- 2720 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
YALAN
Onur BİLGE
Güven duymadığım kişiyi büyüteç altına alırım. Hislerimle hareket etmek istemem. Elimde kesin delil olmalı. Gözümle görmeli, kulağımla duymalıyım.
İhanet, genel olarak, ikili ilişkilerde, eşlerin birinin diğerini aldatması olarak bilinir. Fakat arkamdan konuşulması da bir ihanettir. Çünkü dostum, arkadaşım olan, benim olmadığım yerde, aleyhimde konuşuyorsa, haindir, riyakârdır. Yani hem ihanet edendir hem de ikiyüzlüdür.
Yalan da insanı aptal yerine koymak, kandırmaya çalışmak, kendisinin daha akıllı olduğunu sanmak demektir. İhanetten daha da kötüdür. Çünkü ihanet; planlanarak, bilerek, isteyerek de olabilir, akıntıya kapılarak da… Yani insanlar, nefislerine yenilerek de ihanet edebilirler. Yalansa; planlanarak, isteyerek, bilerek söylenir. Bir sürükleniş değildir. Akıl ve irade kullanılarak söylenir. Üstelik, karşıdakinden akıllı olunduğu düşüncesiyle tasarlanır.
Oysa inanan kişi, herkesi kendisi gibi bilmektedir. Güvenilir sanmaktadır. O aptal değildir. Zaten bir süre sonra, yalan söyleyenin aptallığı ortaya çıkar. Söylediği yalanı aklında tutmak zorundadır ama bir süre sonra unutur. Tekrar tekrar sorulduğunda değişik cevaplar verir. Hem küçülür hem de, eğer hâlâ hayâ kaldıysa kendisinde; utanır, kızarır, bozarır, yerden yere geçer!.. Fakat genelde, utanma duygusu olmayan bu insanlar yani yalancılar, ahlaki değerlerinin hemen hepsini kaybetme tehlikesi içindedir. Çünkü yalan, kötülüklerin anasıdır.
“Ben, yalandan nefret ederim!” diye söze başlarken ilk yalanlarını söylemişlerdir bile. Bunu belirtmelerinin sebebi, güven sağlayarak söyleyecekleri yalanlara kanılması için kendilerince sağlam bir zemin hazırlamaktır. Dürüst tanınarak istediği gibi yalan söyleyecek, inandırdığından emin olacaktır. Karşısındakini yalan söylemediğine ikna edebilmesi demek, söyleyeceklerinin hepsine körü körüne inandırması demektir. Kurnazca davrandığını sanır. Tasarladığına göre, yalan söyleyebileceği dahi düşünülmemeli, son derece dürüst bilinmelidir. Daha arkadaşlığın, dostluğun başında planlanan büyük bir düşmanlıktır, bu.
Bir yalanını yakaladığım kişi benim için son derece basit biridir. Kesinlikle arkadaşım olamaz. Yalanın mazereti, yalancının affı yoktur. O benim gözümde, ancak tehlikeli bir zavallıdır.
İhanet, bile bile, istemli bir şekilde ve diğerinin eksikliğinden değil de zaaf neticesinde meydana gelmişse, bir kereye mahsus olmak şartıyla, affedilebilir. Yeni, tertemiz bir sayfa açılarak, tekrar denenebilir. Yalan, yılan gibidir! Yalancı da öyle!..
Tasavvufta, nefs-i emmaredeki kişilerin, yalan gibi en kötü sıfatlarının sembolü yılandır. Yılan, yalan veya kötü söz söyleyen dili sembolize eder. Bu pis sıfattan kurtulabilmek için sözlerin en faydalısı olan ‘La ilahe İllallah’ zikrine devam edip, rüyasında veya yakaza halindeyken yılan öldürmesi ya da ölmüş yılan görmesi gerekir.
İnsanlar ikna edilebilir. Yeter ki açık yürekli, birbirlerine karşı dosdoğru olsunlar. Yalanı söylemek kolay, akılda tutmak ise çok zordur. Unutulursa, foya meydana çıkar. Her şey mahvolur!
Önce, yalancılık için yeterli zekâya ve hafızaya sahip olup olmadıklarına bakmalı, sonra o işe kalkışmalılar. Yarım akıllarıyla insanları aldatmaya kalkanlar, kendilerini daha çabuk ele verirler.
