İÇİMDEKİ PARADOKS
Hayatını istediği gibi yaşayamamak gibi bir derdi vardı. Sanki etrafındaki her şey yalan, her şey sanaldı. Kendini kurulmuş bir oyuncak gibi hissediyordu. Yaşadığı her günün ardından metropol depremlerindeydi yüreği. Her yeni gün umudunu biraz daha kırıyor, kendi kabuğuna çekilmesine neden oluyordu. Bu yapışkan bu ruhsuz hayattan kurtulmak istiyordu.
Biliyordu ki; tüm güzel sonlar uyurken dinlediği masallarda kalmıştı. Yalnızdı! Buz tutmuştu ülkesi. İçinde bir türlü dolduramadığı bir boşluk vardı. O boşluğu oraya kim koymuştu ya da ne zamandan beri oradaydı bilmiyordu. Artık anlıyordu ki; o hayatı bir yerlerde kaybetmişti. Bu bozuk düzenin ucundan tam yakaladım dediği anda hepten kaybetmişti. Silik bir siluetti sanki. Yaşayan o değil de başarısız bir klonuydu. Uçarı ruhu bir türlü uslanmak istemiyordu. Kırılmaları hep bu yüzdendi. ‘’Büyümeli Artık!’’ diyordu sık sık kendisine. Ama o da biliyordu; büyüdükçe saflığını kaybedecek tükenecekti. Çünkü sadece çocuklar severdi çıkarsız ve beklentisiz.
‘’ Kendi yalanlarımıza önce kendimiz inanır olduk’’ dedi kendi kendine. Sanal dünyalarımızın gönüllü esirleriyiz.‘’Ey Neron! Keşke senin kadar cesur olabilsek. Sevecek kadar bile cesur değiliz. Aslında hepimiz kendimizi yakmalıyız. Yanan birer meşale olursak belki aklımız başımıza gelir. O zaman aşk bize küsmez. Umutlar bizi terk etmez.’’ Dedi umutsuzca.
Pencereden yağan kara baktı. Bembeyazdı her taraf. Bacalardan dumanlar yükseliyordu. Camın buğusuna adını yazdı kocaman harflerle. ‘’Gitmeli bu şehirden!’’ dedi. Gidip kurtarmalı kendini. Kırmalı esaret zincirlerini. Israrla telefonu çalıyordu. Ekranda ‘’AŞKIM’’ yazısı yanıp sönüyordu. Cevap vermek istemedi. ‘’Gerçekten AŞKIM mısın sen!’’ dedi. ‘’Aşkım!’’ olmayı hak ediyor musun? Ve hatta ben senin ‘’Aşkın olmayı becerebiliyor muyum?’’. Ne çok soru vardı cevaplanması gereken. Oysa soruların cevaplarını bilmek istemiyordu. Hatta ne soru olsun ne cevap diyordu.
‘’Gitmeli bu şehirden!’’ dedi bir kez daha kendine tekrar eder gibi. Yaslandı camın buğusuna, denizi düşledi. Kaç yaşına gelmişti. Hep kendini sınırlamıştı. Hep kendine küsmüştü. Yok saymıştı içindeki sesi. İsyanla bağırdı içindeki ses:
__Yeter! Yeter artık! Kendine işkence etmekten vazgeç... Hadi şimdi topla üç beş eşyanı ve gidelim buralardan. Yiyeceğimiz bir lokma ekmek. Elde etmesi zor değil başka şeyler istemedikçe. Hadi cesaret! Ya şimdi ya hiç…
__Olmaz dedi. Nasıl giderim böyle apansız. Aramaz mı sevdiklerim merak etmez mi? Tek başıma nasıl kalırım hayatta.
__Bu ise hayatta oluşun; öl daha iyi. Çünkü zaten yaşamıyorsun. İnsanın içi firarda ise bedeninin kalmış olması bir anlam ifade etmiyor. Gün bu gündür.
__Yapamam dedi isyanla. Böyle apansız olmaz. Hem cesaretim yok böylesi firarlara…
__İyi ya dedi içindeki ses. Ben de susuyorum artık. Bundan sonra yoldaş olmayacağım sana. Sen gününü ah vah etmekle tüket. Bir gün gitmediğin için pişman olacaksın. Şimdi her gün pişman olduğun gibi.
__Olacak mıyım dersin?
__Bunun cevabını yaşa ve gör! Nasıl olsa beni duymayacaksın!
__Lütfen gitme! Ben şimdi kime dert yanarım sende olmazsan?
__....................................!
İçindeki ses susmuştu. Cevap vermedi bir daha hiçbir soruya ve ortak olmadı yalnızlığa. Biraz daha ısrar etse gidecekti aslında. Sonra düşündü; mevsim kıştı. Kar yağıyordu. Kışın bir yere gidilmezdi ki! Bütün limanlar korunaksız olurdu kışın. Fırtınaya tutulabilirdi. Yönünü ararken hepten kaybolabilirdi. Camın buğusundan başını çekti. Gitti televizyonu açtı. Acıklı bir film buldu. Adamın kızı terk etmesine üzüldü. Kızın hastalanıp yataklara düşmesine ağladı. Kız ölmüştü, oğlan başkası ile evlenmişti.
‘’Mutlu son yok!’’ dedi gözlerini silerken. Gitsem ben de kendimle gideceğim gittiğim yere. Kendimi götürdükten sonra bu kaçış niye? Mutsuzluk peşim sıra gelecek ve ben her yerde esir olacağım yine kendime. Yeni baştan yazmalı beni ve bu sefer şöyle tumturaklı bir komedi olmalı; doyasıya gülebileceğim. Bir daha ki sefere dedi. ‘’ Ey Neron! Cesur değiliz senin kadar! Yine kurtaramadım kendimi kendimden !’’. Eline telefonunu aldı ve ‘’Aşkım’’ yazan numarayı aradı.
__Canım! Merhaba! Aramışsın duymadım…
YORUMLAR
‘’Mutlu son yok!’’ dedi gözlerini silerken. Gitsem ben de kendimle gideceğim gittiğim yere. Kendimi götürdükten sonra bu kaçış niye?
Rahmetli ninemin bir sözünü hatırlattı yazınız.
"Şu dertlerimden,tasalarımdan azcık uzaklaşayım diye bağa giderdim,onlar benden önce varıp beni bekliyor olurlardı "derdi.
Güzel paylaşımınız için teşekkürler
Saygılar