Bir insanı avucunuza almanın en iyi yolu, kalbini kazanmaktır.-- la cordaıre
gürhan
gürhan
@gurhan

VİRÜSÜN OLAYIM

7 Nisan 2009 Salı
Yorum

VİRÜSÜN OLAYIM

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

493

Okunma

VİRÜSÜN OLAYIM

“Sivrisinek bir küçük canlı, bir gün ansızın Nemrut’un burnundan içeri giriverdi. Nemrut’un burnundan giren sinek gidebildiği yere kadar gitmiş ve orada dönmeye başlamıştı. O andan itibaren Nemrut’ta müthiş bir baş ağrısı başladı. Beyninde dolaşan sinek onu müthiş huzursuz ediyordu. Son çare olarak başını tokmaklattırmaya başladı: "Vurun! Vurun!" diyor, sineğin beynine verdiği ızdıraptan dolayı tokmağın acısını dahi hissetmiyordu. Başına tokmağın her inişinde o: "Daha hızlı vurun! Daha hızlı!" diyordu. Başından kanlar akmaya başlamıştı fakat o aldırış etmiyor, başını tokmaklatmaya devam ediyordu. Bir yandan da başını duvarlara vuruyordu. Hiç bir şey kâr etmemişti. Nemrut, başına yediği tokmaklarla kendinden geçmişti. Sivrisinek ise hâlâ beyninde dönüyordu. Çok geçmeden çırpma çırpına can verecekti. Ahirde; ufacık bir sinek, ulûhiyet davası güden Nemrut’un hayatına son vermeğe sebep olmuştu.”
“Bilgisayardan virüs kaptı.”diye bir haber okumuştum yalan bir tarihte yalan bir gazetede. Bu yazı ileriki dönemlerde insanoğlunu bekleyen en büyük tehlikelerden birisine işaret etmek üzere kaleme alınmıştır.
Günün 24 saatini bilgisayarın başında telef eden Bay X bilgisayardan kapmış olduğu virüs ile başını taştan taşa vurup gezen su gibi deli divane dolanmaktadır. Çıplak temas neticesinde bulaşan virüs için insan vücudunun herhangi bir virüs savar programı olmadığından bütün dünya şaşkın ve kendini aşkın bir ruh içerisinde seyre dalmakta ve olup bitenleri idrak noktasında ezilip büzülerek seyretmektedir. Virüsün hücuma geçip Bay X’İ delirttiği anlarda; “Lütfen beni kurtarın bu virüsten!” diye çaresiz bir şekilde bağırıp yardım istemesi karşısında ne yapacağını bilemeyen uzmanlar virüsün diğer insanlara geçmesini engellemek için arada bir koruma duvarı oluşturmak peşindedirler.
Olayın gerçekleştiği gün yine rutin olarak bilgisayarın başında olan Bay X farkında olmadan monitörden gözlerinin içine ışınlanan zararlı “insan ruhunu bir sünger gibi çeken virüs” ile tanışmış oldu. Birden gözlerinde bir flüoresan aydınlığı yaşayan ve beynine ağırlık çöken Bay X biraz sendeledikten sonra vücudunun kontrolünde sorunlar yaşamaya başladı. İlk olarak gözlere vuran virüs, Bay X’İ şaşı yaparak herkesi çift görmesine sebep oldu. Bu şaşı hal, Bay X’te şaşkınlığa yol açtığı için yolda yürürken karşıda gelen tek kişiyi iki kişi görmeye ve her defasında da çift gördüğü tek kişinin ortasında geçmeye çalıştı. Lakin her defasında tosladığı sert ve kaslı erkek bedenleri ona haddini bildirmekten geri kalmadı.
Bu ahval ve şerait içerisinde eski Türk Filmleri’nin derbeder yoksul âşıkları gibi kendisini sokağın akışına bırakan Bay X ömrünün en sallapati günlerini yaşamaya başladı. Ortasında geçtiği insanların suratının ortasına savurduğu okkalı yumruklarla bir an içinde olsa formatlanmış olan Bay X direnmeye çalışıyor, virüsün esiri olmamak için çaba sarf ediyordu. Virüsün hiçbir dış müdahaleye aman vermeyen hücumları neticesinde gözden kulaklara doğru yayılan bir hissizlik Bay X’İ sardı. Bu durum karşısında her şeyi duyan lakin yanlış anlayan Bay X; kendisine; “Merhaba Bey” diyen karısına, “Vay ulan! Sen bana nasıl merhaba bayan!” dersin diyerek tokat atar. Karısı bu esnada kocasının tokadıyla bulutların üzerine geçici bir seyahate çıkınca virüste bu savunmasız bedene tokat yolu ile yerleşerek saltanatını iki beden de sürdürmeye başlar. Kendisine gelen kadın kocasının bu tokadını acısını içine atarak evi terk edip gider. Bay X asıl darbeyi karısından yemiş olur böylece
