KÜCÜK BİR ÇOCUĞUN KOCAMAN DÜNYASI
buna kim inanabilirdiki birgün arayıpta bulamadığım
hemde daha anlamını bile icinden bulupta cıkartamadığım
O askı cocuklugumda bulacagımı aradan koca bir 26 yıl gecmiş
hersey aslında 86 nın o sıcak temmuzunda gecti
otobus kıvrimli uzun bir rampa cıktıktan sonra düzlüğe geldiğinde
pekte asfalta benzemeyen mucurlu sıkıstırılmıs bir yolda
tıpkı bir tırtıl gibi agır agır ilerliyordu otobus öylesıne kalabalıktıki
otobüs kalkmadan önce oturdugum 23 numaralı koltuktan coktan feragat etmıs
coktan merdiven bosluguna kurulmustum pekte isteyerek kabulllenerek oturdugum söylenemezdi taki otobus hareket etmeden önce şisman genis omuzlu bir kadınn
otobusun söföruyle pazarlık yaptıgını işitene dek kadın bunun son otobus oldugunu
saat 3 de mutlaka köyde olması gerektigini o saatte köyunde olmazsa
kocasının kendisine cok kızacagını ve hattta dövebilecegini bile söyluyordu
elllerindeki posetlere bakarak bu yaslı sayılabilir kadının bir alıs veristen aler acele
köy otobusune yetistigi söylenebilirdi bunu anlındakı boncuk boncuk terlerden
anlayabılmek pekte zor degildi soförde bu yaslı sayılabilecek kadına
otobusun cok kalabalık oldugunu ve otobusunde bos koltugunun olmadıgını eger
ayakta gitmeyi kabul edebilrse onu otobusune alabilecegini söyluyordu
kadın yarı mutluluk yarı ayakta gidecek olmanın buruk mutluluguyla
tıpkı buyuk bir zafer kazanmıs savascının gururlu yürüyüsüne benzer adımlarla
merdivenleri cıkarak solugu otobusun koridorlarında aldı
koltugunun olmadıgını ve kendısının oturmaya daha cok ihtiyacı oldugunu
yüzünde bıraktıgı yarı gulumsemeye benzer tuhaf bir ifadeyle anlatır gibiydi
ve bu durumu ruhumda pekte kabulllenemeyen ben pekte yaslı sayılabilecek
bu kadına dönerek isterse yerime otureabilecegini zaten kendiminde
oturarak yolculuk etmesını pek sevmediğimi söyledim tabiki kim rahat bir koltukta
yolculuk etmesını sevmezdiki burada bu cumleyı sarf edisimin sebebi
o yaslı kadının benım yerime otururkende psikolojık olarakta rahat yolculuk edebilmesini istemıs oolmamdandır
kadının yüzlerindeki hatlar öylesine degismıstıkı birdenyuzundeki sinirli o yuz
ifadesi gitmis yerine melek yüzlü bir kadın gelmisti
sanki o yorgun ayaklarının yerine köse kapmaca oynayan cocukların yer kapmadakı
cevikliğiyle bir anda yanımda belırmıs gözlerinin ici gulerek minnnettar ve birazda mahçup
bir ıfadeyle bas parmagını ve ısaret parmagını cenemde gezdirerek sagol cocugum
bende buyuk bir ıc huzur rahatlıyla pekte sıkayetci oldugum söylenemeyecek
merdiven bosluguna oturmustum sonunda otobus yavas yavas köye yaklasmıstı
yol boyunca sarı sarı sıralanmıs sarı sarı uzun genıs bugday tarlaları
dagdan eseklerle kıslık mese odunu yuklemıs köyluler yol boyunca önümüzden pekte sık raslıyordu
günes bulutun arkasına saklandıgında ıse coktan köyun meydanına gelmıstık
aslında pekte o buyuk metropolllerdeki o işlek meydanlara benzeyen bir meydan degildi elbette ama yınede bu bir meydan sayılırdı diğer köy yollarının hepside buradan gecer
bir coguda burada mola verir pekte yakındakı pınardan su icer kücük bir moladan sonra
tıpkkı ipek yolunun gectigi bir güzergah gibi yoluna devam ederdi
bir saat kadar kısa fakat benım icin uzun suren yarı ayagim uyusmus durumdan kurtulmus olmamdanda pekte hosnut sayılırdım otobusun kapıları acıldıgında yürümeyle kosma arası
otobusten ıner ınmez köyun o ılkı ruzgarları ciyerlerimi tatlı bir esintiyle doldurmustu
artık gunes yorulmus batıdan uzak tepelerin arasından iyiden ıyıye cekılırken yerini
coktan kuzey ruzgarlarına bırakmıstı artık gelmıstım hayattımda kendımı
en mutlu hısssetttigim yere sevginin merkezıne atar damarına artık sanıyeler kadar yakındı yokusun sonundakı ev püskülllü naylon ayakkabılarımın cıkartıgı seslerle dudagımda yukselen sevincime ortak olan bir ıslık busesiyle yurumeye basladım
bir yetiskın ıcın mutlulugun resmı ne ise benım icinde mutluluk o püskülllü ayakkkabılarımın cıkarttgi seslerden ibarettti sonunda yokusun sonundakı eve gelmıstım bu evtahtadan ahsam bir cıtı olan uzerine derme catma bır kapı konan girisinde hos geldın yazan kücük mavı bir evdi sonunda evin ahsam kapısını ıtekleyerek avluya girdim daha girer girmez
beni ilk karsılayan panter gibi uzerime atlayan ve patileriyle basımı didkleyen biricik köpegımız sadık dostumuz sarıkızdan baskası degildi öylesine özlemıs olmalıydıkı beni
yüzümü sanki diliyle tıpkı bir rrssamın fırca darbeleri gibi yokladı benim bundan pekte
sikayetci oldugum söylenemezdi adının sarıkız oldugu bile mechuldu sanırım ona bu adı ben takmıstım evın o arı catlak merdivenlerinden agır adımlarla cıkarken sarıkızda cevikliginin yardımyıla arka ayaklarıyla sıcrayarak patileriyle benı cekıstırıyordu
daha kapının kırısıne adım atmadan evimizin beton arma balkonunda sarıkızla dalasmalarımızı duymus olacakkkki ebem görundu bir elinde tuttugu yufka ekmegi parcasını evin bahcesine dogru attti sanırım sanırım sarıkızın susma payı idi ebem
agzıyla kıst kıst sesler cıkarıyor hicte anlamadıgım yarı kurtce biseyler söyleyerek
sarıkızı uzaklastırmaya calısıyordu ebem sarıkız uzaklastıktan sonra o yorgun elllerını sefkatle yüzümde gezdirdikten sonra cumleleriyle butunledıgı o mutlulugun anlık
yansımalarayla yüzümden öptü daha nefesimiz kenara cekılmeden ıkı elını elbisesinin üzerinde bagladıgı kesesinin ıcınde kavusturarak eee anlat bakalım annen baban nasıl neden tek geldın acıktınmı oldu. arkdaslar bu bir bitmemiş bir yazıdır söylemek istedim