METRES
Sevgili gönül dostum
Okuyacağınız bu hikâye, başrollerini Türkân Şoray, Can Gürzap Nevra Serezli ve rahmetli Nerima Köksal’ın oynadığı METRES filminden esinlenerek yazılmıştır. Şiirler, filmi seyrederken gözyaşları içinde kaleme alınmıştır.
..........Metin çok zengin bir iş adamıydı. Çok da yakışıklı. Evliydi. Bir de çocuğu vardı. Karısı her sene olduğu gibi gene yazlığa gitmişti. Aslında karısının yazlığa gitmesini dört gözle beklerdi. Hiç olmazsa eve giderken ayakları geri geri gitmezdi o yokken. Uzun zamandır anlaşamıyorlardı.” Çocuk olmasa çoktan boşanırdım” diye düşünürdü içinden zaman zaman. Acaba dünyada kaç erkek gerçekten severek, sevilerek evlenmişti. Ve acaba kaç evlilikte aşk, yıllara meydan okuyabilmişti. İçinin daraldığını,her yerinin yanmaya başladığını hissetti. Bir puro yaktı. Puronun dumanında bütün hayatı bir film gibi gözlerinin önünden geçiyordu. Ortaokulda sevdiği kız. Lisede babasının sigara içerken yakalaması. Kopya çekerken fizik hocasının görmesi. Ve kulaklarını çekerek “bir daha yakalarsam disipline veririm” diyen o babacan sesi.
..........Sonra üniversite yılları. Karısıyla tanışması geldi bir anda gözlerinin önüne. Balayından döner dönmez başlayan kavgalar. Bitmek tükenmek bilmeyen kıskançlıkları. Hergün biraz daha, hergün biraz daha uzaklaşmıştı karısından. O kadar hatıralara dalıp gitmişti ki; purosunun bittiğini fark etmedi. Ortağının odasına geldiğini bile farketmemişti. Ortağına her türlü sırrını açardı.Dert ortağıydı o. Çaylarını içerken felekten bir gece çalmak istediğini de ortağına hiç çekinmeden söyledi. Ortağının gözleri hayretle faltaşı gibi açıldı. Çay bardağını elinden düşürdü. Her zaman felekten bir gece çalalım teklifini o yapardı. Ama Metin, hiçbir zaman kabul etmemişti.
..........“Emin misin” diye sordu. Evet cevabını alınca, İstanbul’un en meşhur, en pahalı kadınının telefonunu verdi. Kadının adı Alev’di. Kendinin de alev gibi yaktığını söylüyorlardı tanıyanlar. Ortağı her ay felekten birkaç gece çalardı. Bu kadının methini çok duymuş, ama bir türlü tanışamamıştı. Metin’e bu gece eşlik edemeyeceğini söyledi. Çünkü karısının doğum günüydü ve atlatamazdı.
..........Metin Alev’i aradı. Lüks bir otelin roof’unda buluştular. İstanbul’un eşsiz Boğaz manzarasına karşı içkilerini yudumlamaya başladılar. Alev’in muhteşem güzelliği Metin’i çok etkilemişti. İçkilerini bitirince Metin, evine gitmeyi teklif etti. Alev kabul etti. Geceyi birlikte geçirdiler. Ertesi sabah Metin, Alev’ in parasını aynanın önüne koydu. Alev uyurken evden ayrıldı. Sanki bulutların üzerinde uçuyordu. “Bunca yılı boşuna geçirmişim” diye geçirdi içinden.
..........Alev uyandığında koca evde yalnızdı. Elbiselerini bulamadı. Yaz günü Metin’in karısının kürkünü sırtına geçirdi. Evi kapıcının merak dolu bakışları altında terketti.
..........Metin’in karısı bir iş için eve uğradığında dolapta kürkü göremeyince kocasını aradı. Metin telâşla kürkü temizleyiciye bıraktığını söyledi. Karısı ilk defa 20 yıllık kocasından şüpheleniyordu. "Acaba başka bir kadın mı var" diye geçirdi içinden. Tüyleri ürperdi. İçini korku bulutları sardı.
..........Metin, karısı telefonu kapatır kapatmaz telefona sarıldı.Kürkü sordu. Alev, "elbiselerimi bulamayınca kürkü almak zorunda kaldım" dedi. Tabii iade edecekti. Buluştular. Metin "sen kim oluyorsun da karımın kürkünü almaya cesaret ediyorsun" diye bağırınca Alev’ in göğsünü intikam ateşi sardı. Evet gecelerin kadınıydı ama, her zaman erkeklerden saygı görmeye alışmıştı. O, farklı bir kadındı. O, nice meşhur, nice zengin erkeğin "Kraliçem, sultanım" diye hitap ettiği, ayakkabısından viski içmek için yarıştıkları bir kadındı. "Gece denize girmeyi çok severim." dedi iç gıcıklayan sesiyle. Adam keyifle kabul etti. Bir yandan da denizden sonra kadınla başbaşa geçireceği aşk dolu saatleri hayal ediyordu, mayosunu giydi. Alev "Sen git, ben de mayomu giyip geliyorum." dedi. Metin denize adımını atar atmaz karısının kürkünü kumsala bırakıp gaza bastı. İntikamını almıştı. O bir sultandı. kimse aşağılayamazdı.
