Varant
Hep bir uzaklaşma isteği..Tıpkı silginin yanındaki çaydan umarsızca ayrılan buhar gibi. 3-5 tane martı parmak kadar ekmek için birbirlerine gider yaparken onları safça izlemek ayrı bir olay.Neyse konu bu değil.Neydi? Heh.Ayrılma,uzaklaşma isteği diyorduk.Umarım dağılan bu üslubu bir an önce toparlayabilirim.
"Varant" yazılı, vapurun ufağı teknenin büyüğü bir araç geçiyor önümden.Neden motor diyoruz buna? Yazmaya utandım ilk ama kendimi zorunda hissettim. "Sevgilim motorla Büyükada’ya gidelim mi?" diye sorulmaz ama "vapurun ufağı,teknenin büyüğü ile de gidebiliriz aşkım" diyemeyiz.Varant diyelim buna.Varan’ın çakması ama olsun.
Bu Varant’ın içinde tek olup,tam denizin ortasında kalakalmak vardı şimdi.Birtek benim ihtiyacım yok buna,eminim.Beni deniz tutar diyenlere bir çözüm önerim yok.Deniz iyi,deniz güzel.Bir maçı 90 dakika izledikten sonra bile bazen sıkılırız her ne kadar futbol candır,canandır desek bile.Fakat deniz çok farklı.Otur izle abicim.Seven birasını içer,yeteneği olan gitarını çalar.Ama benim gibi safçıklar üzülmesin.(gitar bile çalamayan,birayı sevmeyen kesim).Biz bile izleyebiliriz denizi uzun uzun.
Şimdi deniz otobüsü geçiyor karşımdan.Sevmiyorum ben bunu.Vapur varken buna ne gerek vardı yahu? Endüstriyelleşmeyi hiç sevmedim zaten.Deniz otobüsü de bunun bir gereğidir dostlar.Ama "acelem var arkadaşım,vapura binemem" diyen olursa lafım olamaz.Cevap veremem yani.He unutmadan,deniz otobüsünün rengi ne hikmetse sarı lacivertti.Birtek bu kalabilir aslında acelesi olanlar için.
Bu arada en başta bahsettiğim ayrılma isteğinden bir hayli koptum,farkındayım.2inci çay geldi.Yine o saçılan buhar,yine konu başındaki düşünceler.Aslında şu ayrılma isteği farklı algılanmasın.1 günlük falan sadece.Büyükada güzeldir bu konu için.Hele bu zamanlar tenha olur.Gidiş için "varant"ı düşünüyorum.Vapuru dönüşte kullanırız.Deniz otobüsü mü? Ona da binerim be. Ama sarı lacivert olanına.Mavi beyaz olana Melih Gökçek binsin.Giderken Kadıköy’deki şu devasa sarı balonu da patlatır mübarek.
Eline fotoğraf makinasını alan neden ilk olarak Haydarpaşa Garı’nı çeker? Ama hak veriyorum bir yandan.Hem gar var,hem deniz,hem vapur,hem de karşıda güzel güzel camiiler.Özür dilerim en baştaki çıkışım için fotoğrafçı dostlar.
Şu garın hizasındaki ufak teknelere,sandallara büyük saygım var.Onları eski zamanın "vefaspor"u, "göztepe"si gibi görüyorum.Sıralama yapayım ama gücenmece yok.Sandal;Vefaspor - Varant;Beşiktaş - Vapur;Galatasaray - Deniz otobüsü;Fenerbahçe. Ciddiyim.
Neyse allak bullak oldu konu.Nasıl bitirsem diye düşünürken iyice saçmaladım.Böyle pat diye bitirmek zorundayım yazıyı.Kusura bakmayın.Ama merak ettiklerim şunlardı en başta;
Buhar gibi ansınız uzaklaşmalı mı, varant gibi bir kaçıp bir geri mi dönmeli yoksa martılar gibi amaçladıklarını elde etme ümidiyle savaşmalı mı? Sanırım biz Vefaspor gibi geçmişteki anılarımızı boynumuza takıp,sessizce bir köşede durmalıyız.Diğerlerinin resimlerinde kendimizi görmek daha manidar olur sanırım.
Vefaspor’a selam olsun..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.