Osmanlı Arşivleri'nde İ N E B O L U
OSMANLI ARŞİVLERİ’NDE
İ N E B O L U
(Küre ve Doğanyurt ile)
Hayati Tahsin YILMAZ
(”Abana Belgeseli” 2. baskı çalışması)
Güncelleme Şubat 2011
İkisi Kastamonu İli’nde olmak üzere Osmanlı Devleti’nde ilçe merkezi olmuş 7 tane daha Küre’nin bulunması işimizi zorlaştırıyor!
İNEBOLU VE KÜRE
6 Nisan 1674 (29 Z 1084 H) tarihli Osmanlı Arşivi’nde Küre-i Nühas Kazası’nın Öyük Köyü’ndeki bir ”dava”dan söz ediliyor. Bu, Küre’yi ilçe olarak gösteren elimizdeki en eski belgedir.
24 Nisan 1691 (26 B 1102 H) tarihli Osmanlı Arşivi’nde ”Küre Kazası’na bağlı İnebolu Nahiyesi”nden söz ediliyor. Bu da İnebolu’nun bucaklığına ilişkin elimizdeki en eski belgedir.
Arşivlerde 1692 ve 1698’de Küre ilçedir.
7 Ocak 1704 (29 Ş 1115 H):
“Tophane’de dökülecek toplar için Küre-i Nühas’tan peşin para ile 3.000 okka halis bakır mübayaası ve İnebolu yoluyla İstanbul’a sevki” (Dosya 55, Gömlek 2744, Fon Kodu C..DRB).
1705, 1733 ve 1736’da da Küre ilçedir.
21 Kasım 1753 (24 M 1167 H) tarihli Osmanlı Arşivi’nde ”Kastamonu, Safranbolu, Tokat, İnebolu, Eskiyazı köyü, Ergosni ve mülhakatı kazaları’ndan söz ediliyor. Buradan, İnebolu’nun ”ilçe” olduğu anlamını çıkarıyoruz. Bu tarih (1753), İnebolu’nun ilk ilçeliğidir.
1758, 1759, 1760 ve 1767’de Küre ilçedir.
30 Kasım 1777 (29 L 1191 H) tarihli Osmanlı Arşivi’nde İnebolu ilçedir:
“Küre-i Nühas Mukataası dahilinde bulunan İnebolu ve civarı kazalarında insan öldüren ve mal yağmalayan eşkıyanın tedibi” (Dosya 58, Gömlek 2876, Fon Kodu C..ZB).
4 Mart 1783 (29 Ra 1197 H) tarihli arşivde ”Küre-i Nühas Kazası’na tabi Seydiler Köyü’ndeki Zülfikar Camii”nden söz ediliyor.
Osmanlı Arşivleri’nde ”Elmalı” 4 kez ”bucak” görünüyor.
2 Aralık 1700 (20 C 1112 H):
“Kürretü’n-nühas(*) kazasına tabi bazı kuranın hane-i avarızlarının tenziline dair Elmalı Nahiyeli Mehmed tarafından yazılan arz” (Dosya 64, Gömlek 6021, Fon Kodu İE.ML).
*) Arşivlerde Küre’nin adı Kürretü’n-Nühas, Kürretü’l Nuhhas, Küre-i Mamure ve Kürre-i Mamuriye olarak da geçiyor.
3 Mayıs 1791 (29 Ş 1205 H):
”Küre-i Nühas Kazası’na tabi Elmalı Nahiyesi’nde Bostan Dede Zaviyesi Vakfı arazisine vaki müdahale” (Dosya 546, Gömlek 27573, Fon Kodu C..EV).
12 Kasım 1796 (11 Ca 1211 H):
“Bakırküresi Kazası’nın(*) Elmalı Nahiyesi’ne tabi Viran karyesindeki cami imametinin tevcihine dair kaza niyabetinin talebi” (Dosya 64, Gömlek 6021, Fon Kodu İE.ML).
*) Bu arşivde Küre’nin adı “Bakırküresi”dir. Kimi haritalarda da Küre’nin adı ”Bakırküresi” olarak geçiyor.
4 Mart 1840’ta (29 Z 1255 H):
“Küre-i Nühas Kazası’na bağlı Elmalı Nahiyesi’nde Zerzule karyesinde bulunan caminin mahlul hitabet görevinin Hafız Mehmed ve Mustafa Halifelere tevcihi” (Dosya1629, Gömlek 39, Fon Kodu HAT).
23 Eylül 1792 (06 S 1207 H) tarihli arşivde Küre İlçesi’nin ”İnal Bucağı”ndan söz ediliyor:
”Küre-i Nühas Kazası’na bağlı İnal Nahiyesi’nin Seyyid Karyesi’nde Seyyid Zülfikar Kasım Camii(*) hitabetinin Salih adlı şahsa tevcihi” (Dosya 1452, Gömlek 11, Fon Kodu HAT).
*) ”İnal” Bucağı’nın bugünkü adını ve yerini öğrenemedik. 1112’de yapıldığı bilinen Seyyid-i Zülfikar Camisi’nin Seydiler Merkez Çayır Mahallesi’nde olduğunu biliyoruz.
5 Temmuz 1796 (29 Z 1210 H) tarihli arşivde de ”Seyyid” Köyü’nün (Çayır) ”Ağlı” Bucağı’na bağlı olduğunu görüyoruz:
”Küre-i Nühas Kazası Ağılı Nahiyesi(*) Seyyid Karyesi’nde bulunan Kasım Seyyid Zülfikar Camii hitabet cihetinin Seyyid Mehmed Halife’ye tevcihi” (Dosya 1462, Gömlek 123, Fon Kodu HAT).
*) Osmanlı Arşivleri’nde Ağlı 1700, 1736, 1760, 1796, 1809, 1811, 1812, 1815, 1826 ve 1837’de de bucaktır.
1798’de hem İnebolu, hem de Küre ilçedir.
Osmanlı Arşivi 14 Haziran 1798 (29 Z 1212 H):
“Sabık Kastamonu Mütesellimi Ali’nin miriden zaptolunan muhallefatı defterindeki kayıd mucibince, Kürre-i Nühas, İnebolu ve Azdavay kazalarından ve muhtelif emvalden matlubatının tahsili” (Dosya 586, Gömlek 24124, Fon Kodu C..ML).
Arşivlere göre Küre 1801, 1806, 1807, 1809, 1810, 1811, 1812, 1815, 1823, 1825 ve 1835’te ”ilçe”dir.
24 Mayıs 1836’da (07 S 1252 H) Küre ”ilçe”; İnebolu ”bucak”tır:
”Küre-i Nühas’ın İnebolu Nahiyesi’ne bağlı Başköy Karyesi Camii hitabetinin Ali b. Hüseyin Halife’ye tevcihi” (Dosya 1598, Gömlek 57, Fon Kodu HAT).
1837 ve 1840’ta Küre ”ilçe”dir.
15 Mart 1839’da (20 L 1264 H) İnebolu ilçedir:
”Sinob, Gerze, Ayandon, İnebolu vesair kazaların esamisini mübeyyin defter” (Dosya 22, Gömlek 8, Fon Kodu HR.MKT).
1841 Küre ”ilçe”dir.
1844’te İnebolu ilçedir.
1846’da Küre ”ilçe”dir.
24 Eylül 1848’de (25 L 1264 H) Küre ilçe; İnebolu bucaktır:
”Küre-i Nühas Kazası İnebolu Nahiyesi Aci Tonos Karyesi’ndeki Rum Kilisesinin tamire muhtac olduğuna dair Küre-i Nühas Kadısı’nın ilam ve fetva emininin derkenarı” (Dosya 150, Gömlek 81, Fon Kodu A.}MKT).
1849, 1850, 1852, 1853, 1854, 1855, 1856 ve 1857’de İnebolu ilçedir.
3 Nisan, 20 Eylül ve 24 Kasım 1858’de de İnebolu ilçedir.
12 Aralık 1858’de (11 S 1275 H) Küre ilçedir (İnebolu bucak):
“Küre-i Nühas Kazası’nın İnebolu Nahiyesi’ne bağlı Uruliye Köyü’ndeki Nalçacı Hacı Hasan Camii’ne hatip tayini” (Dosya 326, Gömlek 37, Fon Kodu A.}MKT.UM).
24 Aralık 1858, 28 Mayıs, 18 Ağustos ve 23 Eylül 1859’da İnebolu ilçedir.
8 ve 12 Aralık 1859’da Küre ilçedir.
10 Ocak, 9 ve 16 Mayıs 1860’ta İnebolu “bucak”tır:
Osmanlı Arşivi 9 Mayıs 1860 (17 L 1276 H):
“Dimitri Yorgi’nin İnebolu Nahiyesi’nde harap olan dükkânının inşasına müdahalenin men’i” (Dosya 157, Gömlek 42, Fon A.}MKT.DV).
18 Eylül ve 17 Aralık 1860’ta Küre ilçedir.
15 Ocak ve 2 Temmuz 1861’de İnebolu ilçedir.
8 Ağustos ve 22 Ekim 1861 ile 1 Ocak ve 27 Ocak 1962’de Küre ilçedir.
11 Mart 1862’de İnebolu ilçedir.
20 Mayıs 1862 ve 13 Mayıs 1863’te Küre ilçedir.
2 Temmuz, 16 Eylül, 30 Eylül ve 8 Aralık 1863’te İnebolu ilçedir.
26 Ocak 1864’te Küre ilçedir.
19 Temmuz ve 12 Ekim 1864’te İnebolu ilçedir.
Osmanlı Arşivi 19 Temmuz 1864 (15 S 1281 H):
”Hoşalay, İnebolu ve Cide kazaları ahalilerinin Küre-i Nühas madeninde yüzpara mübaaya ile çalışmakda olmalarından afvına havi ahaliden Osman ve İbrahim vesairenin arzuhali” (Dosya 447, Gömlek 118, Fon Kodu MVL).
