BU SEÇİM HİÇ OLMASAYDI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Haziran 2008’de bir mail aldım değerli dostum Resul Duman’dan “Güç Birliğine Davet” başlıklı. Birçok haber sitesinde yayınlanan bir bildiriydi bu ve altında benim de adım vardı. Can dostum sitem ediyordu bana: “Bildiri yayınlamış, bana haber vermemişsiniz.” Diyordu. Halbuki ben de ondan öğreniyordum bu bildiriyi.
Bildirinin altındaki isimlere dikkatli bakınca anlamıştım durumu, Birçok değerli dostum vardı bildiriye imza koyan ve beni de kendilerinden ayrı düşünmedikleri için açmışlardı ismimi bildirinin altına. Yıllardır siyasetten elini eteğini çekmiş, sadece davet edildiğinde davete icabet babından programlara katılan ve seçimden seçime siyasi partileri hatırına getiren biri olarak adımı bir siyasi bildiri altında isteğim dışında görmekten rahatsız olmakla birlikte, dostlarımın benden vazgeçmediğini görmek de beni mutlu etmemişti diyemem.
Seçim akşamlarını çok severim, TV karşısında sabahlamayı, hangi ilde, hangi ilçede oy verdiğim parti ne kadar oy almış, kaç milletvekili çıkarılmış, kaç belediye alınmış büyük bir zevktir benim için bunları takip etmek. 29 Mart 2009 zevk almadığım bir seçim olacak. Hatta keşke bu seçim hiç olmasaydı dediğim bir gün olacak bu tarih.
9 Mart 2009 tarihinde bir haber vardı bültenlerde: “Büyük Anadolu Birliği (BAB), 40 dalda 2008 yılının "En Başarılı" isimlerini ödüllendirdi. "4. Uluslararası Altın 40 Ödülleri" için Anadolu Gösteri ve Kongre Merkezi’nde tören düzenlendi.
Törende BBP lideri Yazıcıoğlu’na da "Yılın Siyaset Adamı" ödülü verildi. Yazıcıoğlu’nun aldığı diğer ödüller şöyle: 2001- Beyaz Eller 2001 Yolsuzlukla Mücadele Edenler Ödülü, 2005-GAP Gazeteciler Birliği&GAP Olay’ın "2005 Yılının En Başarılı Siyasetçisi Ödülü, 2006-Avrupa Türk Birliği’nin (ATB) Temiz Siyasetçi Ödülü, 2007- Kadıköy Güzel Sanatlar Lisesi tarafından Sanata Destek Verenler Ödülü, 2009-Büyük Anadolu Birliği Yılın Siyaset Adamı Ödülü.”
Ve 25 Mart günü bir haberle dağlandı yüreklerimiz: Temiz siyasetçi ünvanlı adam bir helikopter kazası geçirmiş, kendinden ve arkadaşlarından haber alınamıyordu. Günler geçti olayın üzerinden, hepimiz merakla, acıyla, kahırla izledik TV’lerden haberleri. Bir umut, hep bir umut belirdi yüreklerimizde, ölümü yakıştıramadık ona.
Sağcısıyla, solcusuyla içimiz sızladı “Temiz Siyaset Adamı” için. Yedi buçuk yıl hapishane hayatının beş yılını hücrede geçirmiş, buz tutmuş beton üzerinde yıllarca sabahlamış “Beton çok soğuk, üşüyorum” dizeleriyle yaşadıklarını ifade etmiş ve yargılandığı tüm suçlamalardan beraat etmiş “Yiğido”nun bu soğuktan, bu felaketten de sağ çıkacağını düşünmüş, saatlerce, günlerce beklemiştik.
28 Mart günü son dakika haberlerinde bir umut daha belirmişti içimizde, mantığımız kurtulmasına imkan yok, bari il merkezi binasına başsağlığına gidelim derken, gönlümüz bir umut, bir umut diyordu. Bir arkadaşımla gittik il binasına, herkes son dakika haberini konuşuyor, yüreklerdeki umudu filizlendirmeye çalışıyordu. O sırada yeni bir son dakika haberi belirdi ekranda. Genel merkezden açıklama yapılıyordu ve “Rahmet-i Rahman’a kavuştu!” sözü kilitlemişti tüm dudakları. Sözün bittiği yerdi artık. Boğazlar düğümlenmiş, hıçkırıklar boşalmış, gözyaşları sel olmuştu.
Teknolojik imkanların had safhada olduğu bir dönemde her şeyden mahrum bir ülkede yaşıyormuş havasıyla yaşanan kurtarma rezaletine mi yanarsınız, yirmi dakikalık telefon konuşmasıyla yürekleri dağlayan ve göz göre göre ölüme terk edilen bir insanın dramına mı ağlarsınız, ülkenin yitirdiği bir milletvekiline, bir parti liderine mi, yürekleri donduran bir ölüme giden altı cana mı?..
