okulda kaybettirmem yavrumu
"sayın veli,
..../..../..... günü, saat 15:00’ te okulumuz öğretmenler odasında, okulumuz 8/... sınıfında okuyan çocuğunuz ...................................’in başarı ve davranış gelişmeleri ile ilgili toplantıya katılmanız yararlı olacaktır. bekleriz."
yazan davetiyeyi oğlu vermişti akşam.
"-baba, bu toplantı her zamanki gibi olmayacakmış. derslerime giren bütün öğretmenler orada hazır olacaklar ve benim hakkımda sana bilgi verirlerken sen yalnız olacaksın."
demişti.
evdeki herkes uyumuştu ama gözlerine bir türlü uyku girmiyordu. daha önce öğretmenlerle görüştüğünde çocuğu için söyledikleri, çocuğunun öğretmenleri ve arkadaşlarıyla ilgili anlattıkları aklına geliyordu. çocuğun anlattıkları doğru ise ne diyecekti öğretmenlerine. şimdiye kadar meslektaşız diye kırıcı olmak istememişti. oğlu değil de bir başkası anlatsa mümkün değil inanmazdı. fakat çocuğunun yalan söylemeyeceğini biliyordu. üstelik öğretmenleri hakkında ölüm pahasına da olsa asla yalana teşebbüs etmezdi. hatta aklının ucundan bile geçirmezdi.
hele yarın olsun bakalım. zaman en iyi ilaçtır. hayırlısı deyip düşüncesini değiştirmeye çalışmaya karar verdi. belki o zaman uyuyabilirdi. yoksa kendi de öğretmen di ve yarın derste uyuklamak hiç de hoş olmazdı.
....
kapıyı çalarak içeri girdi ve selam vererek boş sandalyeye oturdu. "hoş geldiniz" diyen çocuğunun öğretmenlerine, teşekkür etti. hal hatır sormalardan sonra:
- yorucu ama güzel bir uygulama bu toplantı yöntemi. iyi düşünülmüş. tebrik ederim.
- öğretmenim, siz de okuldan çıkıp geldiniz. yorulmuşunuzdur. fazla zamanınızı almadan konuya geçelim isterseniz. dedi, öğretmenlerden biri.
- hay hay, buyurun. dinliyorum.
- beni tanıyorsunuz, oğlunuz ............. ’in Türkçe öğretmeniyim. dersimde çok başarılı olmamakla birlikte çok iyi de değil. idare eder. lakin asıl söylemem gereken bir şey var. sınıfta içe kapanık bir halde. derslere katılmıyor. ayrıca öğretmenleri hakkında olumsuz düşünceleri saygısızlık boyutunda. yapmış olduğum " öğretmenleriniz hakkında ki düşünceleriniz" konulu kompozisyonda;
"öğretmen, kölelik yapabileceğim tek insan,ama bu okuldaki öğretmenlere değil. onları zerre kadar sevmiyorum." diye yazmış. yine bir başka kompozisyonda-ki konusu nerede,nasıl yaşamak istersiniz?- şöyle yazmış:
"kimsenin olmadığı bir dağın zirvesinde, küçük bir kulübede ve tek başıma yaşamak isterim."
kısaca sorunlu bir çocuk.
-ben matematik öğretmeniyim. arkadaşıma katılıyorum. derslere katılmıyor ve ödevlerini yapmıyor. derslerde problem çözmek yerine resim yapmayı yeğliyor.
-ben sosyal bilgiler öğretmeniyim. eklyecek bir şeyim yok.
- ben ....... öğretmeniyim. memnun değilim oğlunuzdan.
-ben ....... öğretmeniyim. arkadaşlarıyla anlaşamıyor. bu da hoş değil.
.........
........
..........
-ben resim dersine giriyorum. şikayetim yok.
-ben sınıf öğretmeniyim. aynı zamanda fen bilgisi dersine giriyorum. başlangıçta ve geçen yıllarda çok iyi idi. ergenlik dönemi geçişinden diyeceğim ama öyle de değil. psikiyatriste götürseniz iyi olur.