12 Mart 1865’te Küre ilçedir.
26 Haziran 1865 ve 17 Nisan 1866’da İnebolu ilçedir.
5 Ağustos, 12 Mart, 27 Mart, 17 Nisan ve 8 Aralık 1866’da Küre ilçedir.
Osmanlı Arşivi 27 Mart 1866 (10 Za 1282 H):
”Feshedilen Kastamonu’nun Küre Kazası’ndaki Kazıklı ve Tevabii bakır ocakları işletmeciliği imtiyazının tekrar ihalesi için gazetelere ilan verilmesi” (Dosya 352, Gömlek 7, Fon Kodu A.}MKT.MHM).
30 Nisan, 7 Kasım ve 12 Aralık 1866’da İnebolu ilçedir.
19 Aralık ve 31 Aralık 1866’da Küre ilçedir.
27 Temmuz ve 6 Ağustos 1867’de İnebolu ilçedir.
20 Mayıs 1868’de Küre ilçedir.
30 Nisan 1866’da İnebolu ilçedir.
9 Ekim 1869’da Küre ilçedir.
Kimi arşivlerde açık olarak görülmesine karşın, İnebolu’nun ilçe olduğu tarihlerde Küre’nin bucak (ya da tersi) olduğuna ilişkin elimizde kesin bilgi yok. İnebolu ile Evrenye (Gemiciler) ve Abana ilişkisi de böyle. Osmanlı Arşivlerinde Evrenye’nin 1848 ve 1861’de; Abana’nın da 1834, 1849, 1850, 1859, 1865, 1890, 1894 ve 1914’te ilçelikleri var.
Küre’nin adı Osmanlı Arşivleri’nde “Küre” ve “Bakır Ocağı” anlamına gelen “Küre-i Nühas” olarak geçiyor. Küre-i Nühas’ı en son 5 Kasım 1919 tarihli arşivde gördük (11 Haziran 1926 tarihli Cumhuriyet Arşivi’nde Küre’nin adı, sanıyoruz yanlışlıkla “Küre-i Nuhas” olarak geçiyor). Bize göre Küre’nin Osmanlı’daki gerçek adı Küre-i Nühas’tır. Kimi arşivlerde yalnızca “Küre”nin geçmesi, Küre-i Nühas adının kısaltılmış olarak verilmesinden kaynaklanıyor. Ancak, 2’si Kastamonu’da olmak üzere Osmanlı Devleti’nde ilçe merkezi olmuş 7 tane daha Küre’nin bulunması işimizi zorlaştırıyor!
Kastamonu’daki Kürelerden ikincisi, “Demir Ocağı” anlamına gelen “Küre-i Hadid”(*); üçüncüsü de ”Yeni Küre” anlamındaki ”Küre-i Cedid”tir(**). Ötekiler Trablusgarp’taki (Libya) ”Sülüsan-ı Küre”, Cebel-i Lübnan’daki (Lübnan) ”Küre”, Kütahya Sancağı’ndaki ”Küre-i Selendi”, İzmir yakınlarındaki ”Ebna-yı Küre” ve nerede olduğunu belirleyemediğimiz ”Küre”dir (Yenişehir).
*) Araç İlçesi’nin 20 km kuzeybatısındaki Küre-i Hadid, 1766, 1850, 1854 ve 1860’ta İlçedir. 10 Ekim 1860 (24 R 1277 H) tarihli Osmanlı Arşivi şöyle başlar (Dosya 432, Gömlek 20, Fon A.}MKT.UM): “Kastamonu Hoşalay, Araç, Küre-i Hadid, Sırt ve Cide kaza müdürlerinin azilleri.” Küre-i Hadid’e Candaroğlu İsmail Bey’in 1451’de yaptırdığı cami bugün de ayaktadır. Bugünkü adı Demirli olan Küre-i Hadid, Araç’ın İğdir Bucağı’na bağlıyken, 1992’de Eflani’ye (Karabük) geçmiştir.
**) Arşivlerde 1615, 1813, 1814, 1850, 1853, 1856, 1860 ve 1862’de ilçe görünen Küre-i Cedid’in nerede olduğunu saptayamadık. Tarihi belirlenemeyen bir arşivde Küre-i Cedid ile Küre-i Nühas’in ayrı ilçeler olduğu vurgulanıyor: ”Kastamonu, Taşköprü, Devrekani, Daday, Küre-i Cedid, Küre-i Nühas, Cide, Bolu… liva ve kazaları…” 5 Kasım 1813 tarihli arşivde de Küre-i Cedid’le ilişkili olarak “Hidayetullah Efendi Camisi”nden söz ediliyor. Safranbolu’da böyle bir cami var (Küre-i Cedid, Safranbolu’yu da kapsayan bir yer olabilir).
Arşivlerde bucak (nahiye) olarak da başka “Küre”ler gördük. Bunlar Aydın-Eşme (Küre), Bursa-İnegöl (Küretül-has), Amasya (Küre-i Garb), İçel-Gülnar (Küre), Lübnan (Küre), Suriye’deki Havran Sancağı (Küre) ve nerede olduğunu bilemediğimiz ”Küre-i Sahtani”dir. İkinci bir "Küre-i Hadit" bile var! Küre Belediyesi: Beldeye önceleri "Küre-i Hadit" daha sonraları da "Küre" denilmiştir(…). Osmanlı Devleti, belde yakınında bulunan demir ocaklarında top gülleleri döktürmüştür(…). Belediye teşkilatı 1992 yılında kurulmuş olup, beldenin 2.348 nüfusu vardır(…). Belde ilçe merkezine (Söğüt) 10 km, Bilecik İli’ne 25 km, Sakarya Irmağı’na 5 km’dir (site.mynet.com).
Bir de “Küre-i Nühas” olduğundan kuşku duyduğumuz ”Küre”ler var. Bunları ”yok” saydık. Kitabımızın (Abana Belgeseli, 2005) 2. baskısından önce bunları açıklığa kavuşturabileceğiz. ”İnebolu” ve öteki yerler için de bu durum geçerli.
1869 (1286 H) Kastamonu Salnamesi’ne göre İnebolu ilçedir. Gemiciler (Evrenye), Küre ve Fakaz (İlyasbey) İnebolu’nun bucağıdır (İlyasbey’in bucaklığını Kastamonu Salnameleri’nde göremedik). Bu tarihten (1869) sonra İnebolu kesintisiz ilçedir.
1878’de Küre’nin bir ilçeliği var.
Osmanlı Arşivi 4 Ağustos 1878 (05 Ş 1295 H):
”Kastamonu Vilayeti’nin Küre-i Nühas Kazası’nda bulunan bakır madeni ocağının belli şartlarla on sene müddetle Panayot’a ihale edilmesi ve ihale şartnamesi” (Dosya 134, Gömlek 5714, Fon Kodu İ..MMS).
1886’da İnebolu’da yangın olur.
Osmanlı Arşivi 7 Temmuz 1886 (05 L 1303 H):
”İnebolu’da yanan dükkanların yerine ahşap yapılanların tekrar yandığı beyanıyla üçüncü defa yapılacak dükkanların kargir yapılmasının tebliği” (Dosya 1353, Gömlek 74, Fon Kodu DH.MKT).
28 Kasım 1886 (2 Ra 1304 H):
“İnebolu Kazası çarşısının yanmasından dolayı inşasına başladıkları emlaklerinin beher arşını için belediyece fahiş akçe talep olunarak tatil edildiğinden, taleb-i madeleti havi İnebolu ahali vekili Hoca Mehmed Efendi’nin istidası” (Dosya 1374, Gömlek 35, Fon Kodu DH.MKT).
1887’de de Küre’de yangın var.
Osmanlı Arşivi 5 Kasım 1887 (19 S 1305 H):
”İnebolu’ya bağlı Küre Nahiyesi’nde meydana gelen yangında meydana gelen hasarı ve yangınzedelere yapılan yardımı havi tahriratın Sadaret’e takdimi” (Dosya 1461, Gömlek 18, Fon Kodu DH.MKT).
Küre-i Nühas Nahiyesi 13 Şubat, 16 ve 25 Aralık 1888’de de Cide’ye bağlı görünüyor.
Osmanlı Arşivi 16 Aralık 1888 (21 R 1306 H):
"Cide Kazası’na tabi Küre-i Nühas Nahiyesi’nin kazaya tahvil edilmesi ve tayin olunacak memurlara ne kadar maaş verileceği hususunun Kastamonu Vilayeti’ne yazıldığı" (Dosya 1578, Gömlek 41, Fon Kodu DH.MKT).
Yukardaki arşivden Küre’nin ilçe yapıldığı anlaşılıyor. Ama bu ilçeliğe ilişkin başka bir veriye rastlayamadık. Küre’nin Cide’ye bağlı olmasına da bir anlam veremedik. Cide Küre’ye İnebolu’dan ”kuş uçumu” üç kat uzaklıktadır, üstelik yol da yoktur. Küre-İnebolu yolu 1868’den beri açıktır.
Osmanlı Arşivi 28 Ağustos 1890 (10 M 1308 H):
”İnebolu Kazası’na bağlı Küre-i Nühas Nahiyesi’nin önemi sebebiyle kazaya tahvilinin, bütçede karşılık olmamasından dolayı uygun görülmediği” (Dosya 1755, Gömlek 9, Fon Kodu DH.MKT).
23 Mart 1893 (05 N 1310 H) tarihli arşivde de benzer karar var:
”İnebolu’ya muzaf Küre-i Nühas Nahiyesi’nin kazaya tahvilinin münasip olmadığı” (Dosya 185, Gömlek 13866, Fon Kodu BEO).
