DENİZ ve ORMAN- II
Güne başlarken Marmaris’e temaşanın zevki ve kahvaltının nefasetine dostların sohbetini katık ettik. Sunum hazırlığının telaşı, toplumun karşısına çıkmanın heyecanı, yargı hükümlerinin rahatsızlığı ve bundan rahatsız olanların çokluğunu görmek teselli midir? Diğer toplantıların sıcaklığına vurgulayanların çokluğu, üniversiteler adına katılanların serzenişi, gönül koymuşluğu ondan olsa gerek. Bundan sonraki toplantılara hocaların katılımın azalacağı kaygısını hissettim.
Ahıska’dan gelse de " Kınık Boyundanım" dedi Ahmet bey. Epeydir tanışsak ta "merhaba"dan öteye gidemeyen arkadaşlıklar. Halbuki nice güzellikler gizli detaylarda. İnce ayrıntıların gizemli koylarında mahremiyetler. Sohbetin güzelliğinde dostlukların bağları ama dost bile aramaz olduk. Menfaate dayalı ilişkilerimizde, alma üzerine kurulu tanışıklıklardan arkadaş olunamıyor. Atalarımız arka/d(t)aş adını koyarken manâların ulviliğini yalınlığında gizlemiş, kar/ın/daş da olduğu gibi. Biz yokken hukukumuzu koruyan, güzelliğimizden bahseden, kendinden vazgeçip arka/daşı layık gören. Kaldı mı bu ifade de manâ bulan arka/daş. Zannediyorum Brütüs’ün hançerinde öldü. Bu merhaleyi geçemiyor ki günümüz insanı, dostlukların koyunda dinlensin. Nasıl Marmaris koyunu kirletmiş ve iğfal etmişsek "dost" kelimesini de aynı akıbete uğrattık! Dayanamadı âmâ olsa da kalp gözü açık bir ozan: "- Dost dost diye nicesine sarıldım/ Benim sadık yârim kara topraktır"dedi. O gördü de biz göremedik. O nedenle "elimde kandil.." selam verirken, arka/daş arıyorum. Erzurum’un dadaşına, Samsun’un çepnisine, Amasya’lı adaşıma selamım ondan!..
Marmaris-06 Mart 2009