“Doğru”, görecelik tanımaz...
“Tek doğru” mu, yoksa “herkesin doğrusu” başka mı? Görecelik kavramına sığınıp, “herkesin doğrusu kendine” demek, hayatı “bencilce algılama”nın bir ürünüdür. Ve tam bir paradigmadır.
İnsanlar hayatı kendi algılama düzeneği içerisinde yaşamak istedikleri için, hep kendi doğrularını, kendi yanlışlarını üretirler. Kendisinin ve çevresinin davranışlarını bu “algılama biçimi”ne göre yorumlamak işlerine gelir. Bu da tam bir karmaşıklığa yol açar. İnsan ilişkilerinde, anlaşmazlıklar, mutsuzluklar, iç huzursuzluklar biraz da bundan kaynaklanır. Bir orta yol bulunması olanaksız hale gelir.
Oysa eşitlik ilkesi diye bir şey vardır. “En doğru" ve "tek doğru” da bu eşitlik ilkesine dayanır.
Eğer, herkesin doğrusu kendineyse, nerede ve nasıl uzlaşacağız? “Benim doğrum” diye gerçek anlamda bir “doğru” yoktur!..
Aslında ilk bakışta, matematikte olduğu gibi kendi mantığı içerisinde birçok sonuç “doğru”yu gösteriyor olabilir. Örneğin, 4 rakamına ulaşmak için yaptığınız birçok işlem doğru sonuç verebilir. 3+1=4, 6-2=4, 8/2=4 vb…
Fakat en eşitlikçi sonuç, 2+2=4 olandır. İşte “tek doğru” budur. Yani en adaletli olanı…
Halk arasında söylenegelen, “iki, iki daha dört eder” sözünün anlatmak istediği de, budur belki…