29 Nisan 1893 (12 L 1310 H):
” İnebolu Kazası için istenilen İtfaiye alat ve edevatının bedeli peşin ödenirse, Sanayi Mektebi’nde imal ettirilip gönderilebileceği, bunun ne kadara mal olacağının Kastamonu Vilayeti’ne bildirildiği” (Dosya 4, Gömlek 67, Fon Kodu DH.MKT).
10 Aralık 1900 (17 Ş 1318 H):
” İnebolu Kazası muzafatından Patriyoz Karyesi’nde inşa olunacak Rum Mektebi’ne ruhsat itası” (Dosya 1594, Gömlek 119498, Fon Kodu BEO).
2 Mayıs 1905’te (27 S 1323 H) Küre ilçedir:
”Küre-i Nühas Kazası Müdürü Raşid Efendi’nin zimmetinin terkin-i kaydı” (Dosya 419, Gömlek 55, Fon Kodu ŞD).
1906’da Cide’nin Hoşalay Bucağı’ndan (Doğanyurt) 18 köy İnebolu’ya geçer.
10 Nisan 1906’da Küre ilçedir.
Osmanlı Arşivi 2 Mayıs 1906 (08 Ra 1324 H):
”Kastamonu Vilayeti Cide Kazası’nın Hoşalay Nahiyesi’ne tabi onsekiz karye, İnebolu’ya daha yakın olduğundan karye merkezinin Cide’den irtibatının kesilmesiyle İnebolu’ya ilhakı hususunda gerekli muamelenin yapılması” (Dosya 1079, Gömlek 38, Fon Kodu DH.MKT).
1907’de, tarımın ”yeni ziraat aletleriyle geliştirilmesi ve yayılması” için dışardan getirilecek araçlardan gümrük alınmaması buyruğu çıkıyor.
Osmanlı Arşivi 30 Mart 1907 (15 S 1325 H):
”Avrupa’dan İnebolu’ya gelecek yüz aded sapanın bila-resm imrarı” (Dosya 145, Gömlek 64, Fon Kodu Y..A...RES).
Osmanlı Arşivi 26 Aralık 1907 (20 Za 1325 H):
”İnebolu tüccarından Nikolaki Sefidis’in ziraat işlerinde ve tesis edeceği fabrikada kullanmak üzere getireceği harman makinesinin gümrük resminden muafiyetini talep etmişse de ziraatte kullanılan makinelerin zaten gümrük resminden muaf olduğu, Nikolaki’nin getirteceği makineyi fabrikada kullanacağını belirtmesinden muafiyetin irade-i seniyyeye bağlı olduğu” (Dosya 1219, Gömlek 78, Fon Kodu DH.MKT).
25 Şubat 1914 (29 Ra 1332):
“İnebolu kazasına tabi Küre Nahiyesi’nde yeniden inşa olunan hükümet konağının resmi açılışının yapıldığı ve bu nahiyenin kaza yapılmasına dair telgraf mazbatasının takdim edildiği hakkında Kastamonu Valiliği’nin tahriratı” (Dosya 2, Gömlek 106, Fon Kodu DH.İ.UM.EK).
1914’te Küre’den birkaç köy İnebolu’ya geçer.
Osmanlı Arşivi 8 Mart 1914 (11 R 1332 H):
”Küre Nahiyesi’nden ayrılarak İnebolu Kazası’na ilhak olunan köylerin isimleriyle nüfusunu bildirir bir cetvelin Kastamonu Nüfus Müdüriyetinden istenmesi” (Dosya 49, Gömlek 86, Fon Kodu DH.SN.THR).
6 Ekim 1915’te Ruslar İnebolu’yu bombalar.
Osmanlı Arşivi 12 Ekim 1915 (02 Z 1333 H):
”1331 senesi 23 Eylül günü üç Rus kruvazörünün İnebolu İskelesi’ne yanaşarak kasabayı bombardıman ettiği, dört kişinin yaralandığı ve yaralananlardan birinin vefat ettiği” (Dosya 18, Gömlek 3, Fon Kodu DH.EUM.5.Şb).
1916 ve 1917’de Küre’nin ilçeliği var.
Osmanlı Arşivi 13 Aralık 1916 (30 Teşrinsani 1332 Rumi):
”Küre Kazası’ndaki mültecilerin miktarını havi Kastamonu Valiliği’nin telgrafı” (Dosya 540, Gömlek 22, Fon Kodu DH.ŞFR).
Osmanlı Arşivi 6 Kasım 1917 (20 M 1336 H):
”Kastamonu Vilayeti’ne bağlı Küre Kazası Hapishanesi’nin dört aylık yoklama cetvelinin takdim edildiği” (Dosya 31, Gömlek 41, Fon Kodu DH.MB..HPS.M).
Küre’nin Cumhuiyet Devri’ndeki ilçelik tarihi 1925’tir.
CUMHURİYET ARŞİVLERİ’NDE İNEBOLU
* 14/4/1924- Milli Mücadele’deki hizmetleri için Trabzon, İnebolu, Samsun loncaları istiklal madalyası ile ödüllendirildi.
* 3/6/1924- İnebolu Piyade Kayıkçı Loncası’na Milli Mücadele’de yaptıkları hizmetler için istiklal madalyası verildi.
* 19/11/1935- Şiddetli fırtınadan, Denizyolları İşletme İdaresi’nin İnebolu Vapuru battı.
* 21/11/1941- Sivastopol’dan iki Rus gemisi İnebolu’ya gelerek sığınma istedi.
* 16/2/1946- Cide’ye bağlı Meset Bucağı (Doğanyurt) köyleri İnebolu, Küre ve Cide ilçelerine bağlandı.
* 9/4/1949- Abana’ya bağlı Evrenye, Namazgah, Keti, Kazla, Çerçille ve Zerveli köyleri İnebolu’ya bağlandı.
* 23/8/1949- Abana’nın Güde ve Ayvat köyleri İnebolu’ya bağlandı.
* 2/6/1953- Abana’nın Dibek, Hayrioğlu ve Gedefi köyleri İnebolu’ya bağlandı.
* 13/11/1953- Günürye köyü İnebolu Belediyesi sınırları içine alındı.
* 22/11/1955- Küre’nin Anday ve Gemere köyleri İnebolu İlçesi’ne bağlandı.
* 18/4/1956- Bozkurt’un Deliktaş Köyü İnebolu’ya bağlandı.
* 20/7/1959- Acıtonos Köyü ve Hacımehmet köyü’nün Kızılkara Mahallesi, İnebolu Belediyesi sınırları içine alındı.
CUMHURİYET ARŞİVLERİNDE KÜRE
* 8/5/1929- ”Küre mevkiinde bulunup, işletme imtiyazı Osmanlı Hanedanından Naile Hanım’a ait olan bakır madeni imtiyazının feshedilmesi” kararı çıktı.
* 8/2/1950 Uzunöz Köyü’nün Yayla; Alacık Köyü’nün Yumuşak ve Karaman Köyü’nün Aşı mahalleleri Küre Belediyesi sınırları içine alındı.
* 21/6/1951- Küre’nin Tunuslar, Müsellimler ve Adalar köyleri Daday’a bağlandı.
* 27/5/1954- Küre’nin Karayazıcılar, Şenlik, Çavuşlu, Çırdak, Şalgam ve Mancılık köyleri Devrekâni’ye bağlandı.
* 28/10/1954- Azdavay’ın Furuncuk Köyü Küre’ye bağlandı.
* 30/11/1954- (Buğün Ağlı’da olan) Akdivan Köyü Küre’ye bağlandı.
* 22/11/1955- Küre’nin Alçılar, Baltacak ve Çörekçi köyleri Devrekâni’ye bağlandı.
* 18/4/1956- Küre’nin Keydanlar ve Akmescit köyleri Devrekâni’ye bağlandı.
* 27/1/1964- Azdavay’ın Akçakese Köyü Domuzalağı Mahallesi Küre’nin Kösereli Köyü’ne bağlandı.
İNEBOLU LİVASI:
Osmanlı Arşivleri’nde İnebolu’nun ”liva” olmasına ilişkin bilgilere rastladık (liva: Osmanlılarda, ”ilçe ile il arası” yönetim birimi, sancak).
Osmanlı Arşivi, 8 Şubat 1910 (27 M 1328 H):
”Bartın, Safranbolu ve İnebolu kazalarının livaya tahvili ve bunlara bağlanacak kazalar” (Dosya 29/-2, Gömlek 29, Fon Kodu DH.MUİ).
Bu arşiv özetinden İnebolu’nun liva yapıldığı anlamını çıkarıyoruz. İnebolu’nun bu tarihteki livalığına ilişkin başka bilgi yok.
Tarihi verilemeyen bir başka arşivde de İnebolu livadır:
”…Silistre ve İnebolu livalarında Karye-i Sokova’nın beytülmal, mal-ı gayib, mal-ı mefkud ile Sofya’nın cizye-i gebran…” (Dosya 1/-1, Gömlek 312, Fon Kodu MAD.d.).
Bu ”İnebolu Livası” 1910’lu yıllardan çok daha eski. Hem dili eski, hem de 1879’da Bulgaristan’in başkenti olan Sofya gibi kimi kentleri Osmanlı Devleti’nde gösteriyor. Buradaki “İnebolu Livası” Bulgaristan’da olabilir. Bulgaristan’da (İslimiye Sancağı) ve Yunanistan’da (Mora Sancağı) birer İnebolu var. İkincisinde ”İnebolu Kalesi” de var. Birçok arşivde bu İnebolu ilçedir. Arşivlerde “Köy” olarak da bir İnebolu’ya rastladık: Aydın İli’ndeki bu İnebolu Köyü, 1803’te “Eryaz İlçesi”ne; 1804’te “Arpaz İlçesi”ne bağlıdır. 1957’de bu İnebolu’da belediye kuruldu. 1961’de adı “Yazıkent” olarak değiştirilen İnebolu, bugün Bozdoğan İlçesi’ne (Aydın) bağlı bir beldedir.