Aldattığını sandığı kişi, aslında kanmıyor, kanmış gibi görünüyor. Onun yalandan yalana geçişini, verdiği açıkları seyrediyor. Yalan söyleyenin batışını izliyor. Bir taraftan da muhtemelen şöyle düşünüyor: ‘Ne kadar aptal!.. Bir önceki söylediğini unuttu. Yalanı meydana çıktı. Demek ki olduğu gibi görünmekten korkuyor. Ya da kendisini benden küçük gördüğünden; beni, seviyemde olduğuna hatta beden daha üstün olduğuna inandırmak için yalan söylüyor. Her halükarda, bir şeylerin ortaya çıkmasından, hâsılı benden korkuyor. Ne kadar korkak! Ne kadar sıradan ve basit biri! Böylelerine hiçbir konuda güvenilmez. Bunlarla arkadaşlık da edilmez. Uzak durmalıyım. İnsan gibi insanlar da karşıma çıkar. Samimi, ölümsüz dostluklar kurarım.’
Yalanı, korkaklar söyler. Cesur kişiler, ucunda ölüm bile olsa, doğruyu söyler! Ne yazık ki herkes adam gibi adam olamıyor. Yalancısı, dolandırıcısı, hilekârı, riyakarı, haini... Çeşit çeşit insan müsveddesi var. Oysa kandıran, kendini kandırır. Eden, kendine eder. İnsanın kendi kendisine yaptığını, kimse yapamaz.
***
Onur BİLGE
YORUMLAR
Çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Evet maalesef ısrarla yapılan ve hafife alınan bir eylem. Bu konuda hassas olmalıyız kanaatindeyim. NOT( ben ve arkadaşlarım hayatta yalan söylemeyiz)...
Dip not : paragraf içinde yazdığım son cümlede çatı uyuşmazlığı var farkındayım, ama o kadar uğraştım uyuşturamadım...
yalanın ne kadar kötü olduğunu
bir yalacıyla yaşayan bilir ancak
ne sevgisi makbuldur
ne sadakati
hepsi ne malum?
Değerli Arkadaşlarım,
Öğretide, en düşük anlayış düzeyindeki kişiler esas alınır. Ben sadece havas için değil, halk için yazıyorum ve onu oluşturanların büyük bir bölümü de avamdır.
Amacım, anlayış seviyesi en düşük kişinin dahi anlayabileceği kadar açık ve anlaşılır şekilde yazabilmektir. Herkese okutabilmem için, herkesin anlayabileceği bir dille, darb- ı meseller, atasözleri ve kıssalarla; dramatize ederek, yazmalıyım. Ben, yazı yarıştırmaya çıkmadım. Bir davaya soyundum!
Dileğim odur ki bir tek kişi hisse kapsın, bir Allah’ın kulu doğru yolu bulsun ve kurtulsun! ‘Bir kişiyi kurtarmak, bütün insanlığı kurtarmak kadar sevaptır. Bunun sevabı da Kaf Dağı kadardır.’ Tek kişi ‘Allah Razı Olsun!’ dese bana yeter!
Bin üç yüz şiirim var. Orada sanatlar, imgeler, süslü püslü anlatımlar, ne ararsanız, bulabilirsiniz. Burada arı, duru, öz Türkçe, halk dili var. Beni önce Allah takdir etsin, takdir edilecek tarafım varsa, sonra da halk... Gerisi umurumda değil!
Başından beri okuyarak, yorumlayarak, puanlayarak destek veren herkese minnettarım. Hepinizden Allah Razı Olsun! Arkamda olduğunuz sürece koşacağım!
Beğenenler de sağ olsun, beğenmeyenler de...
Allah; sizinle, bizimle, hepimizle olsun!
Mutluluklar...
Onur BİLGE
''Yalanı, korkaklar söyler. Cesur kişiler, ucunda ölüm bile olsa, doğruyu söyler.''
Yalanı ve yalancıyı çok güze ifade etmişsiniz. Fakat ben, yalancılığın tedavisinin mümkün olduğuna inanıyorum. Hatta kişinin zamanla kendiliğinden yalancılıktan vaz geçebilmesi bile mümkün. Fakat size bir noktada katılmıyorum : İhanet asla affedilmemeli...Bir defa değil yarım defa bile olsa affedilmemeli....