- 732 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Harami Dere / İlhami Arslantaş
Bu günüm yaşadığım diğer günlere hiç benzemiyordu. O gün yürüdüğüm yollar da ayağıma batan çakıl taşları canımı acıtıyordu. Kim bilir, belki de bana öyle geliyordu.
Sabahın ilk ışıklarında deniz dalgasına yansıyan yakamozlar eşliğinde bir kaç balık teknesi ve balıkçı oltasının ucunda ki balıkla avlamaya çalışılan bir başka balık.Gözlerim uzaklara dalıyor denizin kıyılarına, yamaçlarda ki dökülen kaya parçalarına takılıyorum.
Yürümeliyim bir dostu görüp, O na uzaklardan mektup vermeliyim. Ulaşmalı eline. Yüreğim kuş çırpınışı içinde, ara sokaklar da bir köprünün başına geldim. üzerinden yürüdüğüm köprünün altından küçük bir dere akıyor. On dokuz mayıs köprüsü... Köprünün ismi böyle idi. Durakladım birden ve düşündüm ki boşuna on dokuz mayıs köprüsü koymamışlar adını. öyle ya ne yürüyüşler ne mitingler olmuştur burada... Etraf pekte fakir burada bir yani bozkır diğer yanı ise seyrek binalarla kaplanmış. küçük te olsa bir çocuk parkı aradı gözlerim; ne kadar üzücü ki oda yok. insanlar nerede? Bir tek ben vardım o köprüde; kimseler gecmiyordu nedense etrafıma bakındım yalnızca ben...Kafamda bin bir düşünce. Hayatımda bu kadar heyecanlanmamıştım ben. Heyecanım yersiz de değildi hani. Düşünsenize ben dünyanın bir ucunda o ise memleketimin bir köşesinde. Merakım gittikçe artıyor, avuçlarımın terlediğini hissediyorum. bulunduğum yerde volta atmaya başladım dakikalar gecmek bilmiyor. Gözüm sürekli saate takılıyor beş dakika...ve hala kimseler yok ortalıkta. On dakika... Çevrede gölge görsem beklediğim kişinin gölgesi yansıdı diyeceğim ama yok yok..O’ nu beklerken geçen on beş dakika bana o kadar uzun gelmişti ki anlatamam. Biraz ilerlemeye karar verdim ve yürüdüm nihayet; yağız, ince, kocaman bir çınarın bana doğru geldiğini gördüm. işte beklenen an gelip çatmıştı yüreğim öylesine çarpıyordu ki bir an duracak sandım.
O’nu ilk görüşüm de tanımıştım. O’nun da beni aradığını hissediyordum. Sonunda ellerimiz kavuştu ve çınar ile serçe sarılmıştı bir birine. gözlerimin buğululuğunu çalmıştım bir kenara.
Uzunca sarılmaların ardından konuşarak mekanına vardığımızı farkettik. Demir parçaları bir kenarda ve duvarda asılı sazı ayrıca kitaplar bu küçük dünya içinde renklenmişti gözlerim...
Büyük bir çınar yetişmişti, eğilmeyen... elime verdiği Kalemin Teri adlı kitabı Bütün yorgunluğumu bir çırpıda alıp götürmüştü. içine benim için bir şeyler yazmıştı. çok duygulandım aldığım en güzel hediyeydi, kelimeler düğümlendi boğazıma konuşmak anlatmak istedim bir anda suskunluğa bırakmıştı yerini. Söyleyememiştim istediklerimi; bakmakla yetindim gözlerimden iki damla yaş akmıştı yüreğimi sızlatan. Keşke daha önce karşılaşsaydım, görseydim dedim içimden ama bugüne kısmetmiş; dünyanın bir ucundan kuş gibi uçup ulu çınarın dallarına konmak. Sıcaklık yuva gibi. Kendimi o kadar yok saymıştım ki zaman akmıştı saate bakmadım bile zamanı durdurmuştuk adeta. Sohbetin alabildiğine güzellikte ve gökkuşağının renkleri ile aydınlandı gözlerim. Kulaklarım bir çağlayanı dinler gibiydi onun türküsünde sazının telinde. Kaybolmuştu bir köşe başında, kaynayan çay sürekli fokurduyor suyu soğumuyordu; yüreklerimizde ki ateş misali. O kadar düzenliydi ki her şey elinin altında. Beni üzen tek şey çevrede yeşille alakalı hiç bir şeyin olmayışı ama yine de böylesi güzel bir ortamı bozmaya yetmiyordu gücü. Soğuk bir dünya dışına çıkmıştım sanki o küçücük dünya da...
Sözünü ettiğim çınar kimdi dostlar? ilk okuduğum üstelik tanışmamızı ve yakınlaşmamızı sağlayan şiiri siz sevgili dostlarımla paylaşıyorum sizlerle
KALEMİM
Öğrendim ki çok marifet var sende,
Aklım arı balısın sen kalemim.