14 Mayıs 1914 (18 C 1332 H) tarihli arşivde de İnebolu’nun liva olma isteği var:
”…Abana ve Göre nahiyelerinin kazaya tahviliyle İnebolu’nun liva haline ifrağı isteği” (Dosya 204, Gömlek 19, Fon Kodu DH.İD).
Bu arşivde adı geçen Abana, arşivin tarihinden 12 gün sonra (26 Mayıs 1914) “ilçe” görülüyor. Yine bu arşivde adı geçen “Göre” birçok arşivde İnebolu’nun bucağı görünüyor. Nerede olduğunu öğrenemedik. Arşivlerde İnebolu’ya bağlı Özine, Ayata, Ortapa, ayaz ve Ayazmad bucaklarından da söz ediliyor(*).
*) 16 Nisan 1890 (29 B 1306 H) tarihli arşiv: ”Kastamonu’nun İnebolu Kazası’na tabi Ortapa Nahiyesi’nin Hacı Ahmed Mahallesi Muhtarı Bostancıoğlu Abdullah’ın iktidarsızlığına binaen ahali tarafından azlinin istendiği” (Dosya 1718, Gömlek 9, Fon Kodu DH.MKT). 23 Mayıs 1892 (26 L 1309 H) tarihli arşiv: “İnebolu’nun Ayata Nahiyesi’nde kalp mecidi (sahte para) bulunduğundan başka mahallere yayılmasına engel olunarak gereğinin yapılması (Dosya 1952, Gömlek 61, Fon Kodu DH.MKT) ve 10 Aralık 1910 (7 Z 1328 H) tarihli arşiv: “İnebolu’nun Ayazmad ve Küre nahiyelerinin kaza, Çatalzeytin ve Evreniyye Keşrek köylerinin nahiye haline getirilmesi hakkındaki talep ve gönderilen haritanın inceleneceği” (Dosya 92/-1, Gömlek 19, Fon Kodu DH.İD).
Osmanlı Arşivi 27 Ocak 1918 (14 R 1336 H):
”Cide Kazası’nın İnebolu’ya ilhakıyla İnebolu’nun müstakil bir liva ve Küre Nahiyesi’nin de kaza yapılması için müteaddid imzalar ile gönderilen ariza” (Dosya 46, Gömlek 13, Fon Kodu DH.İ.UM.EK).
1919’da da İnebolu ”livalık” ister.
Osmanlı Arşivi 07 Nisan 1919 (06 B 1337 H):
”Kastamonu’ya bağlı İnebolu’da liva, Küre ile Abana nâhiyelerinde birer kaza teşkil edilmesinin tahsisât yetersizliğinden mümkün olmadığı” (Dosya 10/-2, Gömlek 2//33, Fon Kodu DH.İ.UM).
İNEBOLU ADI:
Osmanlı Arşivleri’nde ”İnebolu”nun başka tür yazılışı yok. Biz yine de bu konuya değineceğiz.
”İnebolu” adı ”Ionopolis”ten uyarlanmıştır. Ionopolis’in sonundaki ”s” kimi dillerde (örneğin Fransızca) okunmaz. Kimi durumlarda Yunancada da okunmaz. Bu sözcük Türkçeye şöyle aktarilabilirdi: İonopoli. Ama biz bu sözcüğü Latince kökenli bir dilden değil, Arapçadan aktarmışız (o dönemde ”Doğu Uygarlığı” daha öndedir). Arapçada ”p” sesini karşılayan tilcik (harf) olmadığından, ”p”ler de “b” ile yazılıyor. Bu nedenle Ionopolis, Türkçeye ”İnebolu” olarak aktarılmıştır. Bu durumdan Abana da etkilenmiş; özgün adı ”Apana” olmasına karşın, Türkçeye ”Abana olarak geçmiştir.
İnebolu’nun Ionopolis’ten önceki adı ”Abonutechos”tur(*). Bu sözcüğün Abonteichos, Aboni Teichos, Aboni Tichos, Abonitichos, Abonoteichos, Abonu Teichus, Abonuteichus, Avonotichos, Aponi Tichos gibi yazılışlarına rastlıyoruz. Bunun nedeni, bu adın zamanla değişime uğraması değil, Yunanca olan bu sözcüğün çesitli Batı dilleri ebece’leriyle yazılmasıdır. Fransızlar da önüne bir ”d” ekleyerek çeşitlendirmiş: d’Abonos, d’Abonus, d’Abonotique, d’Abonû-tichos.
*) Kastamonu Valiliği, Kastamonu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Abana Kaymakamlığı ve Abana Belediyesi internet siteleri başta olmak üzere birçok kişi ve kuruluş “Abonutechos”u “Abana” olarak algılıyor! (İnebolu Kaymakamlığı ve İnebolu Belediyesi de Abonutechos’tan hiç söz etmiyor!). Oysa, Kastamonu Valiliği’nin yayımladığı “Kastamonu 1973 İl Yıllığı” bile "İnebolu (Abunoteikhos) yahut İonopolis" diye yazıyor (sayfa 155). Ahmet Gökoğlu, “Paphlagonia” yapıtında (Kastamonu, 1952), “İnebolu”ya şöyle başlar: “İnebolu’nun en eski adı olan Abunoteikhos isminin ikinci kısmı Yunanca ‘kale’ anlamını taşımaktadır” (sayfa 20). Hele hele Abonutechos’un İnebolu olduğunu gösteren 6 tarihsel harita da içinde, bu konuda açığa çıkardığımız birçok belgeden sonra (Abana Belgeseli, 2005, sayfa 9, 10, 12, 13, 14 ve 49), Abonutechos’un İnebolu’nun adı olduğu gün gibi ortada. Kastamonu Valiliği bu konudaki başvurularımıza yanıt verme geregi bile duymuyor!
Aboni Tichos (Abon Hisarı) adı, 2. yy’da kentte ortaya çıkan Alexandras adlı bir yalancı peygamber yüzünden (kentin adının kötüye çıkması nedeniyle) ”Ionopolis” (İyonya Kenti) olarak değiştiriliyor.
Ahmet Gökoğlu’na göre Ionopolis adı ilk kez İS 165 yılında paralarda görülür (Paphlagonia, 1952, sayfa 20).
Kaynaklarda İnebolu’nun adı Aboni-Moenia ve Aboni-Muro olarak da geçiyor. Kimi kaynaklarda da yalnızca Aboni olarak geçiyor. Özellikle Aboni-Moenia çok geçiyor ve birçok kaynakta İnebolu’nun Ionopolis’ten önceki adı olduğu belirtiliyor. Bu durumu anlamakta çok zorlandık ama gizemi de çözdük:
Aboni Tichos’taki ”Tichos”un Yunanca anlamı ”hisar”dır (sur, kale).
Aboni Moenia’daki ”Moenia”nın Latince anlamı ”hisar”dır (sur, kale).
Aboni Mura’daki ”Muro’nun İspanyolca, İtalyanca ve Portekizce anlamı ”hisar”dır (sur, kale).
Bu durumda, bunların üçü de İnebolu’nun Ionopolis’ten önceki adıdır. Elbette ”Aboni” de. Bu durum şuna benzer: Bizim ”Yeni Delhi” olarak bildiğimiz Hindistan’ın başkentine İtalyanlar ”Nuova Delhi”; İngilizler de ”New Delhi” der.
İnebolu’nun, çok az da olsa Junopolis, Jonopolis, Inopolis, Panapolis, Niopoli, Zinopoly gibi adlarına da rastladık.
İnebolu’nun bir de Ineboli, Ineboly, Yneboli, Ynebolu, Eneboli, Ainebal, Ainabol, Ainaboli, Ainehboly, Inehboli, Inebolua, Ainahboli, Aynabuli, Ainaliboli gibi yazılışları var. Bu da, Batılıların Arapça ya da Osmanlıca kaynaklardaki İnebolu’yu kendi yazı dillerine aktarmalarından kaynaklanıyor (örneğin bir Alman Osmanlıca ya da Arapça yazılı ”Çatalzeytin”i ”Tshatalzeitün”; ”Çayağzı”nı da ”Tshaiaghzy” olarak yazar).
HOŞALAY (MESET-DOĞANYURT)
Osmanlı Arşivleri’nde Hoşalay’ı (Meset-Doğanyurt) 1665, 1668, 1675, 1680, 1695, 1700 ve 1710 yıllarında bucak olarak görüyoruz.
Hoşalay 7 Mayıs 1710’da bucaktır.
Arşivlerde Hoşalay 16 Haziran 1710’da ve 1728’de ilçedir. 1730, 1732 ve 1750’de bucak görülen Hoşalay 1755 ve 1758’de ilçedir.
1766’da Hoşalay’ı bucak olarak görüyoruz.
Sonra uzun bir ilçelik dönemi başlar: 1770, 1771, 1780, 1790, 1799, 1801, 1807 ve 25 Ocak 1811.
5 Aralık 1811’de bucak, 1812’de ilçedir.
Osmanlı Arşivi 23 Eylül 1812 (10 S 1230 H):
“Donanma için Gideros ve havalisinden sütun ve serenlerin iskeleye indirilmesi için Kastamonu sancağının Hoşalay vesair kazalarının camusları ile yardım etmeleri” (Dosya 209, Gömlek 10446, Fon Kodu C..EV).