.........Eve geldi. Yardımcısı Neriman ablası (ona abla derdi) Alev’ in yüzündeki durgunluğu, gözlerindeki dalgınlığı farketti. O da zamanının sultanıydı. Bu yüz ifadesini iyi tanırım diye geçirdi içinden. Alev’ i ikaz etti. "Bu oyun fazla uzadı. Bizim mesleğimizde aşka yer yoktur. Bir daha bu adamla buluşma" dedi. "Bizim gibiler için aşk bir gecelik yaşanır ve unutulur. Eve girdiğimizde aşk dışarıda kalır. Aşk içeri girerse sonu acılarla dolu girer" dedi. Alev kahkahayı bastı. "Yok be abla. Âşık olduğumu da nereden çıkarıyorsun." dedi. Ama içinde yeşeren aşk tomurcuklarını da inkâr edemiyordu, Derin bir iç geçirdi. Âşık olmak için çok geç kaldığını düşünüyordu.
..........Ertesi sabah adam, büyük bir hışımla evin kapısını çaldı. Kapı açılır açılmaz ’Nerde o’ diye bağırdı. Neriman, evde olmadığını, seyahate çıktığını, onun kendini bir daha aramamasını istediğini söyledi. Bu sözler Metin’ i çıldırtmaya yetti. Daha yüksek sesle tekrar bağırdı. "Nerede o? " Kadının "Bilmiyorum, söylemedi" demesine fırsat kalmadan salonu şuh bir kadın sesi kapladı. “Ödeştik.” Alev, kimonosuyla kapıdaydı. Sol kolunu kaldırmış, koltuğunun altı görünüyordu. Kimonosunun altından diri göğüslerinin göründüğünün de farkındaydı. Sağ elinde, uzun ince bir ağızlığın ucunda yanan bir sigara vardı. Sigarasından derin bir nefes alıp, adamın yüzüne üfledi. Bu defa sert bir ses tonuyla ’Neden geldin’ dedi. Neriman kopacak fırtınayı anlamıştı. Salondan çıktı. Metin’ in sinirden kadının aşk tanrıçalarını kıskandıracak eşsiz güzelliğini bile görecek hali yoktu. "Dün gece yaptığının hesabını sormaya geldim” dedi. Alevin kıvrık dudaklarından alaycı bir ifadeyle "ödeştik" kelimesi döküldü bir kere daha. Metin sağ elini kaldırdı. Alev’ in yüzüne müthiş bir tokat atmak istiyordu. Birden... Gözlerinde çakan kıvılcımlar, kalplerini alevlerin sarmasına neden olmuştu. Birbirini kırk yıldır görmeyen sevgililer gibi sarmaş dolaş oldular. Metin, ancak Alev’ in duyabileceği bir sesle "seni seviyorum" dedi. Alev, sadece, "Ben de" diyebildi. Birbirlerine sarılıp öylece kaldılar. Ayrılıp da gözgöze gelmeye korkuyorlardı adeta. Sonra gerçek, odaya bir yıldırım gibi düştü. Metin evliydi. Üstelik çocuğu vardı. Alev’se gecelerin kadınıydı.
..........Alev, "Aşk bize haram." dedi, Metin’ in kollarından kendini kurtarıp. "Biz iki sevgili olamayız." Metin karısında bulamadığı sıcaklığı Alev’de bulmuştu. ’Seni bırakmam’ dedi olanca gücüyle. "Seni bırakmam."’ diye tekrarladı. Kollarının arasına alıp sımsıkı sararken fısıldadı. "Seni seviyorum. Seni çok seviyorum."’
..........Vedalaşıp ayrıldılar. "Yarın sabah seni almaya gelirim" dedi Metin. Alev, Neriman ablasından bavulunu hazırlamasını istedi. Etrafını saran erkeklerden bunaldığı her seferde kaçtığı Heybeliada ’daki yazlığına gidecekti. Ama bu defa aşktan kaçmak için.
