9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1922
Okunma
Ve üzümler,
Ve kankırmızı şarap,
Ve ayışığı,
Ve bir masal,
İnsan yedi yaşında neler hisseder,nasıl görür şarabın kırmızısını.nasıl bakar güllere? Bir hazan yaşında, nasıl döner çocukluğunun anılarına,kısa pantolonla koştuğu sokaklara?Artık,hiç kanamayan dizkapaklaına bakıp nasıl hüzünlenmez? Kara üzümlerin, çocuk tatlılığındaki burukluğunu neden bulamaz,hüzün mevsimlerinde. Ve ayışığı , neden masal gizemlerinde görünmez artık? Yorgun gözlerin bakışları, neden ayışığının denize vuran aydınlığını, griye dönüştürür, çoğu kez.
Martıların kanatlarında dönmek mümkün mü, binlerece yıl geriye.Belki...Beyaz kanatlarına bindim, beyaz bir martının.Masal bu ya...Kaf dağına gitmiyorum, bu kez. Dağları, tepeleri aşmıyorum, prenses-in güzelliğini görmeye koşmuyorum beyaz atımla.
Yedi yaşımın sevinçlerine, korkularına, anılarına uçuyorum sevinçle. Babamın gür sesine, annemin hüzünlü gülüşlerine, dizimi kanatan adımlarımın izini hala taşıdığına inandığım, çocukluğumun sokaklarına, kırmızı burunlu yahudi Todori-ye, İlk aşkım ayışığına uçuyorum sevinçle...Zamanı geriye döndüren, yılların yorgunluğu gölgesinde, sevinçle...
Todori. Kısa boylu, kocaman burunlu, kırmızı yanaklı,şişman Todori.Mahallemizin zengin, yahudi , o zamanlar korkunç bulduğum , şarap mahzeni sahibi Todori-si.Elinde daima bir şişe ile dolaşan, bazen şarkılarla, bazen küfürlerle, bazen koluna girdiği güzel kadınlara söylediği aşk kelimeleri ile mahallemizi şenlendiren, genelde geceleri evinin yolunu bulamayan sevimli komşumuz.
Ayışığı... İlk aşkım.Todori-nin şarap mahzeninde, küçücük ayaklarına giydiği, kocaman, siyah çizmeleri ile, kara üzümleri ezerken, kapkara gözlerinde çocuk kalbimle , pek çok güzelliği görebildiğim Ayışığı.Kimbilir, birlikte ezdiğimiz kara üzümler kaç kişiyi sarhoş etmiştir. Kimbilir kaç kişi, bizim üzümlerimizin kırmızı mayhoşluğunda, sevdiğini öpmüştür.Siyah saçlı, küçük ayaklı, fakir Ayışığı, kimbilir neredesin şimdi.Ayakların hala küçüktür, biliyorum.Yüzün yine aydınlık, Bakışların yine dupduru.Umutların hala, kankırmızı üzümler tadında biliyorum...
Babam...Geceleri eve yorgun gelen babam. Beni cesur kılmak için, Geceleri boş şişesini bana uzatıp, hadi Todori-nin evinden, bir koşu gidip, bu şişeyi kırmızıyla doldur diyen ,gür sesli babam.Karanlık yollardan geçip, korkudan omuzlarımın birbirine girdiğini , Todori-nin Büyük bahçesinin, sonundaki evinden, /gel kuzum, şişeni doldurayım/ diye bağırdığı zaman, nasıl titrediğimi bilip, yine de muzip gülümseyen yılların gerisindeki babam... Bana erkek olmayı öğreten babam.Önce insan olmayı, sonra korkmamayı öğreten ,insan babam...
Annem...Hüzünlü gülümseyişlerinin ardında, Sabahları beni üzüm ezmeye gönderirken, çalışmanın erdemlerini anlatan annem.Gece karanlığında, todori-nin evine şarap almaya giderken,sırtıma hırka veren annem. Üzüm karası behtına rağmen, daima mutlu gülümseyen annem...
Martıların kanatlarında döndüm size.Todori...Sevgili komşumuz. Her daim sarhoş, iyi kalpli komşumuz.Çalışmanın, aşkın, vefanın, sarhoş olmanın ilk heyecanlarını sayesinde tattığım, kırmızı adam. Artık mahallelinin anlattığı, sana ait olmayan, dedikodu ürünü iğneli fıçılarından korkmuyorum.Sarhoş olamamaktan korkuyorum, aşık olamamaktan, ve kankırmızı umutsuzluklardan korkuyorum.
Ve üzümler
Ve kankırmızı şarap
Ve ayışığı,
Bir fıçı büyüklüğündeki bu dünyada...Şarap tadında...