1815’teki bucaklıktan sonra yine uzun bir ilçelik dönemine girilir:
1816, 1818, 1824, 1825, 1831, 1834, 1836, 1837, 1838, 1840, 1843, 1845, 1846, 1847, 1848, 1849, 1850, 1852, 1853, 1854, 1856, 1857, 1858, 1859, 1860, 1861, 1862, 1863, 1864, 1865, 1866, 1867 ve 1877.
Sonrasında uzun bucaklık yılları: 1886, 1887, 1888, 1889, 1890, 1891, 1892, 1893, 1894, 1895, 1899, 1900, 1901, 1902, 1903, 1906, 1907, 1908, 1909, 1910 ve 1917.
Hoşalay, bucak olduğu dönemlerde çoğu kez Cide İlçeyse, bu ilçeye bağlıdır. Cide ilçe ve bucak değilse, Hoşalay batıya doğru genişler.
“Hoşalay" adı, söylenceye göre kendi alayını kendi düzmesinden ortaya çıkmış: Çarığı, poturu, şalvarı, fesi ve kılıcıyla gören, "Ne hoş alay!" dermiş.
Cumhuriyetle beraber Meset adıyla bucaklık sürer.
29 Kasım 1943 tarihli Cumhuriyet Arşivi’nde Meset Bucağı İnebolu İlçesi’ne bağlıdır.
16 Şubat 1946 tarihli Cumhuriyet Arşivi’nde de ”Kastamonu’nun Cide İlçesine bağlı Meset Bucağı köylerinin İnebolu, Küre ve Cide ilçeleri merkez bucaklarına bağlanması” kararı çıkıyor.
Sonrasında ne zaman İnebolu’ya bağlandığı belli değil (kimbilir bir süre için bucaklık kaldırılmıştır).
1962’de adı Doğanyurt olur (bucaktır). İlçelik tarihi de 1990.
İNEBOLU-KASTAMONU YOLU:
Osmanlı Arşivi 30 Kasım 1852 (18 M 1269 H):
”İzmir-Turgutlu, Bursa-Kütahya ve Kastamonu-İnebolu İskelesi arasındaki yolların inşası için gereken tahsisat ve edevatın sağlanarak ilgili memurların görevlendirilmesi” (Dosya 111, Gömlek 62, Fon Kodu A.}MKT.UM).
Osmanlı Arşivi 8 Aralık 1861 (5 C 1278 H):
“Edirne, Selanik, Trabzon ve Hüdavendigar (Bursa) eyaletleriyle, Canik ve Kastamonu sancaklarında yol tesviyesi ve istihkamat inşası hizmetlerinde askerlerin istihdamının kabil olup olmadığının tahkikiyle iş’arı ve İnebolu’ya gidecek mühendisin Kengiri’ye(*) de giderek orada bulunan memlahadan hasıl olan tuzun, nakil işinin tahkik edileceği” (Dosya 383, Gömlek 48, Fon Kodu A.}MKT.NZD).
*) Osmanlı Arşivleri’nde hem “Çankırı” hem de “Kengiri” sözcükleri geçiyor.
Osmanli Arşivi 14 Nisan 1862 (14 L 1278 H):
”…Bursa ve İnebolu yollarının keşif ve muayenesi için gerekli mühendis ve memurların tayinine dair evrakın gönderildiği” (Dosya 411, Gömlek 90, Fon Kodu A.}MKT.NZD).
Osmanli Arşivi 20 Ekim 1862 (26 R 1279 H).
”Bursa ve İnebolu yolunun keşfinden sorumlu Mösyö Badyano ile Binbaşı Yusuf Bey’in refakatine tayin edilen Osman Abdi, Ahmed ve Bahri Efendilere maaş tahsisi” (Dosya 244, Gömlek 42, Fon Kodu A.}MKT.MHM).
Kastamonu ile İnebolu arasında yol yapımı girişimleri oldukça eski. Tarihi belirlenemeyen iki Osmanlı Arşivi’inde şöyle deniliyor:
“Çankırı-İnebolu yolunun alat ve edevatı hükümetçe verilmek üzere ahali-yi mahalliyece inşası” ve “yapılmakta bulunan İnebolu yoluna mühendis tayini, yol inşaatına gereken alatın tedariki için mahalli tarik sandıklarına yirmi beşer bin kuruş tavizan sermaye verilmesi.”
15 Temmuz 1863 tarihli arşivde ”Bursa ve İnebolu yolları için tabettirilen amele pusulası masrafları”na değiniliyor. 25 Şubat 1864’te ”İnebolu yolu için teşkil olunan komisyona Reis Şükrü Efendi ile vücuhdan Sabri Bey’in nişanlarına dair” bilgiler var.
7 Haziran 1864 tarihli arşivde ”İnebolu’dan Kastamonu’ya ve oradan da Çankırı’daki tuz madenlerine giden yolların yapılması”na ilişkin bilgi var. 26 Ağustos 1865 tarihli arşivde de ”İnebolu ile Küre-i Nühas arasında yapılan yol”a ilişkin bilgi var.
29 Haziran 1864 (25 M 1281 H):
“İnebolu İskelesi’nden Kastamonu’ya kadar düzeltilen yollar için ahaliden istenen paranın affına dair Dersaadet’te sakin talebeden Hafız Bekir, Sadık ve diğerlerinin arzuhali” (Dosya 445, Gömlek 139, Fon Kodu MVL).
29 Eylül 1865 (9 Ca 1282 H):
”Yeni yapılan İnebolu yolunun zuhur eden selden ne şekilde zarar gördüğü vs vukuattan bahisle başmühendis Mösyö Vebdalnake’nin muamelat ve hareketlerinin tafsilatına dair” (Dosya 713, Gömlek 64, Fon Kodu MVL).
26 Ekim 1865 (6 C 1282 H):
“Yapılmakta olan İnebolu-Kastamonu-Çankırı yolu hakkında Kastamonu Mutasarrıfı’yla görüşülerek mezkur inşaat için Çankırı’dan çıkacak olan bin amelenin tertip ve irsal olunduğu” (Dosya 713, Gömlek 64, Fon Kodu MVL).
7 Ekim 1866 (2 Z 1282 H):
”İnebolu yolu tesviyesinde kolu sakatlanan Küre-i Nühas kazasından Receb’e tahsis edilen altmış kuruş maaş yeterli olmadığından zam yapılması” (Dosya 719, Gömlek 131, Fon Kodu MVL).
1 Haziran 1867 (28 M 1284 H):
“Yeni düzenlemeye tabi tutulan İnebolu yolunun tesviyesi, Viranşehir (*) ahalisinin mükellefiyetleri üzere istihdamları ve bakayaları hususlarında Kastamonu Meclisi’nin mazbatası” (Dosya 2, Gömlek 106, Fon Kodu DH.İ.UM.EK).
*) Safranbolu
İnebolu-Kastamonu yolu 1868’de tamamlanır.
Osmanlı Arşivi 12 Ekim 1868 (25 C 1285 H):
”İnebolu yolunun tamamlanması üzerine ahaliye ve emeği geçenlere takdir ve teşekkür edildiği, yapılan çalışmalardan memnunluk duyulduğu” (Dosya 423, Gömlek 73, Fon Kodu A.}MKT.MHM).
10 Ekim 1878 (12 L 1295):
“Kastamonu’daki yollar tamir ve tesviye edilerek, çifte atlı Rumeli arabalarının işlettirilmesine başlandığını belirten Kastamonu Mutasarrıflığı’nın gönderdiği telgrafın memnuniyetle alındığı” (Dosya 1324, Gömlek 64, Fon Kodu DH.MKT).
1887’de de bu yolda çalışma var.
21 Ocak 1887 (27 R 1304 H) tarihli arşiv:
“İnebolu Kazası’nda inşası kararlaştırılan yolda işlemeleri için civar köylerdeki ahalinin tazyik edildiği hakkında Saltanat-ı Seniyye kayıkçılarıyla Istabl-i Amire hademelerinin adaletlerinin muhafazası talebinin Kastamonu Vilayeti’ne bildirilmesi” (Dosya 1394, Gömlek 42, Fon Kodu DH.MKT).
10 Temmuz 1894 (7 M 1312 H):
“Kastamonu şehri dahilinde, İnebolu ve Kengiri yollarının bitişme noktasında bulunan dere yatağının temizlenmesi” (Dosya 1314, Gömlek 1312/M-43, Fon Kodu İ..DH).
Yol, ilk aşamada Çankırı’ya dek yapılacaktır. O dönemle Ankara çok önemli bir yer değil. Çankırı’nın önemi, oradaki “tuz”un Karadeniz’e ulaştırılması çabasından kaynaklanıyor. Tuz, yoksulların yaşamında çok önemlidir. Şeker gereksinimi pekmez ve yemişlerle karşılanabilir. Sıvıyağı gereksini keten ve zeytinden karşılanabilir (beziryağı ve zeytinyağı). Ama tuz satın alınacaktır. Tuz gereksinimini kimi kez deniz suyundan karşılayanlar olur. Tuz devlet tekelindedir. Tuz kaçakçılığının önlenmesi için savaşım verilir. ”İnebolu Vapuru” Karadeniz’deki tuz kaçakçılarının peşindedir.
Osmanlı Arşivi 15 Ağustos 1897 (16 Ra 1315 H):
”Tuz kaçakçılarını takib eden İnebolu Vapuru’nun masraflarının ödenmesi” (Dosya 994, Gömlek 74479, Fon Kodu BEO).
Osmanlı arşivi 9 Haziran 1890 (21 L 1307 H):
”Kastamonu vilayetindeki tuz kaçakçılığının meni ile kaçakçıların yakalanması için, telgraf hattının İnebolu’dan Cide’ye kadar temdidiyle mahalli zabtiye kuvvetlerinin tezyidi” (Dosya 54, Gömlek 58, Fon Kodu MV).
