, dikkati men eden, toplumun ekseninde değil de, halkın (din-etnik) kutsallıkları odağında eksenleşecektiler!
Bu türden asıl meşruti nedenlerin çekimi ile, kimi isyana katılan ortalama değerci yüklemli birçok kişilerin de aldatılmasında, kişilerin isyana katılmasında ilke olmuştur. Ama, asal eksenini bulamamış cahilce bir sahip çıkıştı bu. Emperyalistçi çıkarlara dek, kamuflajın nedeni ile çıkartılan isyanlar, çoğu karşı isyancıların hiç de farkında olmadıkları ve asla olamayacakları, bir dış tahrikli durumdu bunlar.
Karşı isyana katılan isyancılara göre; işgali onamamak asıl nedendi. Ancak emperyalist etkiler ile asıl neden, vesile nedene konumuna çoktan dönüştürülmüştü. Eğer karşı iç isyanlar amacına ulaşsa idi, bu isyancılar hiç de "kendi kaderlerini, kendileri tayin ediyor" olamayacaktılar. Aksine saltanat ve hilafet himayeli işgal sürüyor olabilecekti.
1930’dan günümüze değin de dış konjonktürsel stratejiler değişmiştir. Stratejiler genç Türkiye Cumhuriyeti varlığı üzerinden ve onun iradesi dışındaki nedenlerden, servis edilmektedir. Artık Cumhuriyetimiz, alayı vala ile dış güç emperyalistlerce de olumlanmıştı. Çünkü yeni konjonktürsel gerçeklik, emperyalistlere, yeni bir projeyi ortaya koymalarını dayatmıştı.
Sürecek
Bayram KAYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.