Bu seçim, yaşadığım en kötü seçim olacak. Keşke hiç olmasaydı, keşke hiç olmasaydı…
YORUMLAR
Güzel bir yazı okudum.
Değerini de aldığı nişanla kanıtlamış.
Yorumları da okudum.
Tam bir gönül birliği var.
Bu birliği açılım konularında da gösterebilirsek eğer, emimimki bizi kimse tutamaz.
Mesnatsiz iddialarla da sürtüşma yaratmanın faydası yok.
Ölenin ardından ya hayır söyleriz ya susarız.
Allah Taksiratını affetsin ve yeri cennet olsun Bütün Ümmet-i Muhammad gibi.
Saygı ve selamlar.
sayın mkuvanci, sanırım telle boğularak öldürülen gencecik çocukları ya da verilmiş ya da fiilen uygulanmış onlarca cinayet emrini unutmuş görünüyorsunuz. ya da yokmuş gibi yapıyorsunuz. ya da bazıları gibi, "eh hakkedene..." diyorsunuz. bilemiyorum...
fakat -partilileri ve yaşarken de sempatizanı olanları dışında tutarak söylüyorum- yazıcıoğlunun badem gözlerine ağıtlar yakanlar, hayrete düşürüyor beni.
bir insanın, elim bir kazada ölmesi, onu temizler mi?
Günün Yazısı... Bir sitede daha günün yazısı seçildi bu yazı bugün. Bir yazar için günün yazısı seçilmek, haftanın yazarı seçilmek öyle güzel bir duygudur ki... Ama böyle bir yazı için sevinemiyor insan günün yazısı seçilmeye. Kalpteki hüzün bastırıyor her şeyi. Yine de teşekürler bu payeyi layık gören dostlara. Binlerce kez teşekkürler duyarlı yüreklere.
mkuvanci tarafından 3/30/2009 9:14:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gerçekten bu seçim keşke hiç olmasaydı...
Ya da seçim öncesi keşke "sandıkları eğitselerdi"
Deselerdi ki;
- Bakın sandıklar... eğer olur da birileri tarafından çalınırsanız içinizdeki sırra kimsenin vakıf olmaması için doğruca Yüksek seçim kuruluna gidin teslim olun.
Giderken de elinize fener alın... olur ya, Yüksek Seçim Kurulunda cereyanlar kesilir, merdivenlerden düşmeyin...
Siyasi bazı kimliklerin vatandaşın gözünden düştüğü gibi...
Vatanını severek... Vatanını satmadan... Vatanına ihanet etmeden Hakkın rahmetine kavuşan siyasi kimliği ne olursa olsun herkese Allah rahmet eylesin. Mekanları Cennet olsun
Saygılarla
Yani alışkanlıklarımızı değiştirmeye hiç niyetimiz yok.
Sandığa giderken yaptığımız “küçük hesaplar” ortada…
Hala, liderleri sorgulamadan kayıtsız şartsız bağlanma, sürü psikolojisi ile her dediklerini doğru kabul etme, içgüdüsü ile davranıyoruz.
Belli ki, “Deniz bitti “dendiği gün, yine her zamanki alışkanlığımızla suçlu aramaya devam edeceğiz/de….. "acaba ayaklarımız basacak yer,’bulacak mı? "diye sormak isterim…
"Muhsin Yazıcıoğlu ve karşılık beklemeden ,bu ülkeyi severek can veren herkese Alllah'tan rahmet diliyorum....
KISSADAN HİSSE???
Gece olunca, insanlar! maymuncuklarını ve fenerlerini yanına alır ve komsusunun evini soymaya gidermiş.
Gün doğarken geri döndüklerinde yüklerini alırlarmış….
Ama her seferinde kendi evlerini de soyulmuş bulurlarmış.
Kimse kaybetmezmiş, çünkü herkes birbirinden çalar ve bu dolaşım son kişi ilk kişiden çalana kadar sürermiş.
Bir gün, nasıl olmuşsa, dürüst bir adam ortaya çıkmış.
Gece olduğunda, çanta ve fenerle dışarı çıkmaktansa evinde kalıp çalışmayı tercih etmiş…
Böyle olunca da ;Hırsızlar geldiğinde evde ışık yandığını görüp soymak için içeri giremez olmuşlar..
Ve bu durum bir süre devam edince, ahali! bir konunun açıklığa kavuşmasını istemiş:
’Çalmadan yaşamak senin tercihin, ama başkalarını bir şey yapmaktan alıkoymaya hakkın yok.’ demişler.
Bunun üzerine dürüst adam, geceleri evinden çıkar, fakat hiçbir şey çalmaz, döndüğü zaman evini hep soyulmuş bulurmuş.
Adamın bir haftadan daha az bir sürede, yiyecek tek bir şeyi kalmamış ve ülkeyi terk etmek zorunda kalmış.
Derken, daha iyi soygun yaparak zenginleşenler kendileri için soygun yapmak üzere maaşlı hırsızlar tutmaya başlamışlar.