Kastamonu-İnebolu yolunda at arabalarıyla taşımacılık yapılır (Bargir: Yük taşıyan, beygir).
Osmanlı Arşivi 18 Ağustos 1902 (14 Ca 1320 H):
”Kastamonu Belediyesi için alınmakta olan ’tanzifat rusumu’yla ticaret eşyası nakleden bargir arabalarından alınmakta olan resmin lağvıyla İnebolu ve diğer cihetlerden vilayete gelen ticaret eşyasını nakleden arabalardan ve mevaşiden rüsum istifasına mezuniyet talebinin uygun görülmediği” (Dosya 562, Gömlek 76, Fon Kodu DH.MKT).
Osmanlı Arşivi 22 Mart 1899 (10 Za 1316 H):
“İnebolu İskelesi ile gümrük dairesi arasında inşa edilen yolun inşa masrafına karşılık olmak üzere belediye tarafından alınmakta olan iskele rüsumunun alınmasına devam edilmesi” (Dosya 9, Gömlek 1316/ZA-2, Fon Kodu İ..RSM).
7 Aralık 1901 (26 Ş 1319):
“İnebolu kazası dahilinde yapılacak yol genişletme işiyle ilgili vilayet başmühendisliğinin planında değişiklik yapan belediye ve idare meclisi azaları hakkında yapılan şikayetin tahkiki” (Dosya 89, Gömlek 15, Fon Kodu DH.TMIK.M).
2 Mayıs 1903 (4 S 1321 H) tarihli arşivden yolun yeniden yapılmakta olduğu anlamı çıkıyor:
“Kastamonu Vilayeti dahilindeki yolların inşası için gerekli olan masarifin temini ile mühim olan İnebolu yolunun tamamlanması için bedenen hizmet edeceklerin ihale olunmayan kısımda çalıştırılmaları ve ihale olunan kısma ait masarifatın da temin ve tesviyesi için gereğinin icrası” (Dosya 701, Gömlek 15, Fon Kodu DH.MKT).
23 Kasım 1911 tarihli arşivde “Kastamonu-İnebolu yolunun turuk-ı vilayet tahsisatıyla tamiri” isteniyor.
Arşiv dışı birçok yerde İnebolu-Kastamonu yolunun 1909’da (H 1327) tamamlandığı yazılı. Bu yolun 1909’da “motorlu taşıt”lara açılmış olma olasılığı da az.
1. Dünya ve Kurtuluş savaşlarında İnebolu’ya çıkarılan savaş gereçleri ve kişilerin at-katır sırtında, kağnı ve faytonlarla Ankara’ya ve ”cephe”lere ulaştırıldığını biliyoruz.
Nurettin Peker (1893):
(İnebolu’ya) ”Tekrar bir gemi geldiğinde aynı şekilde karınca gibi çalışılıyordu. Bir yandan da bu cephaneler Kastamonu, Çankırı çevrelerinden gelen iki tekerlekli kağnı ve dört tekerlekli at arabalarıyla, 30 arabalık gruplar halinde Kastamonu’ya doğru yola çıkarılıyordu. 1.600 araba, çoluk çocuk, kadın erkek, genç ihtiyar herkes akın akın şerit gibi uzuyor ve İnebolu-Sakarya hattında bulunan tüm kasaba ve köylerin de katılımıyla 150.000’e yaklaşan bu ilkel araçlarla vatan savunması için çalışılıyordu(*)” (Tüfek Omza, Hazırlayanlar Orhan Peker ve Hilal Akkartal, İstanbul 2009, sayfa 260-261).
*) Nurettin Peker, 1914’te de bu yolun böyle çalıştığını yazar: “İnebolu’ya geldiğimde gördüm ki, ahali ayaklanmış, askere alınmak için gruplar halinde şubeye gidiyorlar(...). Askere alınanlar hemen kafileler halinde düzenli bir şekilde ve başlarına da memur konularak, satın alma komisyonunun aldığı nakliye arabası, katır ve atlarla yaya olarak Kastamonu’daki 14. Tümen’in emrine gidiyordu” (age, sayfa 106). Peker, kendisi de İnebolu’dan Kastamonu’ya yaya olarak gider: “İnebolu’da anne ve babamla vedalaşarak 10 Ağustos 1914 sabahı hareket ettim. 90 km olan bu yolu yaya olarak yürüyüp, 12 Ağustos 1914 sabahı Kastamonu’ya geldim” (age, sayfa 106). Nurettin Peker, 1922’de Kastamonu’dan “atla, İnebolu’ya 12 saatte varabildim” diyor (age, sayfa 263).
8 Ağustos 1818 (26L 1336 H) tarihli Osmanlı Arşivinde çok karışık bir anlatım var. Bu arşive göre, bu tarihlerde Kastamonu-İnebolu yolu, otomobiller (”kamyon” anlamında olmalı) için elverişlidir:
”İstanbul, vilayat-ı müstahlasa ve ordunun ihtiyacını karşılamak üzere aşar zahiresinin nakli için Kastamonu’ya gönderilen otomobillerin sevkine yardımcı olmak üzere İnebolu-Kastamonu yolunda çalışan Kırkkilise Amele Taburu’ndan istenilen yüz amelenin Zonguldak’a gönderilecek olması sebebiyle verilmeyeceği” (Dosya 1, Gömlek 2//02, Fon Kodu DH.İ.UM).
İnebolu’da ilk binek arabası (otomobil) ve kamyonların 1921’de görüldüğü anlaşılıyor.
Turgut Özakman (Ankara 1930):
"Fethi Okyar, Ankara’ya güven içinde gelebilmek için Avrupa’da çare ararken hayli vakit kaybetmiş, sonunda uygun bir İtalyan gemisine binerek 3 Ağustos’ta (1921) İnebolu’ya çıkmıştı. / İnebolu’nun artık bir otomobili vardı. / Otomobil, Süleymanoviç adlı uyanık bir adamındı. Atsız, öküzsüz yürüyen araba İnebolu halkı için büyük bir olay olmuştu. Süleymanoviç’in arabası dileyeni iki günde Ankara’ya ulaştırıyordu. Ücreti kişi başına 75 liraydı. Büyük paraydı bu ve Fethi Okyar’ın bu kadar parası yoktu(*). Faytonla yola çıktı. Dört günde Çankırı’ya geldi. Çankırı’da kendisini Salih Bozok bekliyordu. M Kemal Paşa otomobilini yollamıştı. Sabah yola çıktılar. Akşama Ankara’ya ulaştılar" (Şu Çılgın Türkler, Bilgi Yayınevi, Ankara, 5. baskı, sayfa 257).
*) Süleymanoviç’in otomobil’inin 1921’in ortalarına doğru İnebolu’ya geldiği anlaşılıyor. 1921 başlarında Nazım Hikmet’le Vâlâ Nureddin, yanlarında Ankara’dan yollanan 100’er lira yolluk da bulunmasına karşın, İnebolu’dan Ankara’ya yaya giderler: ”1921 yılının soğuk bir kış günü, Nazım Hikmet ve Vâlâ Nureddin, Ankara’ya doğru yaya olarak yola koyuldular. Bu uzun ve zorlu yol, yurtsever ve daha çok da şair olarak Nazım Hikmet’e çok şey kazandıracaktır. / Dokuz gün sürdü yolculukları. Üç gün Kastamonu’ya kadar. Üç gün Kastamonu-Çankırı arası. Üç gün Çankırı-Ankara arası” (Ekber Babayev, Ustam ve Ağabeyim Nazım Hikmet, çeviren Ataol Behramoğlu, İstanbul, 1997, sayfa 44-45).
Turgut Özakman, 1921’in sonlarında İnebolu’da kamyonların varlığından da söz ediyor: "İnebolu-Ankara arasında kağnı ve arabaların yanı sıra, kiralık kamyonlar da yer aldı" (age sayfa 517).
LİMAN:
İnebolu Limanı üzerine arşivlerde çok az bilgi var.
Limanın yapımına 1882’de başlandığını biliyorduk. Bu bilgimiz de yanlış çıktı.
Osmanlı Arşivi 13 Mart 1889 (11 B 1306 H):
“İnebolu Rıhtımı’nın inşasına gerekli römorkör vapuru, duba ve sair alat ve edevatın gönderilmesi” (Dosya 499, Gömlek 26, Fon Kodu A.}MKT.MHM).
Osmanlı Arşivi 11 Haziran 1889 (12 L 1306 H):
“İnebolu’da rıhtım inşaatına elverişli bir taş ocağı bulunduğu, işletilmek üzere gerekli malzemelerin gönderilmesi talebi” (Dosya 55, Gömlek 72, Fon Kodu Y..PRK.ASK).
Osmanlı Arşivi 29 Aralık 1892 (9 C 1310 H):
“İnebolu Rıhtımı inşaatında müstahdem Teshilat Vapuru Kapdanı Ömer Efendi’ye bir aded İftihar Madalyası itası” (Dosya 11, Gömlek 1310/C-016, Fon Kodu İ..TAL).
Osmanlı Arşivi 24 Mayıs 1893 (08 Z 1310 H):
”İnebolu Rıhtımı’nın imalatına mahsus caraskal makinesi ile dubaların irsal-i keyfiyetinin nezarete aid mevadden olduğu Bahriye Nezareti’ne işar olunduğu” (Dosya 226, Gömlek 16886, Fon Kodu BEO).
9 Ağustos 1893 (26 M 1311 H) tarihli arşivde liman yapım çalışmalarının durdurulması isteniyor:
”Kastamonu şose yolundan yararlanmak amacıyla İnebolu’da yapılacak limanın elverişsiz olacağı, bunun yerine Sinob limanının tamir ettirilerek yollarının yapılmasının daha uygun olacağı yönünde Ali Kemal Paşa tarafından verilen muhtıranın Sadaret’e takdimi” (Tarih. Dosya 106, Gömlek 19, Fon Kodu DH.MKT).