..........Metin, ertesi sabah Alevi almaya geldiğinde, kapıyı gene Neriman açtı. Yaşlı gözlerle, "O gitti. N’ olur nereye gittiğini sormayın bana." diye konuştu yalvaran bir sesle. Metin, "Ben hayatımda kimseye yalvarmadım. Yalvarırım onun yerini söyleyin bana. Onu seviyorum. Onsuz yaşayamam." dedi. Neriman 20 yıl önceye götürdü bu ses. O da aynı şeyleri yaşamıştı. Şimdi Alev, aynı kaderi paylaşıyordu. "Keşke" diye geçirdi içinden. "Keşke aşktan kaçmasaydım o zaman." Çoğu kez bu kaçıştan pişman olmuştu. Birden söylediklerine kendi de inanamadı. Alev’ in yerini söyleyivermişti. "Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim. " diyerek çılgınca koşarak uzaklaşan Metin’in arkasından baktı. Gözyaşlarını kurularken, "Allah’ım sen onlara yardım et." dedi içinden.
..........Alev’i Heybeliada’da bulmak zor olmadı Metin için. Bir an bakışları kesişti. "Gelmemeliydin." dedi Alev, başını mahçup bir kız gibi önüne eğerken. "Beni aramamalıydın.""Kalbi alevler içinde yanan Metin dudaklarını dudaklarıyla kapattı. Artık onu asla bırakmayacaktı. Saçları darmadağın kendilerine geldiklerinde sanki aradan asırlar geçmiş gibi geldi ikisine de. Sanki asırlardır çılgınca öpüşüyorlardı. Alev’in de direncini kırmıştı bu büyük aşk. Günah, ama çok büyüktü onların aşkları. Alev, Metin’in dudaklarını alev kırmızısı dudaklarıyla kapattı. Öylece kalakaldılar.
..........Öğleden sonra denize girdiler. İki genç âşık gibi. Elele, gözgöze, gönül gönüle. Dünya umurlarında değildi. O gün ne Metin evliydi, ne de Alev aşk gecelerinin kadınıydı. Akşam olunca, Metin dışarıda yemeyi teklif etti. Önceden yer ayırttığı, denize karşı bir balık lokantasına götürdü sevgilisini. Masaları önceden hazırlanmış, şarap bile ihmal edilmemişti. Masada mumlar, gökyüzünde mehtap vardı. Garson ’Hoşgeldiniz.’ dedi şarabı açarken. Balıkları söylediler. Sonra orkestra masalarına gelip, Biz Heybeli’de her gece mehtaba çıkardık. Sandallarımız neş’e dolar zevke dalardık şarkısını çalmaya başladı, ikisi de şaraplarından birer yudum aldı. Metin kırmızı kurdeleli bir kutudan iki alyans çıkardı. Alev’in ellerini ellerine aldı. Koyu siyah gözlerinin içine bakarak, ’Benimle evlenir misin? dedi. Utancından kıpkırmızı kesildiğini hissetti Alev. Bütün vücudu alev alev yanıyordu heyecandan. Dudakları titredi. Evet diyecekti ki; karşı masada ’eski bir tanıdığa’ rastladı. "Günah bizim aşkımız." diyebildi Metin’e. "Senin gibi mevkii sahibi bir erkek benimle nasıl evlenir?"’ Metin, elleriyle dudaklarını kapatmak istedi. Mani oldu. "Ya birgün seninle beraberken "’eski bir tanıdığa" rastlarsak. Ya benim kim olduğumu gazeteciler öğrenir de yazarlarsa, utanmayacak mısın benden? ’ Metin şarap bardağını elleriyle parçaladı. ’Bak’ dedi. "Karımdan boşanıyorum. Ama bu seninle ilgili değil. Çok önceden karar vermiştim. Ben seni bugün tanıdım. Senin bir geçmişin yok. Seni çok seviyorum. “Benimle evlenir misin. " Alev’in gözleri doldu. Mendiline gözlerinden iki damla yaş süzüldü. Başını öne eğip mahcup mahcup "Evet." dedi. Yemekten sonra eve gitmediler. Elele sahile indiler. Mutluluklarını denizle, mehtapla paylaştılar. Sonra bir faytona binip bütün adayı elele dolaştılar. Alev’in başı Metin’in omuzundaydı. Evin önünde inerken faytoncu "Mutluluklar dilerim" dedi. Güldüler. Demek o kadar belliydi aşkları.
..........Gecenin koynunda sabaha kadar seviştiler. Sonra güneşi karşıladılar elele. Tam o sırada Metin’in cep telefonu çaldı. Birden allak bullak oldu yüzü. Oğlunu hastaneye kaldırmışlardı. Hemen gitmeliydi. Alev, ’Ben de geliyorum’ dedi. Hastaneye koştular. Metin’in karısı gelmemişti. Oğlunun yanına girdi. Sevinçle yüzünün aydınlandığını hissetti oğlunun. Alev, kapının aralığından, ’N’olur bizi bırakma babacığım. O kadınla gitme. N’olur üçümüz gene birlikte olalım’ dediğini duymuştu. Hemen hastanenin umumi telefonundan Metinfin karısını aradı. Ağlamamaya çalışarak, "Kocanızı size geri veriyorum. Beni artık hiç görmeyeceksiniz. Hastanede sizi bekliyorlar. Onu mutlu edin" dedi. Telefonu kapattı.
