- 693 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
VAR’LIĞINLA VAR EYLE…
Nideyin sahn-ı çenem seyrini cânânum yok
Bir yanumca salınur serv-i hırâmânum yok (*)
Belirsiz bir zamanın belirsiz bir akşamı… Belirsiz bir akşamın belirsiz bir rüzgarı… Belirsiz bir rüzgarın belirsiz serinliği…
Belli belirsiz yanan mum alevlerinin titrekliği arasında hayalin... Tüm cisminle hissettirdin kendini bana. Saçların, gözlerin, dudakların, yanakların…
Kırmızılığa bürünmüş çehrenle gösterdin tebessümünü. Gözlerindeki yansımamı gördüm. Onlar sevdirtmişti zaten seni...
Benim yansımam… Var ettiklerimden birisi değil miydi?
Zaten seni ben var etmemiş miydim? Senin varlığın benden değil miydi? Senin varlığınla kendi varlığımı sağlamadım mı?
Sadece seni sevmedim mi? Sadece seninle olmak istemedim mi?
Şizofreni olmadım mı? Doktorlar ‘o hayal’ dese de seni yine hayal etmedim mi? Ettim. Seni sevdim. Canlı bir bedeni sevemedim. Seni sevdim. Korktum. Çekindim. Ama yine sevdim.
Kaç kız sevdimse hepsi platonik değil miydi? Sevdiklerim çocukluğumda sevdiğim o kıza benzesin demedim mi? Dedim. Ama benzeyenlerin kabul etmedi beni. Yaraladılar... Ben tüm heyecanlarımı onlara verdikçe onlar habersiz çekip gitmediler mi? Beni yalnızlığıma mahrum etmediler mi?
Yalnızlıktan isimsizliğini dağlamadım mı yüreğime…
Aaaah!.. İsimsiz sevgilim. Sana bir beden verdim ama isim veremedim. Nasıl verebilirdim ki; Zâtî, Lâedrî, Mürekkepçi Enverî, Nahîfî ve nice üstatlar sevdiğine isim veremezken ben sana nasıl verebilirdim.
Her gece soğuk odamda dört dönerken Fuzûlî’yi düşünmedim mi? Asıl Fuzûlî benim demedim mi? O’nun Mecnûn’u kıskandığını gördükçe asıl kıskanan benim demedim mi? Bu beyti aslında ben yazmadım mı?
Bende Mecnûn’dan füzûn âşıklık isti’dâdı var
Âşık-ı sâdık menem Mecnûn’un ancak adı var (**)
Ey, gözünün rengini bilmediğim, benim olmayan yarim. Yine olmadı, yine hiçbir kelime zuhura gelip seni anlatamadı. Kalemimin mürekkebini tükettim; ama seni yazmakla bitiremedim. Özür dilerim. Benim için anlatılamayacaklar listesindesin.
Şu veya bu özelliğini bilmediğim, kavramlar arasında kavram bulamadığım; şu belirsizler içinde gel var eyle beni! Al yanına; yoksa günlerim seni anlatamamakla geçecek.
Yokluğunla yokluk hissettirme.
Var eyle bedenimi.
(*)Âh nideyim gül bahçesini dolaşmayı, cânânım olmadan!
Yanımda nazlı nazlı salınan o servi boylu sevgilim olmadan! (Mürekkepçi Enverî)
(**) Bende Mecnûn’dan çok daha aşıklık kabiliyeti var.
Sâdık âşık benim, Mecnûn’un ancak adı var. (Fuzûlî)
Ahmet BORUCU