12 Mayıs 1895 (17 Za 1312 H) tarihli arşivde liman yapımının durdurulduğu yazılı:
”İnebolu Rıhtımı’nda kullanılmak üzere mübayaa olunduğu halde ahiren tatil-i inşaat münasebetiyle Ticaret ve Nafia Nezareti’nce mübayaa olunan Teshilat Vapuru’yla dubaların Daire-i Bahriye ile müteahhidin arasında teati kılınan kontrato gereğince esmanının nafia veznesine itası” (Dosya 619, Gömlek No 46405, Fon Kodu BEO).
Osmanlı Arşivi 16 Haziran 1909 (27 Ca 1327 H):
”Daha önce inşaasına başlanmış olduğu halde tamamlanamayan İnebolu Limanı’nın ikmali hususunda Kastamonu Vilayeti Meclisi’nce tanzim olunan mazbata üzerine mahalline gönderilecek olan mühendise yapacağı tetkikatta yardımcı olunması” (Dosya 2846, Gömlek 68, Fon Kodu DH.MKT).
22 Nisan 1912 tarihli arşivde, “İnebolu Limanı’nın inşasına devam edilebilmesi için para tahsisi” isteniyor.
TELGRAF-TELEFON
Yol ve liman kadar önemli olan “telgraf hattı”nın bölgemize gelişine de, Abana’yı(*) öne çıkararak kısaca değinelim.
*) Abana da Küre ve Doğanyurt gibi eski İnebolu’nun bir parçasıdır. Kitabımızın (Abana Belgeseli) konusu gereği Abana’yı daha kapsamlı incelediğimizden buradan ayrı tuttuk. İlgilenen okurlarımız ”abanagazetesi.com”a girerek hem kitabımıza erişebilir, hem de Gemiciler’den Ayancık’a dek uzanan yeni çalışmalarımızı izleyebilirler.
Kastamonu-İnebolu ”telgraf hattı” yapım çalışmaları sürerken, bu “hat”tın Amasra, Bartın ve Akçakoca üzerinden İstanbul’a ulaştırılması isteniyor.
Osmanlı Arşivi 13 Mayıs 1868 (20 M 1285 H):
”Kastamonu’dan İnebolu, Amasra, Bartın ve Akçaşehir güzergahıyla Dersaadet’e bir telgraf hattı çekilerek masraflarının karşılanması” (Dosya 407, Gömlek 60, Fon Kodu A.}MKT.MHM).
Kastamonu-İnebolu arası telgraf teli çekimi 27 Ağustos 1868’de (20 M 1285 H) tamamlandı:
”Kastamonu’dan İnebolu’ya kadar yapılan telgraf hattının bitirildiği ve İnebolulu Hacı Abdullahzade Hacı Mehmed Kaptan’ın evinin telgraf merkezi olarak kullanılmaya başlandığının gazetelerde ilan edilmesi” (Dosya 407, Gömlek 60, Fon Kodu A.}MKT.MHM).
Samsun-Sinop “telgraf hattı” da 1868’de (H 1284) tamamlandı.
10 Mayıs 1882 (22 C 1299):
“Muhterak olan İnebolu Merkezi Telgraf ve Postahanesi’nin mücedden inşasıyla tesviye-i mesarifi istizanına dair tezkire ve ekleri” (Dosya 2449, Gömlek 3, Fon Kodu ŞD).
Birkaç kez yapılması kararı alınmasına karşın, 1891’de İnebolu-Amasra “hattı”nın yapılmamış olduğunu görüyoruz.
Osmanlı Arşivi 12 Ocak 1891 (01 C 1308 H):
“Kaçakçılıkla mücadele amacıyla İnebolu’dan Cide’ye kadar bir telgraf hattı yapımı istenilmişse de öncelikle kaçakçılığın alınacak zabıta tedbirleriyle önlenmesi, söz konusu hattın yapımı için Telgraf ve Posta Nezareti bütçesinin müsait olmayıp ilerki zamanlarda yapılabileceği” (Dosya 1799, Gömlek No:4, Fon Kodu DH.MKT).
Telgraf “hat”ları önceleri yalnızca “telgraf” amaçlı kullanılır (telefon çok sonraları kullanıma girer).
Osmanlı Arşivi 2 Temmuz 1893 (18 Z 1310 H):
”Telefon makinalarının idhal ve kullanımının yasaklanması üzerine İnebolu İdare-i Mahsusa Acentehanesi’nce getirilen plastik ve tenekeden mamül boru şeklindeki aletin telefon olmayıp, gemilerde kullanıldığının Telgraf ve Posta Nezareti’nce bildirildiğinden Kastamonu Valiliği’nce ona göre muamele icrası” (Dosya 63, Gömlek 28, Fon Kodu DH.MKT).
10 Nisan 1906 (16 S 1324 H):
”Kastamonu Küre-i Nühas kazasında küşad olunacak telgraf merkezine bir memur izamı” (Dosya 2802, Gömlek 210101, Fon Kodu BEO).
1920’de Abana Bucağı sınırları içinde bulunan telefon tellerinden 2.186 metresi sökülerek, Kurtuluş Savaşı’na top tüfek katkısı için Eskişehir’e yollandı(*).
*) “...Hatta iline, ilçesine o tarihlerde hayvan yolu bile olmayan Abana gibi sahil bir bucağın telefon tellerini sökerek İnönü Savaşları zamanında cepheye ulaştırdığı kayden anlaşılmıştır. Şifreli tel 5 Mart 1920(…). Garp Cephesi Kumandanlığı’nın emri telgrafisine atfen Eskişehir İnşaat Deposu’na sevkleri bildirilen ve Abana Nahiyesi dahilinde bulunup, bu kerre kaymakamlık vasıtası ile sevk olunan 2.186 metre telin mahalline sevk ve inbası istikmali maruzdur - İnebolu Şube Reisi Binbaşı Hasan Fehmi” (Nurettin Peker, İstiklal Savaşı Resim ve Vesikalarla İnebolu-Kastamonu ve Havalisi Deniz ve Kara Harekâtı, İstanbul, 1955, sayfa 208). Nurettin Peker bu yapıtında Abanalıların orduya para ve silah armağan ettiğini de yazıyor (sayfa 230): “Çanakkale ve İstiklal savaşlarında orduya mavnaları, motorları ile silah, cephane kaçırmakla tanınmış eski Abana Bucağı denizcilerinin 150 evlik köylerinde kalan kadın ve ihtiyar kaptanları da yardımdan geri kalmamışlardı. 5 Ağustos 1920 ve 68 numaralı Açıksöz’den: ‘Küçük bir nahiye merkezi olan Abana’da 1.500 lirayı mütecaviz iane derç ve orduya 7 silah hediye edilmiştir. Şayanı memnuniyet bir tehalikle iane ve eşya ihdası suretiyle fedakârlıkları tevali ediyor. Hamiyetli halkımızın bu fedakârlıklarını hürmet ve şükranla yadederiz’.”
Eskişehir’e yollanan telefon tellerinin İnebolu-Sinop telgraf iletişimini etkileyip etkilemediğini bilemiyoruz. Telefon tellerinin geçtiği o zamanki Abana Bucağı kıyı sınırı 40.000 m kadardır ki, 2.186 metre tel için bu “hat”tın devre dışı bırakılmaması gerekir.
Kimi Osmanlı Arşivleri’ndeki kararların uygulanmadığına sık sık rastlıyoruz. 9 Ekim 1868 (22 C 1285) tarihli arşivde “İnebolu’dan Sinop’a uzatılacak telgraf hattı için gerekli malzemenin gönderilmesi” (Dosya 423, Gömlek 28, Fon Kodu A.}MKT.MHM) kararı vardı.
İnebolu-Sinop ”telgraf hattı”nın Ayancık’tan da geçmesi gerektiğini düşünüyoruz.
9 Şubat 1907 (26 Z 1324 H) tarihli arşivde ”telgraf hattı”nın Ayancık”a ulaşmadığı vurgulanıyor:
”Ayancık Kazası’nda telgraf hattı yapılabilmesi için gereken levazımatın, tel ve fincanların bir an önce tedarik edilerek gönderilmesi talebi” (Dosya 1166, Gömlek 43, Fon Kodu DH.MKT).
1921 ve öncesinde Abana’nın dışarıyla “telgraf bağlantısı” vardır. Örneğin 10 Nisan 1914’te Abana Belediye Başkanı Mehmet Ali, bucaklarının ilçe yapılması için halkın isteğini İstanbul’a telgrafla bildirmiştir (Osmanlı Arşivi).
Nebahat Çuhadaroğlu (Ankara, 1936):
“Ben buralıyım (Abana). Babam Mustafa Bayman (1902) burada telgrafçıymış. Kurtuluş Savaşı başlarında seri (hızlı) yazan telgrafçıları Ankara’ya alıyorlar. Babam 19 yaşında (1921) buradan (Abana) alınmış ve Atatürk’ün buyruğuyla cepheden cepheye giderek görev yapmış. ‘Atatürk’ün telgraflarını çekerdik’ diyordu” (özel söyleşi).
Ama, 9 Haziran 1921’de Yunan Savaş Gemisi Kılkış’ın İnebolu’yu bombalaması sırasında bu "telgraf hattı"nın olmadığını (ya da çalışmadığını) görüyoruz:
Odesa adlı geminin İstanbul’dan yüklediği "çok miktardaki silâh"ı İnebolu’ya boşaltacağı haberini alan Yunan Yüksek Komiserliği, Rus yardımını engellemek için Batum açıklarında "devriye" gezen Kılkış savaş gemisine İnebolu’ya gidip silahlara el koyması buyruğunu verir.