Zengin fakir ayrımı giderek çoğalmış.
Zenginler mallarını korumak için koruma gurubu! ve hapishaneler kurmuşlar ve kendi mallarının çalınmasını yasa dışı ilan etmişler.
Ancak yoksulların mallarını çalmak hala serbestmiş.
Bir süre geçtikten sonra, artık kimse soymaktan ve soyulmaktan söz etmez olmuş.
Çünkü yoksulların çoğu ya açlıktan ölmüş ya da ülkeyi terk etmişler. Zenginler ve maaşlı soyguncular ise soyacak kimse kalmadığı için servetlerini yitirmeye başlamışlar.
Sonunda zenginler eski düzeni yeniden sağlamak için dürüst adamı başa getirmeye karar vermişler.
Ancak dürüst adamın evine gittiklerinde sadece yerde yazılı bir kağıt varmış.
Kâğıt da şunlar yazıyormuş: ’ Bir insan sadece dürüst olduğu için aranıyorsa her şey için çok geç olmuş demektir...’
nurcan hayriye tarafından 3/30/2009 10:07:37 AM zamanında düzenlenmiştir.
Maalesef bu elim kaza sonucu yazılanlar ve söylenenler sayesinde Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun ülkemde yeterince tanıtılmamış ve bu yüzden de gerçek değerinin bilinememiş olduğunu görüyoruz.. Bir çoğu gibi kaybedince anlayabildiğimiz değerlerimizden biriymiş kendisi...Allah rahmet eylesin..
Fikret TEZAL tarafından 3/30/2009 9:46:14 AM zamanında düzenlenmiştir.
Muhsin YAZICIOĞLU/Köyümün Beyefendi Siyasetçisi (A.D)
-Evet BBP Gn.Başkanı sevgili,Muhsin Yazıcıoğlu’nun yaşamının son yıllarında başından geçen bu dördüncü kaza.
-Aslında tıpkı Eşref Bitlis paşanın bizlere yaşattığı o soru işaretini yaşamıyor değilim...
-Muhsin Başkanın helikopter kazası SUİKAST ihtimalini fazlası ile güçlendiriyor.Üstelik A takımı ile beraber iken.
-Genç/dinamik/dürüst/çok sevilen ve örgütlenmiş gençliği ile geleceğe siyasi damgasını vuracak alternatif lider...
-Derin devletin kendisinde/Çatlı gibi gizli sırları olan biri/yaşamı bazılarını fazlası ile tedirgin ediyordu.Hele de 12 Eylül’ün gün ışığına çıkmamış gerçekleri/sebepsiz işkenceler.
Sınır dışı edilenler/Aç-açık bırakılanlar,dağlarda kol gezenler için hazırlanan alt yapının mimarlarına dair bir çok şey kayıtlarında mevcuttu.
-Bilindiği üzere Muhsin Başkan 12 Eylül’de Haluk Kırcı ve Maraş olayları ile ilişkilendirilmiş.Akıl almaz işkencelere maruz bırakılmış/5.5 yılı hücre hapsi olmak üzere 7.5 yıl Mamak Cezaevinde tutuklu kalmıştı.Ancak;Yazıcıoğlu bu 7.5 yılın sonunda mahkemenin gerekçeli kararı ile SUÇSUZ bulunmuş/Serbest bırakılmıştı.Dolayısı ile Siyasetimizin o genç/dürüst/yiğit KÖY BEYEFENDİSİ boşuboşuna gençliğinin en güzel yıllarını işkenceler/hücre hapsi ve tutuklulukla geçirmiş oldu.
-Tahliyesinin ardından hukukçuları AİHM ’ne baş
vurmak istedilerse de,Muhsin Başkan bunu kesinlikle redetti.Vatanımı seviyorum/Vatanımı asla başka ülkelere şikayet etmem söz konusu olamaz diyerek tüm ısrarları/önerileri redetti.
-Şimdi bu suikast değilse / ne...?
-Bir Gen.Baş.na tahsis edilen helikopter tüm teknik testlerden geçmeden kontak çevirirmi hayır/üstelik pilot 35 yıllık deneyimli asker kökenli rütbeli emekli bir pilot.
-Dünyada en az görülen kaza şekli /helikopter kazaları.Ülkemiz de bir Paşa/ardından bir Gn.Başkan...düşünmeğe başlasak iyi olur.
-Siyasetçilerimiz dinleme cihazlarına milyonlarca dolar ödeyebilme gücüne sahipken/bu ülke de bir çok kişi dinlenmek kaydı ile terörist addedilirken/dağ da düşen ve sadece 50 km.lik alanda bile 2 günde ikibin kişilik hem sivil/ hem askeri ekiple aranarak/bulunamayan helikopter enkazı da yüzyılımızın utancı olarak tarihe geçecektir.
YAZICIOĞLU’nun Mamak’ta yazdığı son şiir
ÜŞÜYORUM
Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum..