Silinir mi Mutsuzluklar Bir Kalemle?
Uzuncadır ihmal ettiğim “ben”i ziyaret ettim bu gün.
Ne çok dağılmışlık var dünlerde. Yaşamaya teşebbüs etmişim, yaşayamadıklarımın buruşturulup atılmış beyaz sayfalarında yansıyor başaramadıklarım.
Yarınlara taşınmalı mı bu dağılmışlık?
Yok, yok derleyip toplanmalı bu dağınıklık. Dünün başarısızlıklarını atmalıyım çöpe ve ayırmalıyım az da olsa arta kalan birkaç anıyı ki mezesi olsun yalnızlığımın demlendiği rakı sofrası akşamlarında.
Düş ve gerçekler bir birini kovalıyorken, acı bir tebessüm asılıyor dudak kıvrımıma, sessiz, renksiz birkaç damla süzülüyor sonrasında. Yorgun, çelimsiz bir isyan düşüyor bilinmez yollara.
Bekleyişlerin tozlarını savuruyorken sarhoş lodosun nefesi, resimlerde unutulmuş yüzlerin ağıtları başlıyor en içlisinden. Yarım kalan sevdaların bitişleri kanıyor avuçlarımdaki çizgilerde.
Silinir mi mutsuzluklar bir kalemle?
Her şeyin ağzı açık, dudakları da oynuyor zamanın ama ses yok.!
Yaşam neden bu kadar karmaşık?
Unuttuğum adımı duyumsuyorum dalgaların sesinde, yüzüme vuran birkaç damlada tuzunu hissediyorum ve serinliğini habersiz geçen mevsimlerin.
Pencere önü yalnızlığında bir sardunya, rengini sormayın, fark eder mi?
Tüm rüzgarlara dayanıklı, hiçbir elin okşamadığı, okşamayı bırak bir tas su vermediği ama yine de dayandığı, solmadığı ve Tanrının göz yaşlarıyla kutsandığı.!
Yaprakları parlak, toprağı yumuşak, hadi rengini de söyleyeyim “Sevgi”
soldurur mu ayrılığın izdüşümleri? Solduramaz gidenlerin yalan, yapay olan
kokusuz güzellikleri.
Sararmış yapraklarını ayıklamalı ömrün, filizlenmeli yeniden “AŞK” gün ışığının pembeliğinde. Çiy tanelerinin dokunuşlarında kıvranmalı heyecanlar..
Ummalarım en baş düşmanıdır umutsuzluklarımın ve ben yatarım gecenin kollarına,
dudaklarımla keyfe gelir rakı, bir it gibi dolanır keder ama yaklaşamaz yalnızlığıma.
Ah dilsizdir gece, suskunluktur onun yazgısı, bir mucize olsa, dilleniverse, açsa bir gonca hoşluğunda ve yeşillense göğsüm.
Figen YARAR
www.turkhaber.eu/index.php?option=com_content&task=view&id=2194