Turgut Özakman (Ankara 1930):
"Yunan ve İngiliz savaş gemilerini izlemek amacıyla Karadeniz kıyısı boyunca gözetleme noktaları kurulmuştu. Biri, ötekini gören tepelerde bulunan noktalar. Elde telefon ağı kuracak malzeme olmadığından, renkli bayraklarla haberleşiyorlardı(...). İnebolu’nun 100 km doğusundaki gözcü, sabah erkenden bir zırhlı ile bir torpidobotun (Kılkış ve Panter) batıya doğru seyrettiğini farketmişti. İşaret bayrağını sallayarak durumu bir sonraki gözcüye bildirdi. Noktadan noktaya işaretleşilerek haber Abana ve İnebolu’ya(*) iletildi" (Şu Çılgın Türkler, İstanbul, 5. baskı, 2005, sayfa 123-124**).
*) Mehmet Kırık’a (Pala, 1922) göre, Abana’daki Bahriye Tepesi ile İnebolu arasında bayrakla iletişim sağlanan iki tepe daha vardı: Kalecik (İlişi Kalesi) ve Asmana Tepesi (Günvakti).
**)Savaş gemileri İnebolu’ya ulaştığında (21 Haziran 1921) Odesa gemisi silâhları boşaltıp o sabah İstanbul yönüne gitmiş, ağır silahlar kıyıdan uzaklaştırılmıştı. Kılkış’tan beyaz bayraklı "üç çifte" bir kayık kıyıya çıktı. Yunan subayı "dağ gibi yığılmış mermi sandıkları"nı gördü. Tüm "silâh ve mermilerin teslim edilmesi"ni isteyen bir "ültimatom" vererek gemisine döndü. Silâh ve mermiler verilmeyince de o gün İnebolu bombalandı (yukadaki kaynak).
Benzer durum (telefon kesintisi) Abana’da 2. Dünya Savaşı sonrasında da yaşandı.
Bayram Yıldız’a (1920) göre savaş sırasında Abana’nın tüm köyleriyle telefon bağlantısı vardı. Yeşilyuva’nın (Gedos) telefonu bizim (HTY, 1933) evdeydi (babam eğitmen-öğretmendi) ve ”hat” başka köylere (sanıyorum Yakabaşı ve Denizbükü) de uzanıyordu. Telefon jandarma karakoluna bağlıydı. Örneğin Yaylas (Yakabaşı) aranırsa, "Gedos, aradan çık!" deniliyordu.
1940’larda bugünkü Abana İlçesi köylerindeki telefonların çoğu muhtarların evindeydi. Duruma göre eğitmen-öğretmen ve imamların evinde de olabiliyordu.
Saptayabildiğimiz 1940’ların telefonlu muhtarlıkları ve telefonların kimlerin evinde bulunduğu (bugünkü Abana köyleri):
Yakabaşı: Muhtar Veli Kenan (Kaya, 1898).
Akçam: Muhtar Ali Osman Tığlı (Kâyeoğlu, 1889).
Kadıyusuf: Eğitmen Mehmet Kartal (1911):
Yeşilyuva: Eğitmen Necati Yılmaz (1910)*.
Denizbükü: Muhtar Tahsin Kaya (1894)
Göynükler: Muhtar Uzun Ağa (Mehmet Gülen, 1909).
Altıkulaç: Muhtar Hükümet Mehmet (Tığlı, 1898**).
*) Mehmet Kara (Yeşilyuva, 1931), 1940’lardaki Yeşilyuva’daki telefonun, Eğitmen Necati Yılmaz’dan sonra Muhtar Mahmut’un Tahsin’in (Şen) evine konulduğunu söylüyor.
**) Mehmet Tığlı 40 yıl muhtarlık yaptı. Uzun süre muhtar olması nedeniyle kendisine "Hükümet" adı takıldı.
Muharrem Yorgancı (1926):
"1940’lardaki telefon şöyle: Hacıveli’de Abana’ya bağlı bir santral vardı. Bir hat Yeşilyuva-Yakabaşı; bir hat da Çampınar-Göynükler üzerinden giderdi. Örneğin Yeşilyuva hattı aranınca, o hatta bağlı tüm köylerin telefonları çalardı. Telefonlar gündüzleri Abana PPT’sine; iş saatleri dışında da karakola bağlıydı" (özel söyleşi).
İsmail Hakkı Şener (Bozkurt-Köseali, 1944):
"Babamın muhtarlığı zamanında bizim evde telefon varmış, ablalarım biliyor. Bizim evde bir ’raf’ın adı ’telefon sergeni’ydi" (özel söyleşi).
1945’te Püserge’de karaya oturan Rus Gemisi için de Püsürge’ye “telefon hattı” çekilmişti.
Nurettin Peker (1892):
“27 Ocak 1945: Saat 15’te Arseyni Raskini torpidosu geldi. Bundan böyle savaş gemilerinin geliş ve dönüşlerinin Abana Telgrafhanesi aracılığıyla İstanbul’da Deniz Ateşesi Albay Mihaylovu’ya, Kaptan Kravsov tarafından bildirilmesinin emredildiğini kaptan bana söyledi ve bu konuda yardım diledi. / Abana PTT’sinin Rus alfebesiyle yazışma yapamayacağını söyledim. Ancak, Kaptan Kravsov’un bana Rusça söylediklerini ben Türk alfebesiyle (ve sahra telefonumla) Abana PTT’sine yazdırdım ve yazışmayı böylece sağladık(*)” (Abana Gazetesi, 15 Mayıs 1978).
*) Nurettin Peker, “Tüfek Omza” yapıtında da şöyle diyor: “Portatif sahra telefonumu evimden getirttim. Püsürge’den geçen İnebolu-Abana-Çatalzeytin-Ayancık Karadeniz Kuzey Hattı’na bağlanarak artık her tarafla konuşabiliyordum. Jandarma Komutanı Başçavuş Hasan Ünsalan da, Abana ile Püsürge arasına bir hat çektirmişti” (sayfa 347).
Köylerdeki bu telefonlar 2. Dünya Savaşı sonrasında birer birer "yok" oldu ve 1950’de bugünki Abana İlçesi’nin hiçbir köyüyle telefon bağlantısı kalmadı!(*).
*) Abana Tarım Kredi Kooperatifi Yönetim Kurulu Karar Defteri 1955-57’de, "Cıvar 2 köyümüz”le telefon bağlantısı bulunduğu yazılı: "Bağlı bulunduğumuz bankamızla, telefon bulunan iki cıvar köyümüz ve merkezle mevcut telefonlarla gerektiği anlarda muhabere edilebilmesi için kooperatifimizin dairesine bir telefon mübaya edilerek Abana Postanesi’ne bağlanmasına" karar verildi (6 Mayıs 1957, s 104). Abana Tarım Kredi Kooperatifi’nin bu telefonu 1967’de bağlanabiliyor: "24 Ocak 1967 gün ve 2 sayılı kararımızla telefon alınması uygun görüldüğünden, bu defa PTT’ye telefon tattı çekilmiş olup, tesis masrafları tutarı olan 538 (beş yüz otuz sekiz) liranın makbuz mukabili PTT İdaresi’ne ödenmesine ve bir adet telefonun da pazarlık mukabili 250 (iki yüz elli) liraya Abana’da Riza Akın’dan (1907) senet karşılığında alınmasına" karar verildi (Koopatif Karar Defteri 1966-71, 8 Şubat 1967, s 10-11). Yukardaki kaynakta belirtilen telefonu olan 2 köyden biri Hacıveli Mahallesi’dir (ötekini saptayamadık).
Refik Yorgancı (1944):
"1950’li yılların başlarında Hacıveli’deki tek telefon Kâye Dedemindi (Mehmet Yorgancı, 1900). Abana’nın 5 numaralı telefonuydu. O zaman topu topu 10 telefon abonesi vardı (santral 10’luktu). Kâye Dedemin adam tutup direkler diktirerek telefonu Hacıveli’ye ulaştırdığını ben biliyorum. Biz de telefon almak için Çankırı Başmüdürlüğü’ne başvurduk. Telefon alabilme uğraşımız 2 yıl sürdü. Telefon İdaresi’ne 3.500 TL vererek direkleri diktirdik (1960). O zaman büyük paraydı 3.500 TL. Abana’ya 20 abonelik santral da gelmişti. Elbette manyetolu (otomatik değil). Benim telefonum 16 numaraydı. Benim direklere çift hat açık bakır teller çekilmişti. Kâye Dedemin telefon direkleri ayrı, PTT’nin Abana-Çatalzeytin telefon direkleri ayrıydı. O zaman köylerde telefon yoktu.
1960’lı yılların ortalarında başlayan çalışmalar sonucu 1970’te Abana’nın telefonsuz köyü kalmadı.
-----------------------------------------
Not: Hem miladi hem de hicri tarihleri vermemizin nedeni şu: Miladi tarihleri biz çevirdik. Bir yanlışlık olursa Hicri tarihler doğrudur. Osmanlı Arşivleri’nde geçen hicri ayların açılımları: M (Muharrem), S (Safer), Ra (Rabîulevvel), R (Rebîulâhir), Ca (Cemâziyelevvel), C (Cemâziyelâhir), B (Receb), Ş (Şaban), N (Ramazan), L (Şevval), Za (Zilkâde), Z (Zilhicce). Doğrulamak ya da hicri, rumi ve miladi tarihler arasında çevrim yapmak isterseniz, Akademik Tarih’in ”Tarih Çevirme Kılavuzu”na girin: 193.255.138.2/takvim.asp
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.