- 1285 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yorgancı Dükkanı
Hayat diye önüme sunulan ticari mekanı ancak bir yorgancı dükkanı kadar ciddiye alıyorum. En ufak bir korku taneciği bile yok aklımın en bakılması akla gelmeyecek köşelerinde. Görmezden geliyorum hayatı pervasızca. Önüme geçtikçe suratımı çeviriyorum, gülümsedikçe somurtuyorum, o sinsi sinsi suratıma bakarken ben kahkahalarla gülüyorum. Sinir ola ola sinir etmeyi öğrendim hayatı. Her gün takışıyoruz biz böyle. Türkçesi yüz vermiyorum hayata ve hayatın işbirliği yapıp beni çürütmeye and içtiği yardakçılara. Kadınlara, dalkavuklara, iyi gün dostlarına, araba devrilince yol gösteren çok bilmişlere, büyüklüklerini başkalarının küçüklükleri ile ölçenlere... Ama görmezden gelmek hiçbir zaman önemsememek değil. En büyük tuzağı belki de bu hayatın bana. Tüm görmezden geldiklerimi yok kabul edersem bu küçük yorgancı dükkanı zamanın hızlı trenine atlayarak koskoca bir tekstil atölyesi olabilir farkındayım. Amacım kesinlikle büyütmek değil bu derme çatma, küçük ve kırılgan dükkanı. Her saniye, her dakika yepyeni bir yorgan deseni beliriyor aklımın berrak sularında. Durmadan dikiyorum, kesiyorum, biçiyorum... Her an çalışıyor aklımdaki küçücük işçiler. Gaddar bir işveren gibi çalıştırıyorum aklımın emekçilerini. Hep daha fazla, hep daha ağır... Aklım hergün cıvıl cıvıl renkli, uçuk kaçık desenli, çirkin olsa bile el emeği gzö nuru yorganların arz-ı endamını izlettiriyor bana yorgancı dükkanı kapanırken. Bazen şaşırıyorum ben mi yaptım diye, ara sıra evet tam istediğim gibi diyorum. Sonra alıyorum o yorganları örtünüyorum çıkmaz sokaklarda tipilere yakalandığımda.
Müşteriler var bir de. Bastırıyorlar sürekli. Daha güzel yorganlar, daha parlak renkler, daha kusursuz desenler aradıkları. Benim dükkanımdan çıkmaz ey ahali. Başka kapılara. Müşteri değil izleyicisin. Değer biçiyorsan yorganlarıma gölge etme vitrinde. Hepsi benim yorganım. yalanı da, dolanı da, doğrusu da , dürüstü de... Dürüstlük abidesi desenler varsa dükkanımda; insanı insafsızca, riyakarca aldatan,değil gözlerini dünyasını bile boyayan desenler de var. Arz-talep meselesi değil. Ben üretiyorum, yalnızca ben beğeneceğim, memnuniyet çerçevesi bundan ibaret. Beğendiklerimi beğenenler, sırf benim hatrıma bekleyenler ya da dükkanın havasına aşık olup terketmeye gönlü elvermeyenler buyursunlar baş köşedeki tahta sandalyelere. Diyorsanız ki; ben kusursuz desenlerin raksettiği padişah yorganlarının düşündeyim, uyumak istiyorum onların altında...Düşünüzden sizi dükkanın enkazı uyandırır.
Bir çarşı düşün.Ellişer,altmışar arada bir yetmişer yıllık dükkanlar. Biri yıkılır, biri kurulur yerine aynı günün içerisinde... Değişken bir çarşı.Ve düşündüğün çarşıda bir kuruşın hesabı yok. Batan dükkan battığıyla , yenidoğan doğduğuyla kalır. ilerisi yok. İlerisi dülşünülmüyor. Yüzlerce yorgan, binlerce pire...Ama pirelisi de benim. Bir çarşı düşün, pirelere kızan yorgancıların olmadığı...Sokaklarında yorganların gri-siyah küllerinin ufacık rüzgarlarla uçuşmadığı...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.