Hesap ettim gönül yolu sır sende,
Şu fikrime velisin sen kalemim.
İlim yazdın ariflerin elinden,
Kelâm aldın dilsizlerin dilinden,
Sen bilirsin şiirlerin halinden,
Ozanların elisin sen kalemim.
Sol göğsümün üstündedir o yerin,
Sen yazdıkça nefes alırım derin,
Yüz yıllarca baki kalır eserin,
Hep elimde dolusun sen kalemim.
İrfanımla kardeş oldun serimde,
Aşk halinde hiç duramam yerimde,
Sen gereksin hem ölüm hem dirimde,
Bir ağacın dalısın sen kalemim.
Adaleti yazan sensin çizen sen,
Davaya şerh yazan sensin bozan sen,
Kâinatta denge sensin mizan sen,
Perşembesin,salısın sen kalemim.
Sen olmasan hep içimde bir düğüm,
Günden güne sarar beni dert ağım,
Sustuğun an karanlık kalır çağım,
Aydınlığın yolusun sen kalemim.
Der ilhami hâl ahvalim yazamam,
Dilimdeki kör düğümü çözemem,
Şiir denen bu deryada yüzemem,
Bu deryanın salısın sen kalemim.
Şair İlhami Arslantaş’tı. 1960 Yılında, Sivas’ın Kangal ilçesine bağlı, etyemez köyünde doğmuş. yaklaşık 34 yıldır İstanbul da yaşamakta olan dostum orta öğreniminden sonra okuyamadı ancak hayat O’na gerekenleri yaşadığı mücadeleler içinde öğretti diye düşünüyorum.
Şu anda bir çok dergide şiirleri yayınlanmakta ve bir çoğu antolojide yer aldı.. üç bini aşkın şiiri var bunun dışında KALEMİN TERİ isimli kitaba imzasını atan şair; ayrıca Halk Kültürü ve Ozanları geliştirme dayanışma derneğinin kurucusu ve başkanlığını yapmakta. ’’son sözü şiirler söyler’’...saygılarımla.
Çınarın dalının biri incinmişti. Nakış vardı dalında! ..Sapa sağlam kolunda geçirdiği talihsiz kaza sonucu hayatında olmayacak bir değişiklik yaşamıştı. Bir anda kendimi çınarın dalı olarak yerine koymak istedim içimdeki isyan patlamak üzereydi onu yalnız bırakanlara, görmezden gelenlere. Onuru ve gururu şiirlerde dimdik ayakta kalmasını
sağlamıştı çınarın ki benim gibi nice serceler konacaktı dalına. O’nu tanımanın gururuyla ayrılık zamana gelmiştik... Duvarda asılı kalan sazı, anıları, sözleri, yazıları, gözlerimi alamadığım hayallerimde benle birlikte geliyorlardı peşim sıra.
Bir ağaç dibinde durduk resme poz verir gibi bir süre öylece kalıverdik olduğumuz yerde..Birazdan binip gidecektim. Geriye bıraktığım dev gibi çınarı kim bilir bir daha ne zaman görecektim. Kuş gibi uçup konacak mıydım?
Düşler, hayaller, geride bıraktığımız değerler. Değerlerin kıymetini ayrıldığımızda mı anlayacaktık? Harami derede bir gün böyle geçmişti işte.
Gecen zaman; ömrümce unutamayacağım izler, anılar bırakmıştı bende. Kaleme aldım her kareyi. Bazen zamanı durdurmak gerekiyor, ama zaman durmuyor ve bu sırada gördüklerimizi unutmamak için sonradan hatırlamak adına bir şeyler yapmak gerekiyor sevgili dostlar...
Yusuf Ter 12.09.05
Saat 21:50 İsviçre
BİR İNSAN TANIDIM
Sarayı yıkılmış gençlik çağında
Bir insan tanıdım yüreği sevda
Aşk ile pişerek gelmiş tavında
Bir insan tanıdım yüreği sevda
Başı duman dağlar bizlere dardı
Çölde mecnun idi Leyla’sı vardı
Dilden vurgun yemiş derindi derdi
Bir insan tanıdım yüreği sevda
Yollar yürümekle çile çekmekle
Yaşıyor hayatı yavan ekmekle
Şiire verdiği bin bir emekle
Bir insan tanıdım yüreği sevda
Der Yusuf ağzında ballar akıyor
Her kelamı şiir olup çıkıyor
Türkülerde bülbül gibi şakıyor
Bir insan tanıdım yüreği sevda
Yusuf Ter 16.05.05
Saat 00:06 İsviçre
Not: bu şiirim sevgili abim İlhami Arslantaş’a hediyemdir
Benim gözümdeki yerini bu şiirle dile getirmeye çalıştım
İyi ki tanımışım iyi ki varsın abi günümüzün ozanısın…