-ben okulun rehberlik servisinde çalışan rehberlik ve psikolojik danışma uzmanıyım. bence de RAM’lık bir öğrenci. henüz vakit varken çaresine bakın. yoksa okul geleceği gözükmüyor. daha önce derslerinde başarılı olması için destek olmanız gerektiğini söyledik. ama bu tür sıkıntılarını üzülmeyesiniz diye söylemedik. ama okul bitmek üzere ve sınavlar yaklaşıyor. oysa çocuğunuz okumaya çok uzak. meslektaş olarak bunları söylemek bizim için de zor fakat söylemek zorunda kaldık.
sessizlik, sessizlik, sessizlik...
-başka söylemek istediğiniz bir şey var mı çocuğumla ilgili?
-hayır
- sizleri sözünüzü kesmeden, sabırla dinledim. lütfen siz de beni metanetle dinleyiniz.
"sizler çocuğum hakkında konuşurken, anlattıklarınızın benim çocuğumla ilgili olup olmadığını merak ettim. bu sınıfta aynı adı taşıyan başka bir öğrenci var mı?
-yok.
-öyleyse anlattığınız gerçekten benim çocuğum(!)
gülüşmeler....
-neyi nasıl ve kime diyeceğimi bilmiyorum. ama bildiklerimi size onaylatmak zorundayım. katılısanız sevinirim. siz, Türkçe öğretmeni arkadaşım. söyler misiniz? kompozisyon sorunuzu sormadan önce tüm sınıfa: "çocuklar! kompozisyan yazacağız bu derste. sizden bir isteğim olacak. yazacaklarınız kesinlikle sır olarak kalacak. onun için yazacaklarınız içinizde taşıdıklarınız olsun." dediniz mi?
-evet.
-pekiyi, okuduktan sonra çocuğumun yazdıklarını diğer öğretmenlere söylediniz ya da kağıdı onlara da okuttunuz mu?
- evet.
- yani, verdiğiniz sözü tutmadınız.
-ama paylaşmak zorundaydım.
-o sizin düşünceniz. çocuğuma göre öyle değil. o size güvenmişti. öğretmenine güvenmişti. onun öğretmene olan güvenini yıktınız. şahsınızda bir kaç öğretmene güveni de sarsılmış olabilir mi? evet olabilir. ve sizin buna hakkınız yoktu.
Türkçe öğretmeni olduğunuz için bir soru daha sormak istiyorum. sizce çocuğum kaç kitap okumuştur?
- bir kaç hikaye kitabı okumuştur.
-yazmış olduğu kompozisyonda kurmuş olduğu cümleler birkaç kitap okuyan birinin cümlelerine benziyor muydu?
-bilmem hiç düşünmedim.
-oysa düşünmeliydiniz. evimde 3000 civarında kitap var. bunların yüzlercesi roman ve hepsini çocuğum okudu. yüzlerce hikaye var ve onları da okudu. yüze yakın kişisel gelişim kitabı var, okudu. şiir, okudu....
siz, "şu çılgın türkler" kitabını okudunuz mu? gündemdeki kitap.
-hayır. zamanım olmadı.
-pekiyi yayınlanalı yıllar oldu. "savaşçı" adlı kitabı okumaya zamanınız oldu mu?
-hayııır!
-işte RAMlıkdediğiniz çocuğum, sizin okumadığınız bu kitapları dahi okudu. ince memedi de okudu. eminim siz okumamışsınızdır.
-gerçekten bu kitapları okudu mu? hiç de belli etmiyor.
-siz, matematik öğretmeni arkadaşım. eğitim öğretim yılı başında çocuğuma:
"oğlum, bu yıl ilköğretimdeki son yılın. bu yılı çok iyi değerlendirmeye bak. lisede rahat etmen buna bağlı. o yüzden özellikle matematik dersinde anlayamadığın yerde izin al ve öğretmenine tekrar anlatması için ricada bulun. ta ki anlayıncaya kdar." diye tembih ettim. sizce yerinde mi tembihim? siz olsanız çocuğunuza böyle bir tembihte bulunmaz mısınız.
-elbette, bulunurum.
-sene başında, matematik dersinin birinde, çocuğum parmak kaldırdı ve öğretmenim burayı anlamadım, bir daha anlatır mısınız? dedi ve anlattınız. aynı hafta bir başka günkü derste, yine öğretmenim bir daha anlatsanız, burayı anlamadım dedi. siz ise tekrar anlatmak yerine:"bu sınıfta senden başka kalın kafalı bir adam var mı?" diyerek anlatmadığınız gibi hakaret ettiniz. doğru mu?