..........Metres, ilâç kokan hastanenin koridorlarından, hayatın karanlık, pislik kokan sokaklarına yalnız yürüyordu şimdi. Şahane bir rüya görmüş, kâbusla uyanmıştı. "O’nün için en doğrusu buydu" diye geçirdi içinden. Sonra cebinden mendilini çıkardı. Gözlerinden süzülen yaşları sildi. Aşk, bir kere daha toplumun acımasız kurallarına karşı kaybetmişti. ’Seni seviyorum Metin’ diye geçirdi içinden. "Ölünceye kadar da yalnız seni seveceğim."
..........Metres hikâyesini anlattıkça, şairin gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Ne zaman ağlasa, gözlerinden yaşlarla beraber mısralar da dökülürdü. Gene öyle oldu. Yazdı, yazdı.
GÜNAH OLMAMALI BÜYÜK AŞKLAR
Günah olmamalı büyük aşklar
Onların da şarkıları olmalı
Geçmişi kirli olsa bile bir kadının
Onun da bütün kadınlar gibi
Hakkı olmalı sevmeye sevilmeye
Aşk bütün mâzisini silmeli
O gün dünyaya gelmeli
Bir sevgi çıkmaz sokağa girmişse
Heyecanla çarpmıyorsa artık iki kalp
Orada bir roman gibi bitmeli
Ne verir ki insana
Izdıraptan, çileden başka
Bitmiş bir aşkı zorla yaşatmaya çalışmak
Isıtır mı insanın buz kaplamış içini
Yanmayan bir sobanın karşısında oturmak
Yeni bir aşk doğuyorsa eğer
Bir yerlerde
Sabah güneşi gibi pırıl pırıl
Baharda açan çiçekler
Sevinçle ötüşen kuşlar gibi
Baharda yeşeren topraklar gibi;
Cıvıl cıvıl, aydınlık
Kim ne derse desin büyük aşklar
Alabildiğine yaşanmalı
Günah olmamalı büyük aşklar
Onların da şarkıları olmalı
_____________Âlimoğlu___________
METRES
Beraber olamayız sen evllsin bildiğim
Ben bir orta malıyım anla beni sevdiğim
Ben ancak bîr gecelik aşkların kadınıyım
Kim parayı verirse onunla olmalıyım
Günah bizim aşkımız olmaz bizim şarkımız
Göğsümüze taş basıp hemen ayrılmalıyız
Anlıyor musun beni hemen ayrılmalıyız
Biraz zaman geçerse o gücü bulamayız
Ben bir gecelik aşklar yaşar ve unuturum
Günahkâr vücudumu dışarda bırakırım
Benim kim olduğumu nasıl unutacaksın
Beni soran herkese karım mı diyeceksin
Birgün beni tanıyan bîri çıkıp gelirse
Adımı fısıldayıp, "hadi gidelim" derse
Gerçeği düşünelim ne gelir elimizden
Geçmişimin izleri gelecek peşimizden
Dünyanın bir ucuna gitsek bile farketmez
Benim kirli geçmişim yazı değil silinmez
Kalbindeki şüpheler hergün büyür içinde
Zehirli yılan gibi sokar seni sonunda
Bana kadınlığımı yeniden hatırlattın
Aşk dolu geceleri bana sen yaşattırdın
Seni sevmemek için kendimi çok zorladım
Kaderin kanunundan ben bile kaçamadım
Son bir içki içelim sen martini seversin
Şerefine son defa, sonra eve dönersin
Son bir aşk yaşayalım îstersen gel bu gece
Sonra kalbini bırak, karına dön bu gece
Aşkımızı kalbimde saklayacağım inan
Hiç unutmayacağım ömrümce seni bir an
Sen de beni unutma, ara sıra hatırla
Yaşadığımız aşkla, eşsiz hatıralarla
Ben uyurken sessizce giyin ve git sevgilim
Sen herşeye lâyıksın güle güle sevgilim
_____________Âlimoğlu___________
YORUMLAR
Yazı bana "Evlilikler Neden Biter?" başlıklı yazımı hatırlattı. Orda şöyle demiştim, "Biz kadınlar kabullenemesek de bir evliliği 3. tekil şahıslar bitirmiyor, evliliğin bittiği noktada onlar devreye giriyor" demiştim. yazıda da belirttiğiniz gibi değişik sebeblerden evlilik devam ettirilmeye çalşılıyor. Tabi bu herkesin kendi tercihi ama, evlilikler bitmeden önce uyanık olup bitişe doğru gitttiğinin sinyallerini iyi alıp ona göre de tedbirini almak gerekir. Ancak herşeye rağmen bitecekse ne gelir elden. Kaleminiz daim olsun.