Kopyalanarak çoğalan virüsün bir eşi Bayan X’te, bir diğeri Bay X’te bütün insanlığa bulaşmak için milyonlarca kopyaları ile beraber bahtiyar bir şekilde fırsat kollamaya ve bulaşmaya amade durmaktadır.
Bay X kendisindeki anormal değişiklikle hayatını idame ettirmeye çalışırken virüste o bedenin içinde daha da büyümeye ve güçlenmeye başlamıştır. Virüs bir balon gibi Bay X’İN içinde şişmekte ve günü geldiğinde vücut gemisini ele geçirecek korsanlar gibi sabırla pusuda beklemektedir. Kulaktan sonra tekrar ağız bölgesine inen virüs Bay X’İ sebepsiz yere konuşturmaya ve farklı kelimelerle kendisini ifade ettirmeye başladı. Bay X her ne kadar ağzını kapmaya çalışsa da, dudaklarını dişleyip dişlerini sıskada virüs bir anahtar gibi girdiği her hücreyi kolayca alt ediyor ve o mekanizmayı yerle bir ederek istediği gibi hükmedip kullanıyordu. Bir keresinde kocasını yanında duran bir hatuna virüsün etkisiyle öpücük yollayan Bay X gözlerini hastanede açmıştı.
Sonra kollar ve eller gayri ihtiyari virüsün emrine girdi. Yolda geçen insanlara Bay X’İN el ve kol işareti yapması tahrik sebebi oluyor ve Bay X bu yüzden her gün bir başkasından bir ton dayak yiyordu. Bir seferinde protokolden birisine el hareketi çektiği için hakkında soruşturma dahi açılmıştı. Bir bayana yapmış olduğu kol hareketi namus meselesi addedilip silahların çekilmesine dek gitmişti. Sonra “Allahından bulsun!” denilerek bir şekilde kadının hısımları tarafından dövülüp bırakılmıştı.
Göğüsleri körük gibi inip kalkıyor bacakları istemediği yerlere doğru onu götürüyordu. Ayakları hep arkaya doğru gitmek istiyor böylece çok biçimsiz ve nahoş görüntüler ortaya çıkıyordu. Bay X yaşamaktan bıkmıştı. Kendisine ucubeymiş gibi bakanlar çoğalmış, koyu ve derin bir yalnızlığın sığ sularında tek başına kalmıştı. Ağladığı zaman ayarı bozulduğundan gülüyor gibiydi. Güldüğü zaman gözlerinde yaşlar sicim sicim akıyordu. Genç bir kız gördüğünde kirpikleri arka arkaya; “az gelsene kenara” şeklinde açılıp kapanıyordu. Yanlış anlamamak için kör olmak lazımdı. Lakin etrafındaki hiçbir insan ne kör ne sağırdı?
Bay X hayatını zehir eden bu virüs ile tanışalı aylar olmuştu. Kimbilir eşinin dışında kimlere geçmişti bu virüs? Kim bilir daha kaç insanın ayarı bozulacaktı? Makineleşmenin insanı böyle robotlaştıracağı aklına bile gelmezdi. Lakin başına gelen başka hiçbir hastalığa benzemiyordu. Röntgen odalarında çekilen filmler sapasağlam olduğunu gösteriyor, MR’lar hiçbir şeyinin olmadığını görüntülüyordu. Kan tahlilleri normal, idrar tahlillerinde herhangi bir anormal durum söz konusu dahi olmuyordu. Oysa kafasının içi bazen bulutlu, bazen güneşli idi. Bazen deli koşuyor bazen bir mahkûm gibi oturuyordu. Bazen bağırıp çağırıyor bazen günlerce susuyordu. “Delilenmiş.” diyordu komşuları. “Kafayı yemiş.” diyordu hısımları. Çocukların maskarası olmuştu. Elle gösterilen birisi olup çıkmıştı. Hepsi virüs yüzündendi. O melun virüs iyi huylu olsaydı belki de bu kadar zor duruma düşmezdi. Ama kötü programlanmış ve hep ele geçirmek, tahakküm etmek üzerine ayarlanmıştı virüs. Onu ortaya koyan ve yayan ne kadar da kötü birisiydi.
Oysa yüce yaratıcı hiçbir şekilde kendi yarattığı kulunun hayatı ile böylesine oynamıyor bilakis onu özgür bırakıyordu. Bu virüs şeytanın işi olmalıydı. Şeytan bu virüs olmalıydı ya da Dabbetül Arz idi bu, korkunç bir şekilde insanlığı ele geçiren.
Kan ter içinde uyandığında küçük oğlu Yiğit Karan; “Baba kalk, baba kalk. Bak öcü yok.”diye kendisine sesleniyordu.
Her taraf ıpıslak idi. Gün pencereden içeri vurmuştu. Ortalıkta ne kaos vardı, ne virüs vardı, ne ins u cin vardı.
Bay X’İN sadece hafızasında kalan bir koca virüs vardı

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Virüsün olayım Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Virüsün olayım yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
VİRÜSÜN OLAYIM yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.