- 1110 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Y.Bülent Bakiler ile Hoş Sada-4
M.TOPRAK:Özellikle günümüz seyahat edebiyatında önemli bir yer tutan “Üsküp’ten Kosova’ya” ve “Türkistan “ adlı nesir eserlerinizde Türkçe’mizin bütün zenginliklerini ve akıcılığını görmekteyiz.Yine TRT’deki yapımlarınızda sizi hitabet ustası olarak da tanıdık.Bu yönleriniz şairliğinizden mi beslenmekte?
Y.B.BAKİLER:Doğru söylüyorsunuz.Ben görüyorum ki nesre şiir katınca güzelliği birkaç kat daha artıyor.Önce ben yazılarımı ve programlarımı Türkçe hazırlıyordum.Uyduruk kaydırık kelimelerden hoşlanmıyorum.Yani ben öztürkçeyle değil,milletimin konuştuğu Türkçe’yle yazıyor,düşünüyor,konuşuyorum.Yazılarımda devrik cümleler kurmuyorum.Bizim yazı kaidelerine uyarak yazmaya çalışıyorum.Bunların üzerine serpiştiriyorum.Mesela: “Selimiye Camiinin minareleri 75 metredir,”cümlesi çok basit bir haber cümlesidir.Siz o cümle yerine “Selimiye minareleri,Edirne ufkunu dört elif güzelliğiyle nakışlıyor!”dediniz mi seyirci veya okuyucu bir ürperti duyuyor”
(Anadolu’da eski Türk başkentleri)TV programının birinde bir Yzb. evime telefon açtı.Dedi ki: “Programınız gecemi aydınlattı.Anlatılmaz bir haz duydum.Yeşil Camii’nin muhteşem çinilerini gösterirken diyorsunuz ki: “Çinilerde bir peygamber tebessümü!” ve sonra şadırvandan bahsederken diyorsunuz ki: “Çeşme,sularımıza gelinlik giydirmemizdir.Ve şadırvanlarımız bir sultan vekarı içinde! Müslüman Türk’ün rahmet,merhamet tapusu!” bize tarihimizi,sanatımızı,peygamberimizi,milletimizi ne güzel,ne güzel anlatıyorsunuz!..”
Böyle konuşanlara diyorum ki:Güzellik Türkçemizdedir.Türkçe’yi güzel kullandınız mı, binbir renkli bir çiçek bahçesi hazırlamış olursunuz.
M.TOPRAK: “Türkistan Türkistan”da 1990 öncesi Türk dünyasının içler acısı hayatını anlatmaktasınız.Bugün beş ayrı cumhuriyet doğdu o topraklarda.Acaba söz konusu eserinizi yazmaktaki amacınız gerçekleşti mi?
Y.B.BAKİLER: Ben,yeni kurulan Türk Cumhuriyetlerine 9 defa gidip geldim.Yüz bir(101)TV programı hazırladım ve sundum.Gördüm ki önce Anadolu Türkü kendi tarihinden,soyundan,soydaşından haberdar değil.Devletimizin de bu konuda ciddi bir politikası yok.Sonra,soydaşlarımız da en az 150 yıl süren Rus emperyalizmi altında perişan olmuşlar.Ruslar,önce Türkistan’ı beş’e bölmüşler sonra her Türk boyuna ayrı milliyetlere,ayrı diller,ayrı alfabeler vermişler.Sonra o Türk boylarını hem bizden hem de birbirlerine düşürmüşler!
Türklüğe önce Azerbaycan yöneldi,sonra Türkmenistan! Özbek idarecileri ve Komünist Özbekler,Türklüğü kabul etmiyorlar: “Biz Özbekiz”diyorlar.Şaşırmayınız.Özbek,bir devlet kurucusunun adıdır.Bir zamanlar biz de kendimize 110 yıl Selçuklu,624 yıl Osmanlı demedik mi?Komünist düşüncelerle yetiştirilen Türkistan Türklüğünün bir bölümü de kendisine Özbek-Tatar-Kırgız diyor.Önce Türkiye Türklüğü kendisine çeki düzen vermeli.Türkistan Türkleri de akıllarını başlarına almalı.
M.TOPRAK:Değişik televizyon kanallarında Türk dili ve Türkçe’miz hakkındaki programlarınızı biliyoruz.Bugün “sala konup sele verilen” dilimizin durumu nedir?Öğretmenlerimize ve biz öğrencilere neler önerirsiniz?
Y.B.BAKİLER:Türk Dil Kurumu yeni bir sözlük çıkardı.Kelime sayısı 104.481.daha önceki sözlüğümüzde 73.720 kelime vardı.Önümüzdeki yıllarda 400 bin kelimelik bir sözlüğümüzün olacağı söyleniyor.Bunlar çok sevindirici haberler.Bir de bizim 3.175 kelimeden ibaret öztürkçe sözlüğümüz var.bazı öğretmenlerimiz çocuklarımızı öztürkçe ile yazmaya,konuşmaya zorluyorlar,bu çok yanlış bir yoldur.Çünkü,104.481 kelimelik sözlüğü bırakarak 3.175 kelimelik bir sözlüğe dönmek geriliktir.Felaket uçurumudur.İnsanlar kelimelerle düşünürler kelimelerle konuşurlar.Afrika yamyamları bile 5.000 kelimeyle konuşuyorlar.Bir takım kişiler ve çevreler,Arapça’dan ve Farsça’dan bin yıl önce dilimize giren ve tamamen Türkçeleşen,herkes tarafından bilinen,sevilen,anlaşılan kelimeleri çıkarıp atmak,yerlerine uydurukça kelimeler koymak istiyorlar.Bunun zararları,sayılamayacak kadar çoktur.Kimse,İngilizce’den Fransızca’dan yeni yeni kelimeler alınmasına karşı çıkmıyor.Bütün dertleri bin yıldan beri kullandığımız Arapça-Farsça kelimelerde.Bana göre bu davranışın temelinde Kuran’dan korkmak,İslam’dan uzaklaşmak düşüncesi var.