-ben dersi kaynatmak istediğini düşünerek dedim.
-siz olsanız çocuğumun yerinde, matematiği sever misiniz?
-hayır.
ben de. ne matematiği severim, ne de matematik öğretmenini böyle bir durum karşısında.
diğer arkadaşların yaptıklarını ve çocuğuma yaşattıklarınızı daha fazla anlatmaya gerek yok. ama sizden ricam şu: eğer içinizde bir yerde vicdan diye bir şey varsa, bu gece yatarken çocuğum hakkındaki düşüncelerinizin ne kadar öğretmence olduğunu değil, insani olduğunu bir düşünün. eğer sizler haklı iseniz, yarın çocuğumla bana haber gönderin ve en yakın asabiyeciye götüreyim. yok o haklı ise birazcık, kendinden özür dileyin ve onu kazanın. böyle yaparsanız eminim sizi bağışlayacak ve okumamak gibi düşüncesinden vazgeçecektir. çünkü çocuğum okumayı hakediyor. ve ben yavrumu okulda -ki okul, insan yetiştiren kurumdur- ne pahasına olursa olsun okulda kaybettirmem. bir insanın da okulda kaybolmasına asla dayanamam.
iyi akşamlar....
....
ertesi gün, sevinçle okuldan gelen çocuğumun yüzü gülüyordu. öğretmeni ondan özür dilemişti.
yavrum şu an lise 2 sınıfta. bursluluk alıyor. kendi ihtiyacını kendi karşılıyor. inşallah daha da iyi olacak. çünkü o okumayı çok ama çok seviyor.
diyor ...............babası. ve ekliyor.
öğretmenler, insanların yüreği taht kurulacak eşsiz saraydır. o sarayın padişahı olun.
veliler, sizlerde evde kaybetmeyin çocuklarınızı ve okulda kaybolmaması için sık sık öğretmeniyle görüşün. hocam deyin, ne olursa olsun çocuğumun yüreğini kanatmayın. orda kuracağınız tahtı erdemsizlere kaptırmayın. okulu zindan, sokağı cennet etmeyin çocuğuma, deyin.
YORUMLAR
TEBRİK EDİYORUM...DAHA ÖNCE BÖYLE GÜZEL BİR YAZI OKUMAMIŞTIM.ÖZELLİKLE ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİ İLİŞKİSİNDE,EVET BİZLER ANAYIZ BABAYIZ VE YAVRULARIMZIDAN ÇOK ÖĞRETMENLERİMİZE GÜVENİRİZ...AMA BU YAZINIZDAN SONRA BAZI ŞEYLERİ DİKKATE ALACAĞIM.TEŞEKKÜR EDİYORUM BU YAZINIZDA BİZLERİ AYDINLATINIZ...SELAM VE DUALARLA EFENDİM...
ne tesadüf ikimizde öğretmenler üzerine yazdık.ama sizinki daha bilimsel,benimki daha duygusal.siz öğretmenliğinizi konuşturdunuz bende yaşamadığım bir hayatı anlatmaya çalıştım.
ben öğretmenleri seviyorum...en çok da ilkokul öğretmenimi.bana yazma alışkanlığını kazandıran odur.o kadar ürkek bir kızdım ki beni açmak için ne gerekiyorsa yaptı.ilkokul ikinci sınıftan sonra bütün bayramlarda okul toplantılarında kendi yazdığım şiirleri okuttu.trabzonda daha küçük yaşımda katıldığım tüm yarışmalardan birincilik alırken annem babam değil öğretmenim ağladı hep.çünkü bu onun eseriydi...yazınıza bakacak olursak öğretmen var öğretmencik var demeden edemeyeceğim.ama eski nesil öğretmenlerin yerini bugünün yeni öğretmenleri asla dolduramaz..dediğim gibi öğretmenleri seviyorum.onlar bir çeşmenin gelişigüzel akan suyuna yön veriyorlar. sayenizde bir kat daha sevdim...
yazınızda son derece akılcı ve edebi olmuş..kutlarım öğretmen yüreğinizi..