- 3476 Okunma
- 20 Yorum
- 1 Beğeni
4 - AYAKKABI BOYACISI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Onur BİLGE
Akademinin giriş kapısı ile arka bahçedeki kantine açılan kapı arası, girişle dershanelerden çok işler. Birinci sınıf da girişin tam karşısındaki en büyük amfidir. Ana kapıdan dersliğe yürüyünce, sağda ayniyat, solda da yaşlı, yaşamaktan bezmiş göründüğü halde, konuşmalarından anladığım kadarıyla, hayatı olduğu gibi kabullenmiş, hatta belki de içten içe hayatından son derece memnun, bir boyacı vardır.
Herkes okuyamadım, öğrenemedim, defter, kalem, kitap, teksir, hoca, ders, imtihan, not, diploma, askerlik, iş, evlenme, ekmek, geçim, seçim derdindeyken; asıl adının ne olduğunu kimsenin merak etmediği, Kamber olarak tanınan bu adam, işini önüne koymuş, son derece rahattı. Yüzü gözü ayakkabılardan havalanan ince, nefes tıkayan tozdan görünmezdi. Buruşuk cildi siyah deliklerle dolu, nasırlı elleri; boya, cila, pislik ve bakımsızlık nedeniyle yara bere içindeydi. Avurtları çökmüş, gözleri çukuruna kaçmış, kaşları, kirpiklerinin üstüne sarkmıştı. Kocaman, kemerli, ucu sivri bir burnu vardı. Sigaradan morarmış, katlı ve kırışık dudakları hep kıpır kıpırdı. Çıkık, sivri çenesi de hareket halindeydi. Yalnızken de bir şeyler mırıldanmaktaydı. Genellikle koyu renk, eski ve ütüsüz giysiler giyen bu çingene, süslü püslü sandığının başında, minik taburesinde pineklerdi. Yerinde görmezsek eksikliğini fark ediverdiğimiz bir parçasıydı okulun. Birileri geçerken had safhada tozlu, kocaman, karartmış, meyilli fırçasını bazen sandığın sağ yanına, bazen de keratayı, pırıl pırıl parlayan pirinç şişe kapaklarına vurarak dikkat çekmeye çalışır: “Boyayalım abi! ” derdi. Çocuklarla koyu sohbetlere dalardı. En çok söylediği söz, dillere destan olmuştu:
“Benim bir olum var. Senin gibi... Görsen ayran kalırsın! Ayakları miz kokar! ”
1001 GECE ÖYKÜLERİ - 1
SEMİRAY - LİMAN YAYINLARI
KİTAP TEMİN ADRESİ: M. Şerikan KARA : 0 536 275 90 15
YORUMLAR
Gözlerimde bir an canlandı o yıllar Altıparmak boyacıyı da sanki hatırlıyor gibiyim... Tabi bir de o hukuk profesörü değerli Hocamız... Teşekkürler Onur Bilge...
Ahmet Zeytinci
yazınız okudum ve yorumları da.
ve yorumun cevabında onca allah zikretmenizi de elbet.
siz sormadan diyeyim , evet, rahatsız oldum , ben, " sayın" okura kendi yol göstermelerinizden.
hani bir yorumcunun dediği üzre; o kadar ayak kokusu çekiyor, olacak o kadar"...
ve hem de benim garip, canım ve mazlum memleketim ve sayın yöneticilerim aklıma gelmişken hem de...
eyvallah.
Haksız değilsiniz, sayın Enis. Bu bir öykü dizisi... Devam ediyor. Lütfen sırayla okuyun ve yeni öyküleri takip edin. Kişiler tanıtılıp, olaylar işlendiğinde, roman için gereken ilavelerle toparlanacak, çözülecek ve romanlaşacak.
1. GAZETE PARÇASI
2. YEMEK DAHİL
3. SEMRA
4. AYAKKABI BOYACISI, sırasıyla yazdığım öyküler...
5. BEYAZ KABAN'ı yazmaktayım. Bu gece okuyabileceksiniz.
Eleştiriniz için teşekkürler...
Antalya'dan mutluluklar...
Onur BİLGE
Anlatım güzel olmakla birlikte ana fikrini anlayamadım yazının. Bütün o anlattıklarınızdan sonra ben o boyacı profesörden çok mu kazanıyormuş diye düşünmedim.
Bunu duymayı beklemedim de istemedim de..
Yazı sanki yarıda kesilmiş gibi. Bir çok detay, bir çok betimleme ama sonunda boyacı çok kaznıyor?!
Yazı sanki çok farklı yerlere varacakmış gibi giderken bir anda boyacı ayda 4-6 bin lira arası para kazanıyora gittik?
öğrenci sizin sandalyenizin altına neden vurdu ki o zaman?
Selam ve saygılarımla..
Selülitlerini, tangalarını gösterip, bilgisayar hileli karga sesleriyle trilyonlar kazananların , en değerli emekçilerimizin, bilim insanlarımızın geçim zorluğu çektiği ülkemizin düştüğü durum meydandadır işte.
Çok acı ama çok önemli bir gerçeği dile getirmişsiniz. Boyacı örneği çok daha basit kalıyor aslında..Teşekkürler ve seçki için de tebrikler tabii..
Günlük hayatın içinden çarpıcı bir örnek... yazım biçimi de oldukça özenli...
İnsan okumuyorda sanki kendi oradaymıış ve gözleriyle görüyormuş gibi hisse kapılıyor...
Bahsettiğiniz profesörü tanımam... ama verdiğiniz örneklere göre iyi bir insan görüntüsü var... amma velakin
Buna rağmen sanırım BECERİKSİZ !
Valla benim sözüm değil... çalıştığı halde iyi kazanamıyorsa beceriksiz olarak ilan ediliyor ülkem insanı...
Ben de Başbakanın yalancısıyım !
O söyledi bende yazdım. Elçiye zeval olmaz...
O profesör hukukun boşluklarından da haberdardır... çalmayı bilseydi, zaten ayakkabı boyatmazdı... eskidikçe gider en pahalısını alır ve cebine de hiç mi hiç dokunmazdı / dokunulmazlıkları olanlar misali !
Haksız mıyım ?
Saygılarla
Rom@ntik tarafından 4/9/2009 3:13:36 AM zamanında düzenlenmiştir.
Evet, maalesef bu ülkemizin ayıbıdır...
Öğretmenim "canım benim canım benim" şarkısından öte gidemeyen canın çıksın politikası ne yazık ki eğeitimciyi mağdur etti.
Sizin bahsettiğiniz profesör halen ders veren yani sonuçta ek ücreti olan bir eğitim neferi, ya emeklisi??
Onların bütün hakları kesiliyor ve sözde devletin en üst kademesinden emekli olmak onuruyla açlık sınırında dolaşıyorlar.
Verilen toplu emekli ikramiyesi ne yazık ki bir ev almasına dahi yetmediği için hayatını yine kirada geçirmek zorunda kalıyor ya da geçirecek hayatı kaldıysa diyelim...
Konu çok uzun ve derin bir yaradır, çözülmedi ve benim artık umudum da yok.
Gönlünüze sağlık.