- 7353 Okunma
- 8 Yorum
- 1 Beğeni
GÜVEN
Onur BİLGE
Bir gemi, bir kaptan… Arada çok kişi varsa, beraberlik olmaz. Arkadaşlık, dostluk, evlilik, adı her ne ise…
İki kişi arasında sağlam bir beraberliğin oluşması ve başarıyla devam edebilmesi için, kişilerin araya başkalarını sokmamaları gerekir. Biri gemiyse, diğeri kaptan olacak. Fakat dönüşümlü. Her zaman kaptanlık yapmak hem yorucu, hem de diğeri için bıktırıcı, bunaltıcı, hatta bazen de yaşamaktan bezdirici olur.
İnsanların beraberliklerde, kavanoz-kapak gibi kilitlenip, birbiriyle bütünleşebilmeleri ve mutluluklarını sürdürebilmeleri, üçüncü kişinin araya girmemesi ile mümkündür. Aksi halde, ya kavanoz kırılır, ya da kapak laçka olur. Döner durur, kavanozun ağzında. İşlevini yapamaz. Bütünlük bozulur. Artık, sıkı sıkıya bağlılık, bütünlük ve uyum mümkün olamaz.
Kendimizi, başka kapak tanımaz, sağlam bir cam kavanoza benzetelim. Orijinal kapağımızdan başkasıyla uyum yapamayacağımıza kesin olarak inanalım. Kapaktan da ricamız, kavanoz kavanoz gezip, orijinalliğini bozmaması olsun. Bilsin ki diğerleri bozucu, mahvedicidir. Dimyat’a pirince giderken, evdekinden de olmasın, tepemizde şapka gibi kalmasın. Sonra da bizi suçlamaya: “Neden beni dışladın?” demeye hakkı olmasın.
Herkese ayrı ayrı hesap veren biri, özgürlükten bahsedemez. Bir geminin bir kaptanı olur.
Sevmek ayrı, boğmak ayrıdır. Kimsenin kimseyi öldürünceye kadar sıkmaya hakkı yoktur. Severken öldürmek… Çocuklar gibi sıkmak, civcivi, kuşu… Sonra da ağlamak, toprağa gömerken... Üstüne varmaya gerek yok, insanın. Serbest bırakacaksın. Ehli bir güvercin gibi... Uçsa, dans etse, görünmez yerlere gitse bile, seviyorsa, döner, gelir. Gelirse, bizimdir. Gelmezse, bırakalım, gitsin. Zaten hiç bizim olmamıştır.
Zorla güzellik olmaz. Kimse kimseyi zorla elinde tutamaz. Kimse kimseyi kendisini sevmeye zorlayamaz. İnsan, bağ kabul etmez. Ayağından bağlanmaz, tavuk değildir. Boğazından bağlanmaz, dört ayaklı değildir. Kanadından, kulaklarından tutulmaz, kümes hayvanı ya da tavşan değildir.
Kalbinden tutulur, gönlünden bağlanır. Öyle güçlü bir bağla bağlanır ki ucunda ölüm bile olsa, koparamazlar. Sevgi, yeryüzündeki en sağlam bağdır. Çelik halatlardan, prangalardan güçlüdür.
Gönül, camdan kırılgandır. Bağırmak, bir kötü söz veya istemli istemsiz bir darbe yeter, dağıtmaya. Hani kırılmaz bardaklar, tabaklar vardır ya, darbelere dayanıklı… Öyle darbeler alırlar ki; vız gelir onlara! Fakat öyle bir noktalarına düşerler ki, tuzla buz olurlar. Bir araya topla, filmi başa sar, bakalım!.. Mümkün mü?
Bazen uzaklaşmakta fayda var. Kendimizi tezgâh kenarlarından, masa uçlarından, ortalardan raflara çekmeyi bilmeli, dolapların güvenliğinde hissetmeliyiz. Kırmamak kolaydır. Kırılmamak çok zor... İlişkinin devamını istiyorsak, kırılacağımızı anladığımızda, uzaklaşmalıyız. Bir süre için uzak kalmak, ayrılıktan daha iyidir.
Sadece gecenin, günün bir yarısı ya da tamamı değil, kalan ömürlerin tamamı verilir, yeter ki her güzel anın, her iyi davranışın değeri, gerektiği kadar bilinsin.
Sıradan biri değil, güvenilir olmalıyız. İslam Peygamberi’nin, o kutsal görevi yüklenmeden önceki en belirgin özelliği emin oluşuydu. ’Muhammet Emin’ (S.A.V.) olarak anılırdı. Aksi halde kendisine inanan bir tek kişi olmazdı. Oysa kısa sürede muazzam bir başarı elde etti.
İnsanlar arasında şiddetle ihtiyaç duyulan, dürüstlük, güvenilirliktir. Kendimizden bu konuda sonuna kadar emin oluruz. Karşımızdakinden de en az kendimiz kadar güvenilir olmasını isteriz. Tam bir huzur duyabilmemiz için, en gerekli duygu budur. Güvendiğimizi hissettiğimizde, dünyalar bizim olur.
En çok ihtiyaç duyduğumuz güvendir. Güvenirsek severiz, sayarız. Güven, en çok ihtiyaç duyduğumuzu sandığımız sevgiden de, saygıdan da önce gelir. İşte, ancak bu üçü bir arada olduğunda, beraberlikler üç ayaklı taburenin üstünde durabilir hale gelir. Mutluluk, ancak bu üç ayak üzerinde oluşabilir.
İnsan, en çok, en yakınlarına güvenmek ister. Daha sonra da ilişki kurduğu herkese… Anaya, babaya, evlada, komşuya, bakkala, kasaba, manava, sütçüye, doktora, avukata, hâkime, parlamentere, herkese, herkese…
Güvenemediğimiz kimseler, hayatımıza girdikleri gibi çıkarlar. Kaybımız olmaz. Yerlerine dürüst kişileri bulmaya çalışırız. Bulamasak da çok üzülmeyiz.
Yeryüzündekilerin hepsi hilebaz veya dolandırıcı olsun; zararı yok, tahammül edebiliriz. İsteriz ki en yakınımız öyle olmasın! Malımızı, canımızı, namusumuzu, sevgimizi emanet edeceğimiz, sevdiğimize değsin. Layık olsun, sevgimize, ilgimize...
O zaman canımız feda olsun ona!.. Bize huzur ve mutluluk verene!..
***
Onur BİLGE
YORUMLAR
...yazının tamamı çok faydalı fakat özellikle ;"....İlişkinin devamını istiyorsak, kırılacağımızı anladığımızda, uzaklaşmalıyız. Bir süre için uzak kalmak, ayrılıktan daha iyidir"......kısmını hayatında uygulayan vede olumlu sonuçlar alan biri olarak şiddetle tavsiye ediyorum..çok güzel bir ayrıntıyı dile getirmişsiniz...
günün yazısı olurmu bilmem ama umarım birçok kişiye ulaşır..
Böyle güzel yazıları sürekli okuma temennisiyle...Rabbim yazan gönülden razı olsun...saygı ve selamlar...