9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
823
Okunma
Bundan bir ay önce, yetkili bir ağızdan “Kürt sorunu hakkında yeni şeyler olabilir” denilmişti.
O zam ne gibi şeyler denildiğinde, yaşayacağız göreceğiz mantığıyla cevap verilmemişti. Her şey ABD Devlet Başkanı Obama’nın gelişine bağlanıyordu.
Türkiye asçısından: ilk sorun NATO genel sekreterliği seçiminde yaşandı ve Obama’nın devreye girmesiyle sorun çözüldü. Kaybettik mi, kazandık mı? Elbette ki bir kazancımız oldu. Obama sayesinde elde ettiklerimiz.
—NATO Genel Sekreteri Yardımcısı’nın bir Türk olması
—Silahsızlanmadan Sorumlu NATO Sekreteri Yardımcı Vekili’nin ve NATO’nun Afganistan Özel Temsilcisi’nin Türk olması
—Rasmussen’in, İstanbul’da gelecek hafta katılacağı Medeniyetler İttifakı Toplantısı’nda Hz. Muhammed karikatürleri konusunda özür dilemesi,
—Rasmussen’in Roj TV’yi kapatma hazırlıklarına en kısa sürede başlaması.
Bunlar güzel mi? Evet güzel şeyler.
Şimdi gelelim Obama’nın Türkiye ziyaretine…
Obama Türkiye’ye gelmeden kimlerle nasıl ne kadar görüşme yapılacağı planları yapıldı.
Birincisi: Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Muhalefet liderleriyle teke tek görüşmeler yapılacak, Kapalı kapıların arkasında nelerin konuşulacağı merak konusu.
Birde ikinci mesele var ki bu çok önemli, Obama TBMM de bir konuşma yapacak.
Bence o kürsüden konuşma yapması doğru değil.
O meclis benim meclisim… Meclisteki o kürsü benim kürsüm.
Obama’yı ben başkan seçmedim… Ben seçmediğime göre peki niye?
Obama konuşacak, Benim adıma benim seçtiğim milletvekilleri alkışlayacak.
Yapmayın beyler benim adıma kimse Obama’yı alkışlamasın, eğer alkışlanırsa verdiğim oyum haramdır haram.
Başbakanıma sesleniyorum, sen ABD başkanlık kürsüsünde, ABD insanlarına hitaben hiç konuştun mu yoksa sende konuşacak mısın?
Starsburg’da baş başa gelmiştiniz ya, orada neler konuşmuştunuz. Yazımın başında da demiştim “Kürt sorunun hakkında yeni şeyler olabilir” şeklinde acaba bu sorunu sizin adınıza DTP’liler mi çözecek?
Meclis çatısı altındaki DTP milletvekillerinin Grup başkan vekili aracılığı ile Obama’ya sunacağı öneriler arasında bakın neler var…
“Kürtlere özerkli hakkı verilsin.
Doğuda ki her ilin ayrı sembolü (Bayrak veya flama) olsun.
Bu sembollere göre de bölünerek özerklik içerisinde yer alsın ve kendini temsil etme yetkisine haiz olsun.”
CHP ile MHP; DTP’nin önerilerine şiddetle karşı çıkmaktalar. Elbette karşı çıkacaklar burası Türkiye cumhuriyeti. Bu cumhuriyetin bir Başbakanı birde cumhurbaşkanı var. Bu tür sorunların meclis çatısı altında İktidar ve Muhalefetiyle beraber çözülmesi gerekirken, başka bir ülkenin devlet başkanını aracı koymak yanlış olur. DTP’nin yaptığı hür irade mi, yoksa Türkiye’yi şikâyet mi?
Tüm bu olan gelişmeler beni endişelendiriyor, bizim her olayımızı ABD çözdüğüne göre 80 yıl önce kabul etmediğimiz “Manda ve Himaye” şimdi kabul edilmiş gibi olmuyor mu?
Hani nerede bağımsız, hür iradesini ortaya koyan Türkiye?
Mahatma Gandhi tanrıya şöyle dua eder: “ Eğer bana paradan yoksun bırakırsan bana umudu bırak. Başarıdan yoksun bırakırsan, başarısızlığı yenmek için irade gücü ver bana. İnsanlara zarar verirsem, özür dileme, affetme ve merhamet gücü ver bana.
Eğer seni unutursam, sen beni unutma! ... Tanrım…” Âmin.
Allah bizi yönetenlere akıl fikir versin! ... Diyerek, diyorum ki!
Başbakanımız şiir okumuştu ya “yiğit muhtaç olmuş kuru soğana” diye…
Yeter ki kuru soğan yiyelim, ama bağımsız, hür irademizle hareket ederek arkamızdan yetişen neslimize rahat huzur içerisinde bir memleket bırakalım… Emperyalist güçlerin uşaklığını yapmadan.
Haydi, var mısınız? …