Bir basit örnek vereyim: Arapça’dan Farsça’ya,Farsça’dan da Türkçe’mize geçen bir nisbet sıfatı veya aidiyet eki olan “i”eki var.
Biz o ekle ve tabii doğru olarak: Tarihten:tarihi,askerden:askeri,ticaretten:ticari…yapıyorduk.Şimdi nisbet eki Arapça’dır diye attık.Yerine Latin gramerinden aldığımız sal-sel eklerini koyduk.Artık sanıyoruz ki bu Latin harfleri hangi Arapça,kelimenin kuyruğuna takılırsa,onu derhal öztürkçe haline getirir.
Mesela:Tarih kelimesi Arapça değil tarihsel dediniz mi o kelime öztürkçe oluyor.Askersel,ticaretsel...kelimeleri de öyle.Dil zevkinden mahrum olduğumuz için çok ama çok yanlış olarak isim tamlamalarını bile bu eklerden yapıyoruz.Mesela:Ev artığı demek varken evsel artık,kamu alanı demek varken kamusal alan,elektrik akımı,tarım kredisi,şeref başkanı demek varken:elektriksel akım,tarımsal kredi,onursal başkan..diyoruz.Yanlış,yanlış,yanlış…Türkçemizi bu sel-sal ekleri çirkinleştirmektedir.Prof.Dr.Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu’nun dediği gibi: “Türkçemiz sala bindirilmiş,sele verilmiş.”
M.TOPRAK:Günümüz Türk Edebiyatı hakkında bir değerlendirme yapar mısınız ?
Y.B.BAKİLER:Balzac diyor ki: “Millet,edebiyat olan topluluktur”Bu çok doğru bir tespittir.çünkü edebiyatın temel malzemesi dil’dir.Dil olmazsa edebiyat olmaz.Dil,aynı zamanda Süleyman Nazif’in ifadesiyle milletimizin iskeletidir.iskeletsiz insan olamayacağı gibi dilsiz de millet olamaz.Dil ne kadar zengin olursa,insanların gelişmesi,edebiyatın zenginleşmesi de o ölçü de güzel olur.Bana göre bugünkü Türk şiiri ve hikayesi Cumhuriyet devri Türk şiiri ve hikayesinden zengin değil.
Romanda:Kemal Tahir,yaşar Kemal,Tarık Buğra,Mustafa Necati Sepetçioğlu Cumhuriyetçi devrimizin uzantılarıdır.Ben, bugüne
kadar Nobel ödülü kazanan Orhan Pamuk romanlarını başından sonuna kadar okuyan kimse görmedim. Ben de kendimi çok zorlamama rağmen okuyamadım.Türkçesi çarpık,kuru,basit bir Türkçe.
M.TOPRAK: Son olarak şair,yazar,fikir adamı ve Sivas’ımızın yetiştirdiği bir değer olarak Biz Selçuk Anadolu Lisesi öğrencilerine ve dergimiz okuyucularına neler söylemek istersiniz?
Y.B.BAKİLER:Selçuk Anadolu Lisesi öğrencilerine ve hemşehrilerime hiçbir şey söylemek istemiyorum,çünkü söyleyeceklerimin katiyet dikkate alınmayacağını biliyorum.Sözüme kulak asılacağını bilseydim sadece okuyun derdim.Biz millet olarak okumama hastalığı içinde yatalak haldeyiz.Türkiye dünyada en az okuyan ülkelerin başında bulunuyor.Sivas da Türkiyemizin en az okuyan şehirleri arasında.Gidin sorun kendisine Ahmet Turan Alkan’ın:ALTINCI ŞEHİR isimli kitabı sadece Sivas’ta 100 bin satmalıydı.Müjgan Üçer’in ,Beşir Ayvazolu’nun,Kutlu Özen’in,Doğan Kaya’nın…kitapları Sivas’ta bin-iki bin adet satılıyorsa söyleyin fesimi havaya atayım.Bir davet üzerine Sivas’a geldim ve 60 adet Aşık Veysel kitabımdan getirdim.Sadece 6 adet satıldı.Ben ne diyeyim, “Okumamaya devam!”
NOT:Dört kısım halinde sizlerle paylaşmaya çalıştığım Şair –Yazar Avukat “ Yavuz Bülent Bakiler ile Hoş Sada” isimli yazı dizisini ard arda yayınlamak niyetindeydim ancak rahatsızlığım ve ard arda iki ameliyat geçirmem bu niyetimizin gerçekleşmesine engel oldu.Tüm okuyuculardan özür dilerim.
Bu yazı dizisi Sıvas Selçuk Anadolu Lisesi Kültür,Sanat,Edebiyat Dergisi 2007 Mayıs 4. sayısından alınmıştır.
Bülent ARI/SIVAS
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.